Bölüm 21

6.8K 325 27
                                    

~Rûyê xwe ji min re vekir, ezman jî tê de, çima tu venakî?~(Gökyüzü dahil yüzünü bana açtı, sen neden açmıyorsun?)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

~Rûyê xwe ji min re vekir, ezman jî tê de, çima tu venakî?~
(Gökyüzü dahil yüzünü bana açtı, sen neden açmıyorsun?)

.......

Berva'dan...

Korku iliklerinize işleyince tüm duyularınız devre dışı kalıyordu. Ben karnımdaki bir canın korkusunun beni nasıl mahvettiğini ilk defa hissetmiştim. Kaybetme korkusu, küçükken aklımda kurduğum canavar düşüncelerinden çok daha korkunçmuş. Bebeğimi kaybetme korkusu, karanlıkta tek başıma uyumamdan bile daha korku vericiymiş bu korkuların hiçbir hükmü yokmuş bebeğimi kaybetme düşüncesinin yanında.

Hastanede başımda onlarca insan, akraba, arkadaş... Selim yok. Her yanımda ağrı var midem bulanıyor Zümrüt yardım ediyor. Bir ihtiyacım olduğunda Yalçın abi gidip alıyor. Herkes bir yerde bir şeyler yapıyor ama Selim yok. Beni hastaneye yetiştirdiğini hatırlıyorum ama sonra gitti, gitmiş. Hiç mi demedi yanında olmam gerek? Hiç mi hissetmedi yalnız bıraktığını? Bir buçuk hafta oldu. Hiç mi düşünmedi?

"Zümrüt... Yalçın abi gerçekten bilmiyor mu? Bak iyiyiz bebeğimin kalbi hâlâ atıyor. Babası merak etmiyor mu onu da?"

"Defalarca sordum Valla ama nafile tek kelime etmedi."

"Onu çok merak ediyorum. Ya o adamları bulacağım derken Allah korusun... Canından..." Sözümü tamamlamak eziyet gibi geldi yapamadım. İçim yandı. Ama Selim hiçbir vakit dilimi bulamamış mıydı? Bizi merak etmiyor muydu?
____________

Yazardan...

"Hava bile buram buram acı kokuyor Zümrüt."

Berva'nın sözleri içine işledi. Biliyordu çünkü bu duyguyu sevdiğine olan hasretin yarası hep taze kalırdı. Üstüne onlarca gözyaşı dökseniz de, gece rengindeki tülbentlerinizi üstüne bastırsanız da orası hep oluk oluk kanardı. Zümrüt üstüne onca yıl bastırmıştı buna rağmen acısı onu hep alt etmişti.

"Sana ne diyebilirim bilmiyorum ki... Çünkü bende böyle çaresiz hissetmiştim ta ki o gelene kadar. Özür dilerim. Teselli etmek nedir bilmiyorum."

Zümrüt'ün hüzünlü bakışları Berva'yı da üzmüştü. Bunlar imtihandı sabretmesi gerektiğini biliyordu. Ki sabretmenin en güzel hediyesini alan Zümrüt karşısında duruyordu onu örnek almalıydı. O hiçbir zaman Selim'in yokluğunda sabırlı davranmamıştı haklı olarak hep gitmek istemişti o konaktan. Fakat karşısındaki masum yüz sessizce acısını kalbine gömmüştü. Hangisi işe yarıyordu? Bunu bilmiyordu.

"Özür dileme lütfen..." Diyerek az da olsa tebessüm etti. Kötü hissetmesini istemiyordu. "Nasıl dayandın Zümrüt? Hiç mi yorulmadın?"

Zümrüt o güzel gözlerindeki onca yılın kırgınlığıyla baktı Berva'ya. İkisi de Selim'in o adamların peşinde olduğunu biliyorlardı. Döneceğine dair umutları vardı en azından fakat o zamanlar Yalçın'ı sanki bir Rüzgar esmiş ve onu kendiyle götürmüştü. Reddedilmişti, sevilmemişti, sevdiği adamla arasında hiçbir bağ olmamasına rağmen hep yolunu gözlemişti Zümrüt. Berva genç kızdan gelecek cevabı bekledi.

BERVAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin