Saçlarımı tararken hâlâ uyuyan Selim'e baktım. Gider miydi yine? Bu sefer giderse susmazdım. Bende çekip giderdim ölmek pahasına. Nacize Hanım'a rağmen! Oyuncak değildim ben iki de bir benimle oynayamazdı.
Sırtı bana dönük hale geldiğinde donakaldım. Sırtında derin bir yara izi vardı o kadar kötüydü ki izi bile sanki hâlâ yaralıymış zannettiriyordu. Ben koltukta o ise yatakta yattığı için bunu farketmemiştim hiç. Oturduğum yerden kalkıp tarağı masaya bıraktım, onun yanına gelip sırtındaki ize daha yakından baktım. Canı çok yanmış olmalıydı. Acaba nasıl olmuştu?
"Yanında olsaydım izin vermezdim ki bu kadar kötü hale gelmesine.." kısık sesle kendi kendime söyleniyordum.
Sırtındaki ize dokundum. Öyle öpesim geliyordu ki o izi anlatılamazdı fakat bunu yapamazdım. O bana düzgün bir yanıt vermeyene kadar ona tek bir adım yaklaşmazdım.
Elimin üstünde elini hissedince geri çekmek istedim ama izin vermedi.
"Senin dokunuşların onun merhemi acısı sen dokunursan geçer...Çekme elini."
Çek Berva dedim kendime. Onun merhemi sen değilsin yalan söylüyor kendine gel. İnsan dermanını arar, bırakıp gitmez.
Elimi çekip ayağa kalktım. Olmuyor işte yapamam.
"Kahvaltı hazır aşağı in."
Deyip odadan çıktım. Merdivenlerden indikten sonra kahvaltı masasına gidecektim ki herkesin toplandığını gördüm. Ne kadar da çok misafir vardı öyle. İmalarına katlanacak gücüm yoktu. Sonra yemek yesem de olurdu geri döndüm yukarıya odama tekrar girdiğimde Selim'in gömleğini giydiğini gördüm.
En fazla 5 dakika yoktum içeride ne ara hazırlanmıştı."Berva ne oldu?"
Dediğinde gözlerimi kaçırdım.
"Yok bir şey ya aç değilim."
"Olmaz öyle gelip yapacaksın kahvaltını."
"Aç değilim diyorum! Ayrıca ben o sofraya oturmam çok insan var utanıyorum."
"Tamam kahvaltını buraya getirtirler ben söylerim. İtiraz istemiyorum."
İtiraz istemez bir sesle konuştu. Açtım aslında burada tek başıma daha rahat yerdim. Engel olmadım o dışarı çıkınca bende telefonumda gezinmeye başladım.
.....
Kahvaltıdan sonra odada tek başıma oturuyordum. Selim misafirlerle ilgileniyordu muhtemelen ya da işe gitmişti hiçbir fikrim yoktu. Nacize hanım ise bana defalarca gel dese de gitmemiştim. Biraz tartışmıştık ama tabi ki yine kendi bildiğimi yapmıştım.
Gözlerim parmağımdaki yüzüğe takıldı. O kadar benimsemiştim ki parmağımda olmayınca kendimi eksik hissediyordum. Beni bırakıp giden bir adamın yüzüğü bana böyle hissettirdiği için kendimden nefret ediyordum ama engelleyemiyordum.
1 yıl önce...
"Aptal! Senden utanıyorum Berva benim kızım ölüm pahasına da olsa gururunu ezdirip o konakta kalmazdı. Aşirette kimmiş? Kim onlar!"
Canım yanıyordu. Annemin sözleri o kadar ağırdı ki. Benden utandığını söylüyordu.
"Sen ne zannediyorsun anne! Konuşmak kolay tabi. Kaç kere gelmek istedim. Beni bir odaya kapattılar dışarıya hasret bıraktılar kaç kez! Sen nerdeydin anne! Benim sana gelmemi bekledin ama sen bana hiç gelmedin. Yardım etmedin. Dedin ki benim kızım gelir! Senin kızını göndertmediler! Benim babam bana dedi ki sen dönersen kafamı kaldıramam yerden otur oturduğun yerde dedi! Şimdi kim kimden utanmalı anne?"
Gözyaşlarım durmadan akıyordu. Ama kime ne anlatıyordum ki ben. Yine kendilerini haklı çıkarırlardı muhtemelen.
"Berva.. Kızım." bana doğru bir adım attı fakat ben geri çekildim.
"2 yıldır nasıl beni tek bıraktıysan şimdi sende git! Üzülmem ki alıştı senin kızın merak etme."
Kapıyı sertçe kapatıp konaktan uzaklaştım.
......
Şimdiki zaman...
Çocukluğumda sevdiler de büyüdüğümde ne değişmişti? Ben darbeyi sadece kocamdan yemedim. Ailemden de yedim.
Sırtımdı onlar. Beni dik tutan insanlardı. Onlar gitti sırtımın kemikleri tek tek kırıldı bir daha dik duramadım.Annemi çok özlüyorum. Babamı çok özlüyorum. Ama bana destek çıkmayan insanlara gitmeyecek gururluyum. Özlemimden ölsem gitmem.
Akşama doğru misafirler gitmiş, konak sessizliğe bürünmüştü. Aşağı indiğimde salondan gelen sesler ile duraksadım. Kim tartışıyordu? Oraya doğru ilerdim ve durdum. Selim ve Nacize hanım mıydı tartışan?
"Berva'ya tek kelime etmeyeceksin! Bu sır bizimle mezara Selim!"
Selim sinirden delirmiş gibi görünüyordu.
"Yüzüme bakmıyor karım. Deli gibi aşık olduğum kadın yüzüme bakmıyor! Haklı ulan haklı! O Öğrenmeden düzelmeyecek hiçbir şey."
Deli gibi aşık mı? Şaşkınlıkla kalmıştım öylece.
"Susacaksın Selim. Elbet affedecek seni ama yalvarırım oğlum kimseye tek kelime etme."
"Sen sebep oldun! Her şeyin sorumlusu sensin! Ben düğün günü karımı bırakıp gidecek adam mıydım ulan? Sen öyle bir şey yaptın ki elimi kolumu bağladın. Beni çaresiz bıraktın."
Kapının ardında duyduklarım yüzünden dakikalardır duraksıyordum. Onun elini kolunu bağlayacak ne olmuş olabilirdi? Hayatımızı mahvedecek kadar önemli olan neydi?
"Giderdi değil mi sen yokken? Ama gitmedi Selim. Bekledi seni naz yapıyordur."
"Çocuk mu kandırıyorsun sen! Gitmek istediğini söyledi bana ama aşiret ve babam engel olmuş falan dedi o bunlara boyun eğmez. Bir dakika sen onu zorla tuttun o zaman?!"
"Gitse daha mı iyi olurdu! Evet zorla tuttum."
Annesi yaptığını savununca Selim daha çok sinirlendi.
"Nasıl zorla tuttun! Canını yaktın mı? Nasıl yaptın söyle kafayı yiyeceğim kafayı!"
Bunları sindirmekte zorlanırken Selim'in beni gördüğünü farkettim. O kadar acı dolu bakıyordu ki sanki o bakışlar ona ait değildi. Bu acıyı gözlerimize yerleştiren neydi?
UMARIM BEĞENDİNİZ❤
OY = 95
YORUM= 100
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERVA
General FictionÜç yıllık evliydi ancak kocası evlendiği günden beri istanbuldaydı. Kayınvalidesinin yanında konakta gelindi. ama kocasını üç yıldır görmeyen bir gelin! 2019'da yazılmaya başlanmıştır. ©tüm hakları saklıdır