Bölüm 5|

1.1K 101 9
                                    


"Ashley, uyan."

Uykumdan yabancı olmayan sesle uyandırıldığımda gözlerimi odada gezdirdim. Başımı sağ tarafa çevirdiğim zaman Rumlow'u gördüm.

Derin bir nefes alarak ifadesiz bir şekilde yüzüne baktım.

"Ne oldu? Artık beni sen mi uyandıracaksın?"

Yüzüne garip bir sırıtma kondurdu. Kollarını göğsünde birleştirdi.

"Bugün büyük gün ve sen bu saat oldu hala uyuyorsun. Kalkman gerekiyor."

Olduğum yerden doğruldum ve bacaklarımı kendime doğru çektim. Sanki işe yarayacakmış gibi 'yapmayın' dercesine Rumlow'un yüzüne baktım.

Bir şey demedi. O bir şey demeyince ben de pes ettim.

"Karnım aç, en azından bir şeyler yiyeyim."

"İşlemlerden önce bir şeyler yiyemezsin." sesi emin çıkmıştı. Bu biraz ürkmeme sebep olmuştu.

"Çık o zaman odamdan da hazırlanayım."

Yatağımdan kalkıp onun omzuna çarparak banyoya doğru yürüdüm.

"Aramızda çok farklı bir iletişim olduğunu düşünüyorum."

Diş fırçamın üzerine macunu sürerken dediği şeye şaşırıp birkaç saniye bekledim. Başımı ona doğru çevirdiğimde banyonun kapısına yaslanmış bana baktığını gördüm.

"Bana mı asılıyorsun sen?"

Diş fırçamla onu işaret ettiğimde yüzünde bir gülümseme oluştu.
"Saçmalama Ashley. Böyle bir şey mümkün değil."

'Tabii' dermiş gibi kaşlarımı kaldırdım ve dişlerimi fırçalamaya devam ettim.
"Çok gecikme." dediği şey ile birlikte odadan çıktı.

"Çok gecikmeymiş. Geciksem ne olacak sanki? Her türlü istedikleri şeyi yapacaklar." bir süre kendi kendime konuşarak banyoda ki işimi bitirdim ve oradan çıktım.

Üzerimdeki pijamalardan kurtulup ejofman ve tişört giydim. Saçlarımı da at kuyruğu şeklinde topladıktan sonra son kez bu halime aynadan baktım.

Bu odaya bir sonraki girişimde, aynaya bir sonraki bakışımda aynı kişi olmayacaktım. 22 senedir var olduğum insanın yerini birkaç saat içinde farklı bir insan yer alacaktı.

Korkuyor muydum? Evet, korkuyordum. Canımın yanmasından ya da ölmekten korkmuyordum. Korktuğum şey beni dönüştürecekleri insandı. Korktuğum şey insanlara zarar vermekti.

22 yıldır Ashley Stark ismini taşıyordum. Kendimi biliyordum, kim olduğumu biliyordum. Annemi, babamı, nereden geldiğimi  biliyordum. Ama kısa süre sonra ben de Kış Askeri gibi hiçbir şey hatırlamayacaktım belki de.

Derin bir iç çektim ve aynadan bu halime son kez gerçek bir gülümse ile baktım.

İstemeyerek de olsa yavaş bir şekilde kapıya doğru yöneldim ve odadan çıktım. Hemen dışarıda Rumlow ile karşılaştım.

Hiçbir şey demeden önünden yürümeye başladım. Arkamdan geldiğini biliyordum. Tanıdık koridorlardan geçerken aklımdan neler olacağı geçiriyordu.

"Sol tarafa dön."

Dediği şeyi yaptım ve sol tarafa döndüm. Girişinde parmaklıkların olduğu odaya girdiğimde her şeyin hazırlanmış olduğunu gördüm.

THE WINTER SOLDIER | Bucky Barnes Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin