BÖLÜM 9|

1K 77 6
                                    

Birkaç saattir hastanedeydik. Serumumun bitmesine az kalmıştı. Yan odamda Steve Rogers vardı. Steve çok darbe aldığı için hastaneye gelmiştik ve babam hazır buraya geldiğimiz için vitamin takviyesi yapmamı söylemişti. Her ne kadar artık böyle şeylere ihtiyacım olmadığını anlatsam da beni dinlememişti ve bu yüzden hastane odasında tek başıma serumun bitmesini bekliyordum.

Birkaç dakika sonra odamın kapısı çalındı ve içeriye babamın sesi doldu.
"İyi görünüyorsun."
Yüzüne o bilindik ifadesini takınarak yatağımın yanında olan koltuğa oturdu.

"İyi olduğumu birkaç saat önce de söylemiştim zaten." ciddi olmadan göz devirdim ve gülümseyerek ona baktım.

Yıllardır bu ana ihtiyacım vardı diye iç geçirdim. Kimi kandırıyordum ki? Elbette babama ihtiyacım vardı. Hiç kimsem yoktu. Onunla hiç kuramadığım bağı kurabilirdim belki de artık.

"Demek istediğim o ihtiyar adam gittikten sonra biraz durgunlaşmıştın ve korkutucu bir sessizliğe bürünmüştün."

Tanrım gerçekten ihtiyardı. Kaç yaşındaydı o?

"Bu arada Barnes'ın dosyasını hala kimseye vermedim."

Bir şey demedim ve onun yüzüne bakmaya devam ettim. Daha sonra dudaklarımı araladım.

"Şimdi ne olacak? Yani her şey bitti sanırım. S.H.I.L.D dediğiniz şey kalmadı, aynı şekilde HYDRA da. Pierce öldü. Kış Askeri gitti-"

Bir anda durdum, sanki ona Kış Askeri demek doğru gelmiyordu bana.

"Hastaneden çıktıktan sonra istersen lunaparka gidip pamuk şeker yiyebiliriz."

Dediği şeyden sonra ona bir bakış attım.
"Sadece şaka yapıyorum. Orası için fazla yakışıklıyım."

Yüzüme ufak bir tebessüm yayıldı. Hep aynıydı. Belki de aklımda kalan anılar bana bunu söylüyordu.

"Vücudundaki şeyin ne olduğunu merak ediyorum Ashley. Sana ne yaptılar ve bu şey sana zarar veriyor mu yoksa başka bir şey yapıyor mu bunu öğrenmemiz lazım."

Babamın sahip olduğu teknoloji ile bunu çok kısa bir sürede öğreneceğimizi zaten biliyordum. İş sadece hastaneden çıkmaktı.

Bir süre daha sohbet ettik, bu süreçte serumum bitmişti ve iğne kolumdan çıkarılmıştı.

"Steve Rogers'ı görme gibi bir şansım var mı?"

Yataktan kalktığımda sordum soruyu. Babama doğru baktığımda kısa bir süre düşünse de başını olumlu anlamda salladı. Odadan önce çıkmama izin vererek peşimden geldi. Zaten hemen yan odamda olduğu için fazla yürümemiştik.

Kapıyı çalmak için bir süre bekledim. Onunla ne konuşacağımı, ne soracağımı bilmiyordum. Ben aklımdaki soruları toplamaya çalışırken babam daha fazla bekleyemedi ve kapıyı çalarak içeri girdi.

"Yüzbaşı."

Ona doğru adım attığında hemen arkasında ben vardım. Steve Rogers yatağında uzanırken hemen yanı başında bir adam daha vardı. Onu tanımıyordum.

Steve bizi görünce beklemiyormuş gibi bir ifade takındı ama daha sonra yüzüne bir gülümseme yayıldı.

"Tony."

Gözlerini ondan alıp bana doğru baktığında yanındaki adam da aynı şekilde bana baktı. Ne diyecektim? Merhaba ben Ashley mi?

"Kızım Ashley." babam iki elini omzuma koyduğunda nihayet benim çekindiğim şeyi yaparak beni onlara tanıttı.

THE WINTER SOLDIER | Bucky Barnes Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin