BÖLÜM 24|

209 16 8
                                    


   Uzun bir bölüm oldu. Yorumlarınızı eksik etmeyin 🥳


"Tamam nasıl çalıştığını artık biliyoruz. Bilmemiz gerekenler ne zaman ve nerede oldukları."

Hepimiz toplanıp bir odada oturuyorduk şu an. Steve önümüzde beliren taşların görüntüsünü bize göstererek konuştuğunda babam da ayağa kalkmış onun yanına ilerlemişti.

"Bu odadaki hemen herkes bu altı sonsuzluk taşının biriyle karşılaştı." diye devam eden Steve'in ardından babam söze atıldı. "Ya da karşılaştı yerine altı sonsuzluk taşından biri neredeyse öldürüyordu diyelim."

"Ben karşılaşmadım ve neyden bahsettiğiniz hakkında bir fikrim yok." dedi Scott bana yakın oturmuş olduğu sandalyeden. Hemen ardından "Ben de karşılaşmadım hiç." dedim. Ama sonrasında aklıma gelmiş gibi oturduğum koltukta kendimi düzelterek öne eğildim. "Vision ile karşılaşmıştım. Sayılır mı?"

Scott bana dönüp işaret parmağını uzattı. "Vision'ı ben de gördüm. Bence sayılır. Harikasın Ashley."

İkimiz de oturduğumuz yerden beşlik çaktığımız da babamın göz devirdiğini gördüm. Ne? Bazen eğlenmek hakkımızdı hem haksız da sayılmazdık bu konuda.

"Neyse." dedi Bruce yürümeye başlayıp. "Zaten her birimizin tek gidiş dönüşlük PYM partikülü var. Ve bu taşlar tarih boyunca bir sürü farklı yerde bulundu."

"Bizim tarihimiz." dedi babam. "Yani gitmemiz gereken fazla bir zaman dilimi yok, öyle değil mi?" elindeki kahve bardağından bir yudum alıp benimle göz göze geldi. Dudağımı büzüp başımı salladım. Haklıydı.

"Hedeflerimizi iyi belirlememiz gerek. Her taştan emin olmalıyız." bunu söyleyen Clint'ti. Clint'in ardından da Steve konuştu. "O zaman Ather ile başlayalım. Thor neler bildiğini anlat bize."

Hepimiz bakışlarımızı baş koltukta tek başına elinde bira şişesiyle oturan gözlüklü -ve elbette göbekli- Thor'a çevirdik.

Onunla işimiz gerçekten zordu.

"Uyumuş mu?" diye sordu Natasha. "Sanırım gözlerini dinlendiriyor." diye cevap verdim.

Zorla da olsa ayağa kalkan Thor önümüzde beliren Ather'ı yani Gerçeklik Taşı'nı anlatmaya başladı. Öncelikle siyah gözlüklerini çıkardı. Sonrasında da kekeleyerek "Nereden başlasam..." diye başladı söze.

"İlk olarak Ather taş değil. Birisi ona taş dedi ve o şekilde anılır oldu. Ama öyle değil." diye devam etti. "Daha çok asabi, akışkan bir şey." Ellerini sürekli oynatıp durması ve yerinde sallanması pekala onun pek de ayıp bir kafada olmadığını gösteriyordu.

"Yani demem o ki birilerinin çıkıp da onun taş olmadığını söylemesi gerekiyor, anlatabiliyor muyum?"

"Evet Thor anlıyoruz. Bu taş saçmalığını kim ortaya attıysa bir düzeltme yapması gerekiyor." dedim ona destek verircesine. Yüzüne anlık bir tebessüm geldiğinde devam etti anlatmaya.

"İlginç bir hikayesi var. Ather'dan bahsediyorum. Büyük babam taşı, Kara Elflerden saklamak zorunda kalmıştı. Söylemek zorundayım ki Kara Elfler korkunç yaratıklardır."

Odadaki herkes pür dikkat hikayenin nereye bağlanacağını merakla bekliyordu.

"Sonra Jane ise..." ekranda Jane'in görüntüsü belirdi. Güzel kadındı. "Jane benim eski sevgilimdi."

Duyduğum şey beni şaşkına uğrattı. Thor'un bir dünyalıya aşık olması enterasan gelmişti. Ne bileyim adam tanrı diye geçiyordu bir yerlerde ve dünyalı birisiyle sevgili olması garipti.

THE WINTER SOLDIER | Bucky Barnes Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin