Bölüm 15|

829 63 5
                                    

Berlin'de bir gece daha kaldık. Daha doğrusu ben, Natasha ve Rhodes. Vision zaten Wanda'nın başında duruyordu. Babam ise Amerika'ya dönüp birisini getirmekten bahsetmişti.

Aynı şekilde Steve'lerin de henüz burada olduğunu biliyordum. Çünkü onlar da birilerini toplamayı düşünüyorlardı. Ve bu kişilerden birisinin her ne kadar emekli olduğunu söylese de Clint olduğunu biliyordum.

"Ashley iyi misin?"
Daldığım düşüncelerden Natasha'nın sesi uyanmamı sağladı. Lafta kahvaltıya inmiştik ama ben aklımda olacak senaryoları canlandırıyordum.

Onu başımı sallayarak onayladım.
"Tony birazdan burada olur."
Rhodes'un sesinden heyecanı belli oluyordu. Steve, Sam ve elbette Bucky'nin Berlin'den çıkmasına asla izin vermeyecekleri belliydi.

Onların asla yakalanmasını istemiyordum. Hatta onlarla birlikte buradan çıkmak istiyordum. Ama çok değerli arkadaşlarım benim kaçak hayatı yaşamamı istemiyorlardı.

"Ayrıca yanında Vision da geliyor. Clint, Wanda'yı almış."
Natasha ile bakışlarımızı birden Rhodes'tan tarafa çevirdik.
"Öyle bakmayın. Clint kendisi ile birlikte Wanda'yı da cehenneme sürüklüyor."
"Emekli olduğunu sanıyordum."

Natasha'nın endişesi sesinden anlaşılıyordu. İkisinin dostluğu bambaşkaydı. Sürekli Budapeşte konusundan bahsederlerdi ama asla orada neler yaşandığını bize tam olarak söylemezlerdi.

"Demek ki birileri fikrini değiştirmiş."

Değiştiren kişinin Steve olduğunu elbette biliyordum. Babamın yalnız olmayacağını biliyordu ve bu yüzden kendi tarafına birilerini alıyordu. Clint de bunların başında yer alıyordu.

"Kahvaltınız bittiyse kalkalım. Saat ilerliyor."
Natasha başını sallayıp Rhodes'u onayladığında ben de oturduğum yerden kalktım. Üçümüz otelden son çıkışımızı yaptık.

Hepimiz arabaya bindiğimizde telefonuma Steve cephesinden bir mesaj gelip gelmediğine baktım. Hiçbir şey yoktu.
Daha sonra Rhodes'a doğru döndüm.
"Kimseyi öldürmek yok."
"Hükümete teslim edeceğimizi söyledik zaten."

Natasha başını Rhodes'dan tarafa çevirdi
"Bakan Ross'a kalırsa zorluk çıkardıkları zaman öldürme taraftarı. Öyle bir şey olmayacak. Onlar hala bizim arkadaşımız."

Rhodes bir bana bir Natasha'ya baktı.
"Siz kimin tarafındasınız acaba?"
Bir şey demedim. Aynı şekilde Natasha da bir şey demedi. Yolculuk boyunca konuşmadık. Nihayet havaalanına vardığımızda araçtan indik.

Tam karşımda babamı gördüm. Zırhının içinde bize doğru dönüktü. Yüzünü örten zırh ortadan kalktığında gözleri beni buldu.
"Naber?"
Ona doğru birkaç adım attım.
"Göründüğü gibi."
Başını aşağı yukarı salladı. O sırada hemen arkasında T'challa ve Vision göründü. Rhodes da aynı şekilde zırhını giymişti. Hala bu zırhları bir anda giymelerine alışamamıştım.

"Yanında kimi getirdin?"
Natasha sorusunu babama yönelttiğinde ben de ona döndüm.
"Hazırlanıyor. Gelir birazdan. Ayrıca birkaç dakika içinde havaalanı kapatılacak."

Stres yapıyordum. Ne olacağı belirsizdi ve iki taraf da bölünmüş haldeydi. Tam o sırada siren eşliğinde anlamadığım bir dilde bir anons yapıldığında bunun havaalanının kapatılma anonsu olduğunu anladım.
"Hazır mısınız?"
Babam kendinden emir bir şekilde sorusunu sordu.
"Babamın katilinin bu ülkeden çıkmasına asla izin vermem."
T'challa kendinden emin bir şekilde konuştu.

THE WINTER SOLDIER | Bucky Barnes Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin