Birkaç dakika içinde hayatıma son vereceğini düşündüğüm karşımda duran bir kolu metal ve 1.80'lik adam sorduğum soruyu duymamışçasına biraz önce bırakmış olduğu kolumu tekrardan sertçe kavradı.
"Bak kim olduğunu bilmiyorum. Daha önce tanışmadığımıza da eminim ve sana herhangi bir şey yapmadığıma da eminim." sesim titrercesine ağzımdan çıktığında o hâlâ beni takmıyordu.
Elini bir şey almak için arkasına doğru uzattığında görmüş olduğum siyah cisime gözlerimi kocaman açarak baktım. İç sesim 'silah ile öldürülmek ihtimallerin arasında yoktu değil mi Ashley?' diye beynimde yankılanırken göz yaşlarım çaresiz bir şekilde yanaklarımdan süzülüyordu.
Karşımdaki adamın İngilizce bildiğinden bile şüpheli olmama rağmen yine de dudaklarımdan 'lütfen' kelimesi döküldü. Sesimi kesmem için buz gibi soğuk olan mavi gözlerini sinirle bana yönelttiğinde ağlamamı durdurdum.
O andan itibaren ise hatırladığım tek şey elindeki silahın arkası ile başımın arkasına vurması olmuştu...
❧
Gözlerimi oldukça yabancı gelen bir odada açtım. Dengemi sağlamak için birkaç saniye kendime izin verdikten sonra yerimden kalkmayacak bir şekilde etrafıma kaçamak bakışlar attım.
Kimse yoktu. Odada sadece bir yatak, bir masa ve sandalye vardı. Üzerimde ise evde giydiğim kıyafetler. Neredeydim? Bu insanlar kimdi? Benden ne istiyorlardı?
Kafamda ürettiğim binlerce cevapsız soru kapının sürgüsünün açılması ile son buldu. Refleks olarak kendimi geri çektim.
İçeri 3 tane adam girdi. Birisinin üzerinde doktor önlüğü olmasından dolayı doktor olduğunu anlamıştım. Bir diğeri ise takım elbise giyiyordu, belki de liderleri buydu. Diğeri ise üzerinde silah olmasından dolayı asker olduğunu düşündüğüm şerefsiz tipli ama yine de karizmatik olan bir adamdı.
"Kış askeri, raporunu birkaç saat önce verdi Bay Pierce. Planladığınız üzere Ashley Stark'ı getirdi."
Bay Pierce dediği adam 'anladım' dercesine başını sallayıp doktordan aldığı gözlerini yüzümde buluşturdu. Aklımdan geçenleri okumak istermişçesine birkaç saniye gözlerime baktı.
"Evet Bayan Stark tahmin ediyorum ki neden burada olduğunuzu merak ediyorsunuz."
Masanın yanında bulunan sandalyeyi tam karşımda duracak bir şekilde ters çevirdi ve oturdu.
"Açıkçası Tony Stark'ın gizlediği bir kızı olduğunu öğrendiğimde çok şaşırmıştım."
Korku dolu gözlerimi onun yüzünden alıp asker olan adama hafifçe baktığımda onun yere baktığını gördüm.
"Hadi ama, Rumlow'a bakıp da yardım isteyecek değilsin herhalde. Baban gibi zeki olduğunu düşünmüştüm."
Rumlow dediği adamdan gözlerimi alıp tekrardan karşımda oturan Pierce denilen alçak herife çevirdiğimde başını aşağı yukarı salladı.
"Ne diyordum? Evet. Tony Stark'ın bir kızı olduğunu öğrendiğimde çok şaşırmıştım. Daha sonra düşündüm ki..."
Sandalyeden yavaşça kalkıp odanın içinde dolaşmaya başladı. Önce sessiz adımlar atarken birden tekrardan o gözlerini benimle buluşturdu.
"Düşündüm de neden Tony Stark'ın kızını kendi süper kahramanımız yapmıyoruz?"
Az önce duyduğum şeyin ne demek olduğunu kavramam yaklaşık 15 saniyemi almıştı. Ya bir oyunun içerisindeydim ya da gerçekten dediği şeylerde ciddiydi.