Bölüm 13|

847 64 3
                                    

"Fazla resmi oldu."
Aynadan kendime bakarken içimdeki sıkıntıya hala engel olamıyordum.
Viyana'daydık ve birkaç saate sözleşmeyi 117 ülke ile birlikte imzalayacaktık. Gece uçağımız iniş yapmıştı ve şimdi de hazırlanıyorduk.
"Ashley farkında mısın bilmiyorum ama zaten resmi bir yere gidiyoruz."

Hazırlanmasını bitiren ve şu an da kravatını takmakla uğraşan babam yüzüme bakmadan söyledi bunu. Ben ise içinde bulunduğum kıyafetten oldukça memnunsuz bir şekilde duruyordum.
"Natasha nerede?"

Kravatını da hallettikten sonra soruma karşılık olarak yüzüme baktı.
"Londra'ya Steve'in yanına gitti. Hem belki de onu ikna ederek döner."

Başımı 'tabii' dercesine salladım.
"Hazırsan çıkalım mı?"
Başımı salladıktan sonra çıkmam için yolu gösterdi. Babamın hemen arkamda olduğunu biliyordum. Otelin merdivenlerini inerken nihayet Rhodes ve Vision ile de karşılaşmış olduk. Herkes sebepsiz bir şekilde verdikleri karar ile mutlu görünüyordu. Ben ise hala acaba diye iç geçiriyordum.

Güvenlik eşliğinde dördümüz otelden çıktığımızda kapıda bekleyen gazeteciler bir anda üzerimize doğru hücum etti. Buna alışkın değildim ve bu durumdan çok rahatsız olmuştum.

"Sözleşmenin içeriği tam olarak ne efendim?"

"Steve Rogers, Sam Wilson ve Wanda Maximoff imzalamayacak deniliyor bu doğru mu?"

Ve daha birçok soru ile bizi baş başa bıraktıklarında hiçbirine cevap vermeden önümüzde bulunan siyah araca bindik. Konuşmak istemiyordum, içimde kötü bir his vardı ve gittikçe de bu his büyüyordu. Yol boyunca hiçbir şey demedim ama babam, Rhodes ve Vision kendi aralarında bir şeyler konuşmuşlardı.

Trafik olduğundan dolayı gelmemiz gereken yere çok erken gelemedik. Hatta neredeyse ucu ucuna geldiğimizi söyleyebilirdim. Nihayet arabadan indiğimizde bizi karşılayan devlet adamları yüzlerinde durumdan memnun bir ifade ile bekliyorlardı. Tek tek hepimizin elini sıktılar, birçok fotoğrafımız çekildi. Hoşgeldiniz merasimi en sonunda bittiğinde yavaş adımlarla binaya doğru ilerledik.

Kapıdan içeri girdiğimiz an bir kadın yüzünde bir gülümseme ile "Hoşgeldiniz" dedi.
"İlk önce bunu imzalamanız gerekiyor."

Elinde tuttuğu şeyin sözleşme olduğunu anlamıştım. Babam başını sallayarak eline kalemi aldı ve kendi isminin olduğu yere imzasını attı. Daha sonra Rhodes aynı şeyi yaptı en sonunda Vision da imzaladıktan sonra kalemi bana uzattı.

Elime aldığım kaleme baktığımda aklımdan bunun için hala geç olmadığı geçiyordu. Doğru olan şey bu muydu yoksa Steve'in savunduğu şey miydi tam olarak kestiremiyordum.
"Doğru olan şey bu Ashley."
Babam sessiz bir şekilde kulağıma bunu söylediğinde başımı ona doğru çevirdim. Daha sonra da derin bir nefes alarak
babama doğru gelen şeyi yaptım.

O imzayı attım.

Karşımızdaki kadın imzaları attıktan sonra kocaman bir şekilde gülümsedi.
"Tekrardan hoşgeldiniz."

Hepimiz içeri doğru ilerlerken hayatımda daha önce görmediğim bir adamla karşılaştık.
"Sizi burada görmek çok güzel."
Aksanına bakılırsa Amerikalı olmadığı belliydi.
"Steve Rogers, Sam Wilson ve Wanda Maximoff'u da görmek isterdik." diye konuşmasına devam etti.
"Biz de öyle." dedi babam ona karşılık olarak.

Daha sonrasında bize isminin T'challa olduğunu söyleyince onun Wakanda kralının oğlu olduğunu hatırladım. Konuşmamız bittikten sonra da oturmamız gereken yere geçtik.

THE WINTER SOLDIER | Bucky Barnes Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin