2. Bölüm ( Karşılaşma )

23.9K 637 42
                                    

Hastaneye geldiğimizde annemi öyle görünce hayal kırıklığına uğradım. Gidişatı hiç iyi değildi, umduğumdan daha berbat bir haldeydi. Ablam'ın da yüzü düşmüştü. Yavaşça yatağın yanında ki koltuğa oturdum. Annemin soğuk ellerini ellerimin arasına aldım. Ablam da annem'in diğer tarafındaydı. Gözümde bir damla yaş aktı. Annem.. Bu görüntüye daha fazla bakamazdım. Kendimi dışarı attım. Örgümü hızlıca çektim. Bu olamazdı, annem bu kadar kötü bir durumda olamazdı. Yere çöktüm ve sessizce göz yaşlarımın dökülmesine izin verdim. Ablam hala içerdeydi. Telefonum çalmaya başlayınca göz yaşlarımı elimin tersiyle sildim. Telefonu alıp kimin aradığına baktım. Melek. Telefonu açtım ve Meleğin neşeli sesini duydum.
"Nasılsın bebek?"
"İyiyim güzelim. Sen nasılsın?"
Sesimin ele vermemesi için dua ettim. Meleğin sesini duymak beni daha iyi yapmıştı.
"Ben de iyiyim. Bana gelsene bir şeyler yaparız."
Biraz düşündüm. Gitsem iyi olabilirdi. Gerçi Abla'mı yalnız bırakmak istemiyordum.
"Melek. Gelemem. Ablam'la kalmam gerek."
Telefonda bir sessizlik oldu. Ablam odadan çıkmıştı. Benden çok daha iyi durumdaydı. Bunu nasıl başarabiliyordu? O her zaman çok güçlüydü. Ağlamamıştı bile, kendini hazırladığını düşündüm. Hazırlıklıydı..
"Elisa, bugün Melek de yada Bahar da kal. Arkadaşlarınla vakit geçir. tamam mı?"
Ablamın bunu demesi iyi olmuştu. Ah, Meleği unutmuştum.
"Melek, geliyorum."
"Çok sevindim! Baharı da arıyorum. "Çabuk gel."
Bir şey demeden telefonu kapattım. Ayağa kalktım ve birlikte çıkışa doğru yürümeye başladık. Halbuki evden çok neşeli bir şekilde çıkmıştık ama şimdi ise.. Harap haldeydik. Ablamın arabasına bindim, emniyet kemerimi takıp gözlerimi kapattım. Annemi düşünmeyecektim-şimdilik- Dolunay'ı rüyamda görmüştüm. Buna inanamıyordum. O nefesi.. O kadar garipti ki, sanki küçük bir hortum gibi. Hayır, hayır saçmalıyorum. Ama o nefesi bacağımı sarmalamıştı. Nasıl olmuştu bu? Bunu hissetmiştim! İçimde ki ses; Elisa şuan çok saçmalıyorsun. O bir rüyaydı unut gitsin!
Sakin ol... Ama o yeşil gözleri unutmak imkansızdı. Lanet. Ablamın arabayı durdurmasıyla gözümü açtım. Bahar'ın evine gelmiştik. Meleğe haber vermem gerekecekti, çünkü o bizi evine çağıracaktı ama Ablam bunu bozmuştu. Ablama gülümseyip arabadan indim. Eve doğru hiç acele etmeden yürüdüm. Kapıya gelince tıklattım ve beklemeye başladım. Bahar'ın annesi Sevgi Abla kapıyı açınca mahcup bir şekilde gülümsedim.
"Elisa, tatlım içeri gel. Uzun zamandır göremiyordum seni, özlettin kendini."
Yüzüme gerçek bir gülümseme kapladı.
"Ah, üzgünüm Sevgi Abla. Biraz yoğunum."
Gülümsedi ve girmem için geri çekildi. Sevgi Abla gerçekten genç bir kadındı. Daha 32 yaşındaydı. Erken yaşta evlenmiş erken yaşta da Bahar'ı doğurmuştu. Bahar büyük ihtimal odasındaydı. Sevgi Abla'ya tekrar gülümseyip Bahar'ın odasına çıktım. Gürültülü bir müzik sesi geliyordu. Ah hep aynısın Bahar. Kapıyı hızlıca açtım. Bahar'ın üzerinde kırmızı dantelli bir sutyen vardı ve altında ise kısacık kort şort vardı. Makyaj yapıyordu. Allahım. Bahar beni görünce bir kahkaha attı.
"Bahar, Sertan Ağabey burada değil mi?"
Eliyle geçiştirdi ve pembelerle dolu yatağına oturdu. Asla. Büyümeyecekti.
"Babam şehir dışına çıktı. O yüzden rahatım. Annem'i de biliyorsun Eli."
Olumsuzca kafa salladım. Bahar cidden çok... Uçuktu.
"Hey, Meleği aradın mı?"
Ah unutmuştum! Cebimden telefonumu çıkarıp Meleği aradım.

Konuşmayı bitirdikten sonra Bahar'la derin bir sohbete dalmıştık. Şükür üstüne bir şey giydirttirebilmiştim. Yapmayın ama Bahar'ın göğüslerini görmeye pek tahammülüm yok.
"Yeni birisi var mı?"
Bahar'a tek kaşımı kaldırmış bir şekilde bakıyordum. Birisi yoktu ama Dolunay sayılır mıydı? Ah hayır ona bunu anlatamazdım.
"Elisa Aslan, benden bir şey saklıyorsun ve şimdi hemen ötüyorsun."
Bu hiç iyi değil! Sakin ol. Derin bir nefes aldım, buna ihtiyacım olacaktı.
"Ne? Elisa inanmıyorum! Uyuşturucu bağımlısı ha? Vay canına. Yeşil gözler, kumral saçlar. Yok artık. Umarım tekrar bir araya gelirsiniz."
Tekrardan bir araya gelmek istiyor muydum? Evet hayır. Belki. AH. Kapının açılmasıyla konuşmamız yarım kaldı. Meleğin kusursuz tenine hastaydım. Bronz bir ten. Bir iç geçirdim. Melek, çantasını çalışma masasının yanına koyup yanımıza geldi.
"Dedikodu ha?"
Bahar, dudak büzdü.
"Dedikodu lise de kaldı canım."
İkisine de güldüm. Aralarında bir normal ben vardım galiba, gerçi o rüyadan sonra ben de kendime pek normal diyemezdim.
"Elisa, yolda bir adam bulmuş, hem de uyuşturucu bağımlısıymış!"
Yapma Bahar ya. Melek ve Bahar kendi aralarında konuşuyorlardı. Hey ben de buradayım!
"Adamın adı ne Eli?"
Melek, bari sen yapma. Ben hariç Bahar herkesi kendine benzetiyordu.
"Dolunay."
İkisi de şeytanca gülümsediler.
"Ne var?"
İkisi de güldü.
"İsmi de çok ateşli."
Gözlerimi pörtlettim.
"Bahar kes şunu!"
İkisi de bir kahkaha patlattı. Ellerimi göğüsümde birleştirdim ve onlara kaş çatarak baktım. Rüyamı anlatsam ne olacaktı kim bilir (!) İkisi kendini zar zor durdurarak bana baktılar. Ben de gülümsedim. Telefonum çalmaya başlayınca siyah dar paçalı pantolonumdan narince çıkardım. Berkay.
"Hey, Berkay nasılsın?"
İkisi de pür dikkat bana bakmaya başladılar.
"İyiyim Eli. Ya sen?"
"Ben de iyiyim. Bir sorun mu var?"
"Hayır, hayır. Diyecektim ki, akşama bir şeyler yapalım. Ne dersin?"
Dilimi yanağımın içinde gezdirdim. Berkay'ın o temposuna pek hazır değildim.
"Berkay çok isterdim ama kızlarla birlikteyim. "
Kısa bir sessizlik oldu.
"Pekâlâ, yarın görüşürüz."
"Görüşürüz."
Telefonu kapattım. Bahar ve Melek kısık bir şekilde konuşuyorlardı.
"Berkay seninle buluşmak mı istiyordu?"
Meleğe baktım.
"Evet."
Bahar, ellerini birbirine kenetleyip ofladı.
"Kızlar bir sorun mu var?"
İkisi de göz kaçırdı. Ah, maalesef bir sorun vardı.
"Son kez soruyorum, cevap verin!"
Sesim cidden çok sert çıkmıştı. Sakin olamıyordum. Arkadaşlarımın benden bir şey saklamasından nefret ediyordum.
"Üzgünüz Eli ama söyleyemeyiz."
Bahar'a sinirli bir şekilde baktım. Patlamaya hazır bir bomba gibi. Ben onlardan hiç bir şey saklamamıştım. Dolunay olayını bile anlatmıştım ama onlar bana bunu söyleyemiyorlardı. Ayağa kalktım ve hiç bir şey demeden odadan çıktım. Merdivenlerden hızlıca indim. Sevgi Abla arkamdan gelmişti ama ona da bir şey demeyip evden çıktım. Derin bir nefes aldım. Saate baktım, 14.22. Öğlenden sonra bile olsa hava kapalıydı. Biraz kafamı dinlemeliydim ve yarın okul vardı. Bir anda bardaktan boşalırcasına yağmur yağmaya başlamıştı. Hayır! Üstümde sadece bir ceket vardı ve bu pek yetmiyordu. Hızlı adımlarla caddeye doğru yürümeye başladım. Oradan bir taksi geçerdi. Kollarımı göğüsümde birleştirdim. Hava hem yağmurlu hem de soğuktu. Hiç bir şekilde taksi geçmiyordu. Bir araba tam dibimden geçmiş ve yoldaki bütün suları üstüme atmıştı.
"Lanet olsun! Seni aptal herif!"
Niye her şey benim başıma geliyordu ki? Sakin ol Elisa. Ayağamı yere vurmaya başladım. Bir tane bile geçmez miydi? 15 dakikadır burada bekliyordum hadi ama! İçimde ki ses yine konuşmuştu; senin hatan. Ne diye o evden çıkıyorsun ki? Aptal bir şeyi söylemediler diye evden çıktın. Ve başına gelenlere bak!
Kapa çeneni lanet iç ses. Ofladım. Bir taksiyi görmemle zafer dansı yapmaya başladım. Tabii ki içimden, yapmayın o kadar da salak değilim. Taksiyi durdurdum ve hemen bindim. Yaşlı bir amca vardı.
"Nereye gidiyoruz?

Siyah NefesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin