Aradan geçen 3 gün bana zulüm gibiydi. Filiz'le güzel vakit geçiriyorduk ancak Dolunay burnumda tütüyordu. Pencereden dışarıya bakarken Filiz yanıma gelip oturmuştu.
"İyi misin güzelim?"
Gülümsedim. İyiydim ama onu merak ediyordum, ayrıca çok da özlemiştim.
"İyiyim ama Dolunay..."
"Bu duyguyu biliyorum. Oğlumun ölüm haberinin gelmemesi için her gün dua ediyorum."
Filiz'in o güzel yeşil gözlerine bakarken gerçekten çok sevimli bir kadın olduğunu fark etmiştim.
"Açıkçası ben öldüğünü sanıyordum."
Filiz'in gözleri hüzünle dolarken yanlış bir şey mi söyledim diye düşündüm.
"Seni üzmedim değil mi? Yanlış bir şey söyledim ya."
"Hayır hayır. Sadece eskiler geldi aklıma."
Meraklı gözlerle ona bakarken o da ellerimi sıkmıştı. Anlatacağını biliyordum.
"Dolunay'ın babası... Harika bir adamdı. Onu çok seviyordum fazlasıyla. Aslında beni kınaya bilirsin çünkü yaptığım şey doğru değildi."
Konuşması kesilmişti. Ne olduğunu ölesiye merak ediyordum. Ona güç vermek için ellerini sıktım.
"Seni en son yargılayacak kişi benim Filiz. Öyle bir insan değilim ne yapmış olursan ol. Geçerli sebeplerin olduğuna eminim."
Bu ona gerçekten güç vermişti. Boğazını temizleyip konuşmaya devam etti.
"Dolunay'ın babası evli bir adamdı fakat ben ona tutulmuştum. Karısını seviyordu ama ben onunla tek bir geceye bile razıydım. Gittiği barlardan birine ben de gittim ve zaten sonrası da malum. O gece birlikte olduk. 1 ay sonra hamile olduğumu öğrendim. Bunu babasına yani Fuat'a söylediğimde sinir krizi geçirmişti. Ondaydı hata çünkü ben de de vardı elbet. Karısının hiç bir şeyden haberi yoktu elbette ama bir gün ortaya çıktı. Kadın intihar etti. Herkes şok olmuştu. Ben bunun olacağına ihtimal vermemiştim ama olmuştu. Fuat, Dolunay'a pek ısınamamıştı doğal olarak. Araları bozuktur o yüzden. Hatta Dolunay babasının soyadını bile almadı. Fuat'ın zaten..."
Filiz susmuştu ve devamını o kadar merak ediyordum ki. Ona bakıyordum ama onun gözleri dolmuştu. Hıçkırıklara boğulurken dayanamayıp benim de göz yaşlarım gelmişti. Kollarımla onu sararken genç bir kadının başına gelenlerin ne kadar kötü olduğunu düşündüm.
"Daha fazlasını anlatmana gerek yok Filiz."
Gülümsedim ve o da bana gülümsedi.
"Elisa, sana söylemem gereken bir şey var ama."
"Seni dinliyorum?"
Elimden tutup beni aşağı indirirken mutfağa geçip oturtmuştu beni. Limon çiçeğinden yaptığı çayı fincanlara doldururken zorlandığı belliydi.
"Dolunay bana çok kızacak ama elbet bir gün öğrenecektin. Dolunay'dan öğrenmen çok daha iyi ama onun bunu söylemeye cesareti yok. Bu olayı sevmiyor nefret ediyor."
"Neyden bahsediyorum Filiz?"
Derin bir nefes aldı.
"Oğlumun sana ne kadar değer verdiğini görebiliyorum ve ben de seni kızım gibi sevdim, o yüzden bilmeye Hakkı'n var."
Daha ne kadar devam edecek diye düşünürken Filiz konuşmaya başlamıştı.
"Elisa biz...Ruh emicileriz..."
Ağzımda ki çayı püskürtmeme ramak kalmıştı ki zorla yuttum.
"Ne? O ne!"
"Sakin ol. Anlatacağım."
Yüreğim ağzımda beklerken ellerim terlemişti.
"İnsanların arzularından besleniyoruz. Dolunay sen de de yapmış bunu."
Aman Allahım şimdi her şey açıklığa kavuşuyordu. O siyah nefes gibi olan şey...
"O yüzde içime siyah hortum gibi bir şey giriyordu."
Olumluca kafasını salladı. Dehşete düşmüştüm. Kullanıldığımı hissediyordum. Sarsakça kalkmıştım ve kapıya doğru yürüyordum.
"Elisa! Dur! Buradan çıkarsan ölme riskin yüksek biliyorsun değil mi?"
"Sevdiğim adamın beni kullanmasından iyidir."
Kapıyı açıp çıkarken Filiz arkamdan geliyordu.
"Ah tatlım hayır! Dolunay seni kullanmadı ama buna mecbur yoksa ölür."
O an duraksadım. Ölüme kadar gidiyordu yani? Umursamamaya çalışarak yürümeye devam ettim.
"Elisa!"
Bir erkek sesiyle duraksarken bu sesin kime ait olduğunu biliyordum. Arkama baktım ve o yeşil gözleri tekrar görmenin mutluluğunu yaşarken beni kullandığı aklıma geldi.
"Anne ne anlattın ona!"
Filiz oğluna hüzünle gözlerle bakarken Dolunay ne olduğunu anlamıştı. Hızlı adımlarla oradan uzaklaşmaya başladım. Ne olur arkamdan gelmesin... Belimden kavramasıyla kendine çevirdi.
"Elisa beni dinle bak..."
"Dinlemek istemiyorum! Beni kullandın istediklerini aldın daha ne!"
Dolunay'ın öfkesi kabarırken bana sevgi dolu gözlerle bakıyordu yine de.
"Seni seviyorum kadın."
Kalbime saplanan bir hançer misali bu sözler göz yaşlarımı getirmişti.
"Elisa, beni bırakma lütfen. Bunu sana söyleyemezdim. İğrenç bir ruh emici bir canavar olduğumu söyleyemezdim. Benden kaçardın çünkü şu an da olduğu gibi..."
"Rüya görmeme sebep oluyordun dimi? Aslında her şey yaşanıyordu ancak bir rüya gibi gösteriyordun bana değil mi?"
Dolunay'ın gözleri yere inerken gözlerim daha da doldu.
"Kim bilir daha neler öğreneceğim?"
Acı acı gülümserken bunları daha fazla kaldıramayacağımı fark ettim.
"Gitmek istiyorum lütfen bırak."
Dolunay daha da sıkı belime kavrarken en sonunda gevşetti.
"Haklısın. Kim benim gibi bir canavarla birlikte olmak istesin ki?"
Dolunay... Sen canavar değilsin...
"Evet öyle. Bir canavarla birlikte olmak istemiyorum."
Bunu ben mi dedim? Allahım. Dolunay'ın kırıldığını o kadar iyi görüyordum ki ama ben de kırılmıştım.
"En azından seni ben bırakayım. Sağ salim evinde olduğunu görmek istiyorum. Daha doğrusu Meleğin yanında."
Kafa salladım. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.
"Hayır ben kendim gideceğim."
"Elisa..."
"Hayır dedim. Hoşçakal Dolunay Güler."
Dolunay'dan kendimi kurtarırken koşarak uzaklaştım. Dolunay kükrediğini duyabiliyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Nefes
Roman d'amourBU KİTAP +18 İÇERMEKTEDİR! Uyuşturucuya bağlı bir adam. Üniversite tıp öğrencisi olan bir kız. Hayatları kesişirse ne olur? Elisa, her gece o adamı rüyasında görür, artık gerçek ve rüyayı ayırt edemez. Bu rüyaların artık birer kurbanı haline gelir...