Evet evet doğru duydunuz Kerem beni kollarının arasına almış, sarıp sarmalamıştı. Beni sakinleştirmeye çalışmıştı. Bu adam böyle gaddar olmamalıydı. Çünkü ona şefkat daha çok yakışıyordu. Elbette herkese yakışırdı bu ama ona apayrı bir hava katardı eminim. Çünkü gerçekten çok çekici oluyordu. Beni kaçıran biri olmasa kesinlikle ilgi duyardım.
Ağlamamın hızı azaldığında Kerem'in kollarından sıyrılıp yukarıya , yani kullandığım odaya doğru ağır adımlarla ilerledim.
Odaya girdiğimde kendimi yatağıma attım. Düşünmeye başladım. Az önce o adam duygusal bir şey mi yapmıştı? Hani günlerdir benim acı çekmemi sağlayan adam var ya, hah o! Aklımı karıştırıyordu. Normalde ilgilenmeyip kızması gerekmiyor muydu? Ah yok yok! Kesinlikle uykulu olduğu için korkan kişinin ben olduğumdan haberi yoktu. Yoksa böyle bir şeyi yapacak kadar insan değildi o.
***
Gözlerimi açtığımda güneş yeni yeni turunculaşmaya başlamış, odanın içini ferahlatırcasına aydınlatıyordu. Yatağın içinde huzurlu bir şekilde uzanıyordum ki, birden kendimi birilerine ihanet etmiş gibi hissettim. Kime, neye göre onu bilmiyordum ama abim her yerde beni ararken benim burada huzurlu olmam haksızlık olurdu.
Ayağa kalktım ve içerinin aydınlanmasını sağlayan ahşap pencerenin önüne geldim. Dışarısı öyle güzel gözüküyordu ki! Bir an içimde doğa sevgim kabardı. Sararmaya yüz tutmuş ağaçlar insana " Gel,"diyordu " Gel ve bu mutluluğu yakından yaşa!" Fakat benim bu haldeyken mutlu olmaya hakkım yoktu.
Pencereden bakınca orman uçsuz bucaksız duruyordu. Etrafta hiç ev yoktu. Bu da benim için dezavantajdı. Yardım isteyebileceğim tek bir insan bile yoktu. Burada sadece cıvıldaşıp duran kuşlar, göz zevkini canlandıran ağaçlar vardı. Ve sanırım burada bulunduğum sürece tek eğlencem onlar olacaktı.
Pencereden uzaklaşarak kıyafet dolabına yöneldim. Sonuçta bu kıyafetlerle daha fazla yaşayamazdım. Adeta tenimle bütünleşmişti. Eh normali de bu zaten. Kaç gündür üzerimdeler! İçinde giyebilecek bir şeyler olmasını dileyerek dolabın kapağını açtım. Ve umduğumun bulunması beni mutlu etti. Evet, içi bir sürü kıyafet ile doluydu. Ama benim tarzım standarttı. Düğün veya davetlerinde dışında öyle cicili biçili şeylerle uğraşmazdım ben. Kazaklarım ve siyah taytlarımla mutluydum. Rahat olmayı severdim çünkü sporcu insanlar hep böyle ister. Bende bir koşucu olarak en rahat bulduğum şeyi giyerdim.
Dolaptan bordo bir kazak ve siyah bir tayt alıp yatağın üzerine bıraktım. Odanın içinde banyo bulunması süperdi çünkü duşa da çok ihtiyacım vardı.
***
Son kez suyu açıp saçımı duruladıktan sonra havluma sarılıp banyonun kilidini açtım. Banyonun kapısında ilk adımı attım.
O anda odanın kapısı açıldı ve içeri Kerem girdi.
Ben telaşla ne yapacağımı bilemez şekilde "Yuh hayvan! Çık dışarı!" diye bağırdım ve banyoya yeniden girdim. Odanın kapısının kapanma sesini duyunca banyo kapısından kafamı uzatıp içeriyi yokladım. Kimsenin olmadığından emin olunca dışarı çıktım ve hemen odanın kapısını kilitledim.
Seçtiğim kazak ve taytı üzerime geçirip saçlarımı kurulamaya başladım. Maalesef burada saç kurutma makinesi olmadığı için saçımı havluyla elimden geldiği kadar kurulamaya çalıştım. Saçım artık ıslaklıktan az da olsa kurtulduğunda eski halini alıp kıvır kıvır oldu. Hafif nemli kaldı ama anca bu kadar kurudu.
Kerem yine bodoslama içeri dalmaya çalıştı ama Allah'tan bu sefer kapı kilitliydi. Kapıya tekmelercesine vurarak " Zeynep!" diye kükredi. Kesin kaçmamdan falan korkuyordu. O kadar zeki diye övdüm seni. 2 katlı evin penceresinden atlayıp mı kaçmamı bekliyorsun Kerem? Ah ne aptalca. "Buradayım burada,maalesef!" diye karşılık verip kapının kilidini açtım.
"Kapı niye kilitli?" diye hışımla sordu. " İnsan gibi tıklatıp girmiyorsun da ondan!" diye cırladım. " Hah! Sana saygı göstermemi falan mı bekliyorsun?" Yok ben hayvanım bana saygı falan gösterme aramızda lafımı olur(!). "Tabiki!" diye kendimden emin şekilde cevap verdim. Ben ne yapıyordum burada? Resmen esiri olduğum adama baş kaldırıyordum! "Demek öyle? Unut o zaman öyle bir şey hiçbir zaman olmayacak!" diye karşıladı beni.
Biraz zaman geçtikten sonra "Her neyse seninle laf yarışmasına girmeye gelmedim buraya. Ki zaten öyle bir şey de olamaz, aptal " diye beni küçümsedi ve konuşmaya devam etti "Aşağı in ve kahvaltını yap. Ben gidiyorum sakın kaçmaya çalışma dışarıda tam 5 kişi nöbette. " diye keskin bir şekilde konuşmasını bitirdi. Ve kapıyı çarpıp odadan çıktı.
Al işte! Dün kesin nazar değdim. Eski hödük Kerem yeniden aramıza katıldı. Dün ne kadar duygu yüklü olsa da daha iyiydi.
Dediğini yapıp aşağı indim. Ama o dediği için değil acıktığım için indim. Kahvaltı eksiksiz hazırlanmıştı. Hemen oturup karnımı doyurdum
Dışarıya baktığımda gerçekten de bir sürü dalyan gibi adam vardı. Ve o adamların hepsi kaçmamam için beni bekliyordu. Hayır yani , kaçsam nereye kaçabilirdim ki! Etrafta börtü böcekten başka canlı yoktu.
Zaman nasıl geçecek diye düşünürken televizyon izlemenin mantıklı olduğunu düşündüm. Elimde olsa film izlerdim ama etrafta bir tane bile film yoktu. Bütün kanalları gezdim ama mantıklı bir tek şey yoktu. Sadece bi kanalda eski Yeşilçam filmlerinden vardı. Onda karar kılıp izlemeye koyuldum.
Çok geçmeden yeniden uykuya dalmışım. Gözlerimi Kerem'in histerik ve alaylı kahkahasıyla açtım. Ve 'Ne var?' dercesine yüzüne baktım. Çenesinin ucuyla televizyonu gösterdi.
Kafamı çevirip televizyona baktığımda 'Seda Sayan & Uğur Aslan|Evleneceksen Gel' diye bir evlenme programının olduğunu gördüm. Şaşkınlıkla elimi ağzıma götürüp , gözlerimi pörtlettim. " B-benim gerçekten haberim yoktu. Uyuyakalmışım." diye kekeledim. Kerem kahkahasını sonlandırıp alayla yüzüme baktı ve "Eğer elimden kurtulabilirsen, Seda ablanın yanına git sana da koca bulsun. Bu çeneyle evde kalırsın yoksa." deyip mutfağa doğru yürüdü. Sinirle yastığı duvara fırlattım. Hah bir rezil olmadığım kalmıştı.
Mutfaktan elinde elmayla çıkıp televizyonun karşısına geçti ve koltuğa kuruldu. Televizyonda haberleri bulup izlemeye başladı. Haberlere bakmayı sevmediğimden odama çıktım ve orada bulunan 1-2 kitaptan birini alıp okumaya başladım.
Yeniden aşağı indiğimden Kerem aşağıda değildi. Bahçede telefonla konuşuyordu. Ve dışardaki adamlar hala duruyordu.
Dışarıyı izlerken o adamlardan biri içeri girdi ve üzerime üzerime gelmeye başladı. "Ne kadar güzel olduğunu biliyor musun? " dedi. Ben korkuyla bir iki adım geriledim.Adam daha da yaklaşmaya başladı. "Defol git başımdan." diye dehşete düşmüş şekilde tısladım.
Adam gözümün önüne düşmüş olan saçımı kulağımın arkasına koymak üzere elini kaldırdığında "Ona dokunursan elini kırarım!" diye kükreyen bir adet Kerem belirdi kapının önünde.
Kerem yanımıza doğru hızla gelerek adama bir yumruk geçirdi. Ve yere düştü adam. Karnına defalarca tekmeyle vurduktan sonra bana döndü ve " İyi misin ? " diye sordu. Hayır değilim."Sanane!" dedim. Korku ve üzüntüyle yüzüne bakarken, gözlerinin yeşili daha koyulaşıp siyaha dönüyordu. Adama son bir kez daha tekme attı. Ve küfür edip dış kapıyı kilitledikten sonra yukarıya odasına çıktı. Aşağıya 'Çat!' diye tok bir ses geldiğinde duvara bir şeyler fırlattığını anlattı.
Ben seninle ne yapacağım böyle? Nasıl baş edeceğim ?
*Merhaba arkadaşlar.Çok kısa bir süre olmasına rağmen hikayemiz 2K 'nın üzerine çıktı ve daha fazlası için emin adımlarla ilerliyoruz . Hepsi sizin sayenizde♥ Bu yüzden size minnettarım.
İlginiz beni mutlu ediyor. Yorumlarınıza ihtiyacım var.Beğendiyseniz vote verip eleştrilerinizi benimle paylaşmanız şahane olur. Bir daha ki bölümde görüşmek üzere, kendinize iyi bakın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERCESTE//ZEYKER
FanfictionGenç kız hayal kurmayı seviyordu. Fakat bu kez yaşadıkları gerçeğin ta kendisiydi! Bu hayatta karşısına çıkabilecek en nadide varlığa rastlamış olmanın verdiği heyecanla kalbi ağzında atıyordu. Şu zamana dek ölü olduğunu ölümle gerçek arasındaki a...