21. BÖLÜM

838 37 4
                                    

"Gülün çevresini saran dikenler gibi yâre giden bütün yolları kesildi.

Bir defasında yâri tenha buldun o seferde kendini kaybettin."

Gecenin en güzel saatlerindeydik. Hava karanlık, ay parıl parıl parlıyor, ben Kerem'in kollarında... Bir ben vardım bir de Kerem şu dört duvar içinde. Kalbim ip üzerinde dengede kalmaya çalışan bir cambaz gibiydi. Bu kadar mutluluk dengemi kaybetmeme sebep oluyordu. Bulunduğum durum ve zamanı ciddiye almayacak kadar kendimi bırakmıştım ona. Ama emin olduğum bir şey vardı en azından .

'Sevgi.'

Sevgi karanlık güne güneş gibi doğmaktı. Birini sevince, yaşanılan ne olursa olsun yanında olmak istiyordu sevgili kişi... Sevgi belki huzur değildi ama var olmaktı. Onun için var olmak. Onun için çare olmak. Onun yüreğini ısıtmak. Onun için meftun olmak. Onun içi olmak...
Kerem uykunun sularına kendini bırakmıştı, bense onun ritmik nefes alış verişini dinliyordum. Şu dünyadaki en güzel melodi beynimin içinde yankılanıyordu. Başım onun göğsündeydi. Her kalp atışı ona olan sadakatime bir düğüm daha atıyordu. Ben ona gönülden bağlıydım. Ellerimi ellerine kenetleyip uçurumdan aşağı attım tüm kötülükleri.
Gözlerimi kapatıp daha da sarıldım ona. İçinden bir parça olmak istiyordum.

***

Gözlerimi hayatta görebileceğim nadir manzaralardan birine açtım. Kerem hemen yanı başımda uyuyordu. Karşılığını aldığım veya alamadığım her ne duygu varsa bir tekme atıp bu adamı canıma katmak istiyordum. Gözlerini yavaş yavaş açıp bana baktığında keyfim daha da yerine geldi. Gülümseyip "Günaydın." dedim. Ellerini belime sarmaşık gibi dolayıp beni kendine çekti. Allah'tan arıyordum sanırım. Bulunduğum duruma itiraz edersem büyük aptallık etmiş olurdum herhalde. "Günaydın." dedi. Ve devam etti. "Beni mi izliyordun sen?" Muzipçe sırıtıp dilimden dökülecek kelimeleri beklemeye başladı. "İzliyordum dememi istiyorsun belli ki." deyip aynı şekilde gülümsedim.
Ellerimi yanaklarına koydum. Yeni çıkmaya başlamış sakalları elime batıyordu. Avuç içlerimde yanaklarını hissetmek bana verilen bir şanstı. Bunca zaman kendim için yapamadığım her şeyin hediyesiydi bu adam.
Sonumu düşünmeden sonsuza koşacaktım bundan sonra.
"Ben seni masum bir kedi sanırdım. Şimdi karşımda yelelerini savuran bir aslan görüyorum." dedi. Beni bu hale sen getirdin demeyi isterdim ama inkar etmeyi seviyorduk ne de olsa. "Rahatsız olduysan gideyim." deyip yalancı bir kızgınlıkla yataktan kalkmaya çalıştım. Bileklerimden tutulup yeniden yuvama, onun kollarına çekilince içimi bir sevinç kapladı.

"Ben seni ruhuma mühürledim." Sakallarını yanaklarıma sürtüp kulağıma fısıldamaya başladı. "Güneş senin teninde büyülüyor beni. Sende hapsoluyorum. Ne güzel hapsolmak bu. Şayet tutsaklık böyle bir şeyse özgürlük başka hayatlarda kalsın."

Gözlerini gözlerimle birleştirip ne diyeceğimi beklemeye başladı.

Bir çift yeşil göze kitlenip kalmıştım. Huzuruna ulaşmıştım kokusunun. Tükenmez bir membânın orta yeriydi teni.

"Daha ne kadar sende kendimi kaybedeceğim?" deyip gözlerimi yeşillerine diktim.

Mümkünmüş gibi daha sıkı sarıldık.

Yataktan kalkıp lavaboya gittiğimde dağılmış saçlarım oldukça komik görünüyordu. Kerem "Akşama kadar birkaç işim var. 7-8 gibi gelir seni alırım biraz kafa dağıtırız. " dedi. Yeniden odaya dönüp keyifle gülümseyip kafamı salladım.
Kerem olmadan bu odada yapılacak pek az şey vardı ama dayanmak zorundaydım.

BERCESTE//ZEYKER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin