[5]

16.3K 552 26
                                    

"Ya Efe hadi." dediğimde beklemediği bir anda göğsüne ağdayı yapıştırdım. Odamın ortasına uzanmış, altında kısa bir şort ile işkencelerime katlanmak zorunda kalıyordu. 

"Ya ya Berfu ne yapıyorsun ya... Annemi istiyorum annemi!" ağlamalı sesler çıkartıp kendini geriye doğru çektiğinde biz Dilek ile gülüyorduk. Dilek Efe'in ellerini başının üzerinde birleşmiş, ben de karnına oturmuş bir şekilde Efe'yi rehin almıştık. 

"Vallah oyunu kazansaydın o zaman." dediğimde ayağa kalktım.
Üstümü düzeltip "2 de fizik kursu var gidecek misiniz?" dediğimde Dilek'in yüksek sesle ofladığını duydum.
"Bıktım ha. Bıktım. Gitmeyeceğim ben." dedi ardından Dilek ve gözlerini telefonunda gezdirdi. Hala kantindeki çocuktan bir haber bekliyordu. 

Ona hak verircesine başımı salladıktan hemen sonra gözlerimi Efe'ye çevirdim.
"Ben de babam yüzünden gitmek zorundayım. Sen gidecek misin?"

"Biliyorsunuz ki ablam evleniyor. Kıyafet almaya gideceğiz. Ben de annem yüzünden gelemiyorum." dedi Efe üzüntülü bir şekilde. 

"Ama ya. Tek başıma mı kaldım?" seslice oflayıp gözlerimi kapatıp açtım.  "İyi hadi ben gidiyorum madem." dedikten sonra kapıya ilerledim.

"Eee ağda?" diyen Efe' ye baktım.

Dudaklarını büzmüş ağdayı yapıştırdığım yere bakıyordu. Gözüme çok tatlı geldiği için hafifçe güldüm ve yanına ilerleyip yanağına sulu bir öpücük kondurdum. 
"Dilek var ya." dedim gözlerine baktığımda. Gözlerini devirdi.

Kapıya ilerlediğim de Dilek'in söylediği şey ile büyük bir kahkaha attım.
"Şimdi o meme ucunu koparmaz mıyım?"

                                   ♣️

"Ana niye kimse yok?" diyerek sınıfa girdiğimde gözlerimi sınıfta gezdirip orta sıranın ilk sırasına oturdum.
Dersin başlamasına 2 dakika vardı ve kimse yoktu.
Yanlış sınıfa mı geldim diye telefonumu çıkacaktım ki Karan hocanın sınıfa girmesi ile gözlerimi ona çevirdim.

Beni gördüğünde hafif güldü ve masasına üstüne çantasına koydu. Sandalyeye oturduğunda gözlerimi üstünde gezdirdim. Spordan gelmiş gibi bir hali vardı. Sanki spora gitmişte ayıp olmasın diye okula uğramıştı(!) Altında siyah bir eşofman, üstünde de siyah bir ceket giymişti.

Çantasından kitaplarını çıkarmaya başladı. ''Kimse gelmedi herhal... Hoş geldiniz." Karan hoca sınıfın kapısına doğru konuştuğunda ben de o tarafa döndüm.

4 kişi sınıfa girip sıralara oturduğunda gözlerimi kapıdan çektim.
Sana hoş geldin demedi. Kesin en nefret ettiği öğrencisin.
Umarım en nefret ettiği öğrencisiyimdir.

"Niye bu kadar az?" diye soran hoca arkamda oturan bir erkek cevap verdi.
Ama ben onları dinlemek yerine önümdeki kağıda bir şeyler çiziyordum.
Zaten buraya da babamın hatırı için gelmiştim. Bir sayısalcı olarak zorunlu olarak fiziği seviyordum ama aksi takdirde pek sıcak değildim fiziğe. Bana zor geliyordu. 

"Hmm anladım... O zaman başlayalım." diyen hoca bu hafta işlediğimiz konuyu anlatmaya başladığında ben önümdeki kağıda bir şey çizmekle meşguldüm.

Neredeyse 6 dakika sonra önümdeki kağıt çekildiğinde çekene,  yani Karan hocaya baktım.
Çizdiğim - hiçbir şeye benzemeyen- şeye bakıyordu.
Kısa bir an baktıktan sonra kağıttan gözlerini çekip bana baktı. Tek kaşını kaldırarak direkt gözlerimin içine bakmayı sürdürdü. 

"Bu ne?" dedi hafif sertleşmiş bir sesle. Elindeki kağıdı bana doğru tutup sallıyordu.
Hafifçe gülümseyip "Kağıt." dedim kısık sesle.

'Öyle mi' dercesine kaşlarını havaya kaldırıp bana alayla bakarken gözlerimi kapatıp açıp başımı usulca salladım.
Elindeki kağıdı önüme koyduğunda
"Söylemesen bilmeyeceğim ya. Beni aydınlattığın için çok teşekkür ederim canım öğrencim." dedi ama 'Canım öğrencim' kısmını öyle bir söylemişti ki öğrencisi olmadığımı anladım.(!)
Baskılamıştı.

"Biz devam edelim." deyip tahtaya döndü.

                                   ♣️


"Ders bitti çıkabilirsiniz. Pazartesi günü görüşürüz." diyen hoca ile oturduğum sıradan kalktım.
Sınıftakiler yavaş yavaş çıkarken ben daha çantamı topluyordum. Kalemliğimi de çantama kattığımda çantamı  sırtımı takıp  sıradan çıktım.
Kapıya doğru ilerlediğimde Karan hocanın sesini duydum.
"Bir dakika durur musun?"

Arkama dönüp 'Ne var?' dercesine baktığımda masadaki çantasını alıp hızlıca yanıma geldi.
Yanıma geldiğinde kapıdan çıkıp okul koridorunda  ilerlemeye başladık. Bir süre hiç konuşmadığında derin bir nefes aldığını duydum.  

"Berfu idi adın değil mi?" dediğinde "Evet." diyerek karşılık verdim.

"Hala şarkı söylüyor musun?" dedi hafif gülerek. Bakışlarını üstümde hissetim ve gözlerimi ona çevirdim.  O akşamı hatırladığı bir gülümseme yolladı bana.

"Evet. Evet hala ÇİRKİN sesime dair şarkı söylüyorum." çirkinin üzerine baskı yaparak söylemem onu güldürmüştü.
"Hatta hala insanlara küfür ediyorum." diye eklediğim de ona ettiğim küfür aklına gelmesini sağladım.

"O ettiğin küfür hiç hoş değildi." dediğinde biliyorum gibisinden başımı salladım.
"Küfür etmeye severim." dediğimde okul binasından çıkıyorduk.
"Huyum kurusun."


PARDON?! ✅ [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin