14

18.6K 1.9K 1.1K
                                    

"Jeongin bugün de okula gelmedi. Ne telefonunu açıyor ne bizi eve alıyor." Hyunjin yüzünü ellerinin arasına alıp ofladı.

Okuldan eve dönüyorlardı, bir haftadır bu yolu Jeongin'siz yürüyorlardı.

Geçen hafta, Felix'in randevuya gittiği gün olanlar olmuştu. Hyunjin Minho'nun haber vermesiyle Jeongin'e gitse de Chan şimdilik başka bir alfayla görüşmemesini, hafta içi gelip görmesninin daha sağlıklı olduğunu söylemişti.

Felix gece geç saatte geldiği için öğrenince arkadaşını aramış, telefonu kapalı olunca gruptan olayları Seungmin'e anlatıp çözüm yolu bulmayı denemişlerdi ama başarısız olmuşlardı.

Dört genç sık sık Chan'ı arayıp nasıl olduklarını öğrenseler de Jeongin ne telefonunu açıyordu ne de eve geleni kabul ediyordu.

Hyunjin içinde dolan özlemle ofladı. "Bu iyi bir şey ki bizim için, annem artık Jeongin'le birlikte olmamı sorun etmez." demişti Hyunjin arkadaşlarına bakarken.

Jisung gülerek arkadaşının koluna girdi. "Şöyle düşün, Jeongin 18 senedir babası bildiği adamın oğlu değil aslında. Jeongin dinamiği sorun etmiyordur eminim, tek sorun başka bir babadan olması."

"Ben Jeongin'i özledim." dedi Hyunjin mızmızca. Bir haftadır görüşemedikleri için özlüyorlardı. Haftanın ilk günü, bugün yani, daha bir çekilmez olmuştu.

"Belki biraz toparlamıştır. Zaten ilk seni çağırır yanına." dedi Felix gülümseyerek.

"Bu arada siz çok arada kaynadınız, Changbin hyungla nasıl ilerliyor?" dedi Seungmin arkadaşının omzuna kolunu atıp. "Gündem Jeongin ve Jisung'la meşgul."

"İyi gidiyoruz. O akşam sahil boyunca yürüyüp sohbet ettik zaten. Şimdi de akşamları ve sabahları mesajlaşıyoruz." dedi Felix gülümseyerek. Yeniden gözleri parlıyordu.

"Changbin hyung iki akşam önce bizde kaldı, Minho hyung uyumaya gidince Felix fırsatı değerlendirip Changbin hyungun otoban kadar geniş omzuna yerleşti." dedi Jisung gülerek. Hyunjin hariç hepsi normal hayata dönebiliyordu.

"Yalnız bir onun bir Chan hyungun omuzları, of fenalar." dedi Seungmin heyecanla. "Keşke onlar kadar heybetli görünsem."

"Sen onlardan uzunsun."

"Ama zayıf bir bedenim var. Adamlar beni üçe katlar dörde böler." Felix ve Jisung arkadaşlarına gülerken yol ayrımına gelince iki gence veda etmiş, yollarına dönmüşlerdi.

Seungmin de otobüsüne yetişebilmek adına koşmaya başlarken Hyunjin bir umutla yine Jeonginlerin evinin yolunu tutmuştu.

Ağzının içinde kendi kendini cesaretlendiren mırıltılarla apartmanının önüne gelmiş, kapının şifresini girip asansöre binmişti. Kata ulaştığında tekrar kovulmaya hazırdı.

Zile basmış, elini ensesine atıp beklemeye başlamıştı.

Kısa süre sonra beklenmedik şekilde kapı açıldı. "Hyunjin?" Jeongin yutkunup titreyen eliyle kapının kolunu daha sıkı kavradı.

"Siktir, kızgınlıkta mısın?"

"Bilmiyorum. Hyunjin..." Jeongin kapıya yanağını yaslamış, dolan gözleriyle karşısında duran gence bakmıştı. "Çok özledim seni."

"Ben de ama gitmem lazım. Eğer gitmezsem altından kalkamayacağımız şeyler yaşayacağız." dedi Hyunjin geriye adımlarken. Soğuk terler döküyordu şimdiden. Asansöre birkaç kez basmış, gelmeyinde küfür mırıldabmıltı.

Jeongin oldukça kötü görünüyordu. Daha çok muhtaç gibiydi.

"Hyunjin, lütfen, gitme. Baş edemiyorum." Jeongin resmen kıvranıyordu. İstekle dolup taşıyordu bedeni.

the omega | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin