6

219K 9.5K 4.6K
                                    

Kitabımda reklam yapmanızı istemiyorum. Başka kitaplardan vibe aldım gibi saçma sapan yorumlarda yapmayın. Dalgasına 1 haftada yazdığım bir kitap.

Başlıyoruz iyi okunmalar:)

+18 BÖLÜM KÜÇÜKLER LÜTFEN OKUMAYIN.

BAŞLIYORUZ

---

Ulan Karabük ve İstanbul arasında sadece dört saat var! Nasıl burası oradan soğuk olabiliyor ya! Sinirle homurdana homurdana giydiğim yarım askılımın üstüne sweatshirt giydim.

Dışarı çıkacaktım. Biraz dolanmanın kimseye zararı yoktu değil mi? Fatihi de komutanı çağırdığı için gitmişti. Üzümlü kekim.

Ayakkabılarımı giyip, dışarıda boş boş dolanıyordum. Ağaçlık alanlara girdiğimde banklarda ziyaretçiler askerlerle sohbet ediyordu.

İyi de ziyaret saati bitmesi gerekmiyor muydu? Hava yavaştan kararmış, gök yüzünde ay belli oluyordu. Patika yolda boş boş yürürken sırtıma çarpan şeyle durdum. Sinirle arkamı döndüğümde Fatih sırıtarak bakıyordu. Yere attığımda kozalak attığını gördüm. Sinirle;

''Kafama atsaydın!'' dedim. Öpücük atarak;

''Kıyar mıyım ben sana?'' Homurdana homurdana onu taklit ettim. ''Ne arıyorsun burada hem sen?'' Gülümseyerek;

''Seni.'' dedim. Kaşlarını 'bak sen' der gibi kaldırıp, indirdi. Yanıma gelerek elini omzuma attı. Beraber patikada ilerlerken nöbet kulübelerinin oraya gelmiştik.

Fatih kaşlarını çatarken boş nöbet kulübesine baktı. ''Umarım sadece bağıcını bağlamak için eğilmiştir, ondan gözükmüyordur.'' dedi. Umarım nöbet kulübesini terk eden bir asker değildir...

Oraya adımladığımızda Fatih kafasını uzatıp, aşağıya baktı. Kimseyi göremeyince boynunda ki damar belirginleşti. Sinirlendiği çok belliydi. Böyle bir durumda kim sinirlenmezdi ki?

Yine de sakinleşmesi amacıyla kollarımı ona uzatıp;

''Beni nöbet kulübesinin demirine oturtturur musun?'' dedim. Koltuk altlarımdan tutarak ikiletmeden oturttu. Kendi de içeri girdi.

''O sorumsuz asker gelene kadar bekleyelim.'' dedi. Siniri hala belli oluyordu. Tek elimle saçlarını okşayara;

''Biz ödeşmeyecek miydik Fatih?'' dedim. Hava iyice kararmıştı. Arkamızda sadece dışarıdan gelenleri uzak tutmak için tel vardı. Gerisi de boş araziydi.

''Kızım ben seninle her türlü ödeşirim ama sırası değil.'' dedi. Yüzüm asılırken gerçekten sinirli olduğunu fark ettim. Sinirle;

''İyi zaten hep söz icraat yok!'' dedim. Ne demişler olmuyorsa, kışkırtın. Fatih gülümseyerek yanağımı okşadı. ''İcraatımı yatakta göstermeyi tercih ederim.'' dedi. Alt dudağımı ısırarak;

''Heyecansızsın Fatih!'' dedim. Ellerini yanağımda gezdirip;

''Heyecan yaşatayım mı sana?'' Gülümseyerek, kafamı aşağı yukarı salladım.

(+18 ne yapıyorsunuz? Soluksuz okumuyorsunuz.)

Fatihin beni oturttuğu yerden inerek, sırtımı nöbet kulübesine yaslayıp, Fatihi yakasından tutarak kendime çektim. Gözlerinin yeşilliği iyice ortaya çıkarken sırıttım. Çok özlemiştim onu.

''En son ödeşecektik Fatih. Ne oldu o iş?'' Kafasını boyun hizama getirerek, burnunu sürterek kulağıma kadar çıkardı.

''Bilmem ne oldu o iş?'' Ellerimi boynuna gevşekçe sararak;

Komutanım -texting ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin