#17

362 51 99
                                    

"Charles, bil bakalım ne oldu?" Raven, bahçede tek başına bir köşede oturan arkadaşının yanına heyecanla geldiğinde pek tahmin etmek ister gibi durmadığı için hemen lafa girmişti.

"Sen burada boş boş otururken baban duyuru yaptı ve haftasonu burada olmayacağını, katılması gereken bir toplantı olduğunu söyledi." Charles devamında bir şey geleceğini düşündüğü için bir süre ses çıkarmamıştı ama sonra haberin bu kadar olduğunu anlamıştı.

"Bunda şaşıracak ne var? Her zaman gidiyor."

"Anlamıyor musun? Baban ve yardımcısı burada olmayacak ve başımıza herhangi bir öğretmeni de bırakmayacağını söyledi. Diğerlerinin sen ispiyonlarsın diye yaramazlık yapmayacağını biliyor çünkü." Charles son söylediğiyle arkadaşına ters bakışlarını yollamıştı.

"Teşekkür ederim, çok iyi bir arkadaşsın." Raven gönlünü almak için saçlarını karıştırmış ve gülümsemişti.

"Ben de senin ispiyoncu olmadığını bildiğim için herkese gizli bir parti yapabileceğimizi söylemiş olabilirim." Bunu sanki anlayıp da kızmasını istemiyor gibi hızlıca söylemiş ve tatlı tatlı sırıtmaya başlamıştı.

"Ne yaptım dedin?" Charles kendini tutamayıp bağırdığı için etraftaki çocuklar ona garip bakışlar atmıştı. Bu yüzden anında arkadaşına doğru eğilip fısıldaşma moduna geçmişti.

"Raven bunu yapamayız. Bir şey olursa ve babam fark ederse okuldaki herkesi cezalandırır."

"Hiçbir şey olmayacak Charles. Herkesle konuştum, hepsi dikkatli olacağına yemin etti. Hem onların seni daha çok sevmesini istemiyor musun? İşte sana fırsat." Ne yaparsa yapsın arkadaşının ikna olmaya niyeti olmadığı belliydi. Tam tersine, daha fazla devam ederlerse kendisi ikna olmaya başlayacaktı. Sessiz kalınca karşısındaki kız bunu anlamıştı.

"Güzel. Baban biraz sonra çıkacak, o zaman alışverişe gideriz." Raven bir anda ayaklanınca Charles hâlâ ne olup bittiğini anlayamamıştı ama kötü şeyler olacağına emindi. Yine de kızın arkasından binaya girerken birkaç kişi ona başıyla selam vermiş hatta daha önce onunla hiç konuşmamış bazı çocuklar onun bu kadar 'havalı' olduğunu bilmediklerini ve parti için heyecanlandıklarını söylemişlerdi. Bu da gerçekten aklını çeliyordu.

"Raven, dışarıda bizi fark ederlerse çok kötü olur biliyorsun değil mi?" Charles'ın bu son ikna çabasına aldığı karşılık alaycı bir yüz ifadesi olmuştu.

"Hiçbir şey fark edemezler. Sen gayet normal gözüküyorsun, ben de kılık değiştirmede sıkıntı yaşayacağımı sanmıyorum. Hem alışveriş yapmazsak parti de olmaz. Yiyecekleri bir şekilde hallederiz ama babanın içkilerinden alamayız, kesinlikle fark eder." Son duyduğu şeyle Charles'ın gözleri büyümüştü.

"Delirdin mi sen? Bir okul gence içki veremezsin. Bir de hiçbir şey olmayacağını söylüyorsun." Bu sefer ona bağırmamak için kendini zor tutuyordu. Çünkü onu desteklemediğini anlarlarsa diğer gençler daha çok tepesine binerlerdi. Hatta arkadaşı çoktan ona dönmüş gözlerini deviriyordu.

"Biraz eğlenceli olsan ölmezsin Charles. Zaten bütün hayatımızı buraya tıkılarak geçiriyoruz, bırak da biraz eğlenelim." Düşünceli düşünceli durduğunda Raven yine karşı çıkacağına neredeyse emin olmuştu.

"Tamam ama benim içmeyeceğimi bilmelisin. Etrafta aklı başında biri olmalı." Ses çıkarmamasından kızın bunu zaten tahmin ettiği belliydi. Yine de yüzünde muzip bir gülümseme oluşmuştu.

"Sen çok iyi bir arkadaşsın, biliyorsun değil mi?" Kız ona sarılır sarılmaz ayrılmalarını sağlayan sesi duymuştu.

"Charles, biraz konuşabilir miyiz?" Charles arkasına dönüp sesin sahibini gördüğünde şaşırmıştı. Erik bugün biraz neşeli gelmişti gözüne, gülümsemiyordu ama yine de suratı her zamanki gibi asık da değildi. Raven de bunu fark etmiş olacak ki ikisinin de şu an onunla ilgilenmediğini bildiği için sırıtarak arkadaşını öne doğru hafifçe itmişti. Charles da sanki bunu bekliyormuş gibi Erik'in yanına gitmiş onunla birlikte merdivenleri çıkmaya başlamıştı. En son düzgün ayrılmamışlardı, belki de ondan ne istediğini sormalıydı ama hiç içinden gelmiyordu. Çatı katına çıkan merdivenlere geldiklerinde bu uysal tavırlarını bozmuş ve tişörtünün ucundan tutarak dururmuştu onu.

"Neden oraya gidiyoruz? İçeri de giremeyiz zaten, kapı kilitli. Kilitli olmasa bile babam oraya girmemizi istemiyor." Erik yüzünde bir sırıtışla sır verir gibi kulağına yaklaşmış ve fısıldamıştı. Bu Charles'ı hem biraz ürkütmüş hem de tanımlayamayacağı bir şekilde heyecanlandırmıştı.

"Sen söylemezsen ben de söylemem." Artık ondan ne istediği hakkında daha da meraklanmıştı. Sorgulamaya devam etmek yerine son basamakları da çıkıp Erik'in
cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açışını şaşkın şaşkın izledi.

"Onu nasıl aldın?" Oğlan cevap vermeyip içeri girmişti, Charles da sanki bir suç işliyor şu gibi utana sıkıla odaya girmiş ve kısaca bir göz atmıştı. Aslında bakılacak hiçbir şey yoktu, oda tamamen boştu.

"Baban çocuklar burada gizli işler çevirmesin diye kilitlemiş sanırım." Erik ona imâlı bir bakış atınca bütün bunlar daha da garibine gitti, bu hiç normal gelmiyordu. Ama bir yandan da birazdan Erik'in eski haline dönüp yine onu tersleyeceğine neredeyse emindi.

"Neden konuşmak için buraya kadar geldik ki?" diye sormuştu, artık bir cevap alacağını umarak.

"Konuşmak için gelmedik. Burası göz önünden uzak ve bizi kimsenin rahatsız etmeyeceği bir yer. O yüzden burada rahatça çalışabiliriz."

"Ne yapacağız peki?" Erik cevap vermeden önce odanın ortasına gitmiş ve yere bağdaş kurarak oturmuştu. Ardından aynısını yapmasını ister gibi Charles'a baktı. O da karşısına geçtiğinde cevap verdi.

"Önce aklını boşaltmalıyız. Şimdi aklına gelen her şeyi unutup sadece bana odaklanmaya çalış." deyip gözlerinin içine dik dik bakmaya başlamıştı. Charles gerçekten bunu istediğine inanamıyordu. Bunun nasıl yardımı olabilirdi ki?  Ayrıca ona baktığında daha çok dikkati dağılıyordu. Sonunda dayanamayıp isyan edercesine iç çekmişti.

"Nasıl yapacağım ki onu?" Erik'in de aslında ne yapması gerektiğini bilmediğini düşünmeye başlamıştı.

"Pekala... Sanırım sorun burada. Kendine güvenmiyorsun. Sadece yapmaya çalış, düşünmeyi bırak." Aynı soruyu tekrarlamak istemiyordu, o yüzden ona biraz daha yaklaşıp elini parmakları şakağına gelecek şekilde yanağına yerleştirdi.

"Küçükken böyle yapardım." Erik'in kaşları bir an çatıldığı için bunu hızlıca söylemişti. Tabi karşısındakine bu kadar yakınlaşıp elini yüzüne koymak yerine sadece parmak uçlarıyla alnına dokunurdu ama bu kadarını yapabileceğini düşünüyordu.

Gözlerini kapatıp ona odaklanmaya çalıştığındaysa bunun iyi bir fikir olmadığını hissetmeye başlamıştı. Odanın sessizliğinde sadece onun ve kendi nefes sesleri ve kalp atışları varken aslında daha da yakınlarmış gibiydi. Bir an gözünün önüne onu öptüğü zamanki görüntüler gelmişti. Bu kendi zihninin bir oyunu muydu yoksa onun aklından geçenler miydi emin olamamıştı. Büyük ihtimalle kendi kendine düşünüyordu. Bunu başından savmak ister gibi başını iki yana salladı ve herhangi başka bir şey görmek için çabalamaya devam etti. Belki de Erik'in burada olmadığı zamanlara odaklanmalıydı. En çok bunu merak ediyordu.

Sonunda önce bulanık olan bir yüz karşısına çıkıp yavaşça seçilir hale gelmeye başlamıştı. Hiç tanıdık gelmeyen bu yüz onu izleyen gözlerin sahibine korkuyla bakan orta yaşlı bir adama aitti. Ara sokak gibi bir yerde bir kaşı patlamış ve gözünün altı morarmış halde yerde yatıyordu.

"Ne istersen veririm! Para mı istiyorsun, al hepsini." deyip ceplerini boşaltmaya başlamıştı ama karşısındakinin sesi çıkmamıştı. Charles en son havada süzülen bir bıçağın ona doğru ilerlediğini gördüğünde hızlıca ayrılmıştı. Erik ise ne olduğunu anlamamış gibiydi.

"Ne oldu? Bir şeyler mi gördün?" Erik onu bu kadar şaşırtacak bir şey düşünmediğine emindi ama Charles tam olarak dehşete düşmüş gibiydi.

"H-hayır şeyi hatırladım da... Benim gitmem lazım, Raven'a yardım edecektim." Oğlan kendini toparlamaya çalışarak yerinden zar zor kalkıp kapıya ilerlemişti. Erik'in çok masum biri olmadığını biliyordu ama küçükken başına gelen talihsiz olaya rağmen katil olabileceğini düşünmüyordu. O olayda aklı başında değildi belki ama bu yeni bir şeydi.

...

I Want You By My Side // CherikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin