"Artık anlatacak mısın ne olduğunu?" Raven sıkıldığını belli eden bir tavırla nefesini verdiğinde Charles yatağında oturmuş hâlâ biraz önce yaşananları düşünüyordu. Ne kadar düşünürse düşünsün hiçbiri mantıklı gelmiyordu. Neden sürekli yakınlaşıp ne kadar yakınlaşırlarsa bir o kadar uzaklaşıyorlardı ki? Hepsinin suçlusunu Erik olarak görmekten kendini alamıyordu. Daha sonra arkadaşını da suçlamak istedi çünkü o aklına sokmasa belki de ona karşı hissettiklerini fark etmeyecek ve Erik ile her zamanki gibi iletişim kuracaktı. Ama bu da saçmaydı; ne olursa olsun her duygu er ya da geç gün yüzüne çıkardı.
"Charles!" Kız dayanamamış sonunda elini omzuna atarak onu sarsmıştı.
"İyi hissetmiyorum Raven. Başım da ağrıyor zaten. Biraz yalnız kalabilir miyim?" Bunları ciddi bir tavırla söylese de kızın onu bırakmaya niyeti yok gibiydi.
"Seni dün de yalnız bıraktım Charles. Ve sabah gelince ne gördüm, bizim iki aptal yine birbirlerini dövmekten beter etmişler. Siz gerçekten-" Arkadaşının suratı iyice asıldığında azarlamayı sonraya bırakmaya karar vermişti. "Bahsettiğin olayla mı ilgiliydi?"
"Hayır, onu aştık. Ben her şeyi yanlış anlamışım. Her zamanki Erik, yine bana yaklaşıp sanki benim suçummuş gibi davranmaya başladı."
"Siz... Dün gece beraber miydiniz yoksa?" Raven bunu derken sanki kimden bahsettiğini daha iyi anlatmak ister gibi bir onu bir de Erik'in çıkıp gittiği kapıyı işaret ediyordu. Charles normalde bu sözden sonra onun alttan alttan gülmesini beklerdi ama ortada yanlış bir şeyler olduğunu fark etmiş olacak ki daha çok şaşkın gibiydi.
"Dün sen gittikten sonra biraz içmiş olabilirim."
"Anladım. Sarhoştunuz yani." Raven gerçekten anladığını düşünür gibi başını sallamıştı.
"Hayır, aslında. Sadece ben sarhoştum. Galiba... Onun içip içmediğini bilmiyorum." Bu sefer arkadaşının kaşları çatılmaya başlamıştı.
"Yanlış anlama, gece bir şey olmadı. Sadece o, ben kendimde değilim diye yardım etti ve sabah uyandığımda yanımda yatıyordu. Sonra şey oldu... Ben uyandığını sanıyordum ama o kendini uyku sersemliğiyle hâlâ rüyada zannediyordu ve-"
"Bir saniye... Senin hakkında mı rüya görüyordu?" Charles neden bu ayrıntıya takıldığını anlayamamıştı.
"Adımı söylediğine göre benim hakkımda olsa gerek."
"Rüyasında adını sayıklıyor ve senin hakkında öyle bir şey görüyor. Yani... Bu çocuk senden basit bir şekilde hoşlanıyor olamaz Charles. Belki de bu yüzden kaçınıp duruyor."
"Ne demek istiyorsun?"
"Nasıl anlatsam... Seninle birlikte olursa ileride yapmak istediği şeyleri yapamayabileceğini hissediyor olmalı ve buna kendini ne kadar adadığını biliyorsun. O yüzden sana bağlanmak istemiyor. Bunu sana belli ettiğinde de sen onu tersliyorsun değil mi?"
"Ne yapacağım başka? O bana nasıl davranıyorsa ben de öyle davranıyorum."
"Çocuk gibisiniz. İkinizden biri alttan almadığı sürece bu böyle devam edecek." Kız ayıplar gibi gözlerini kısmış ve başını iki yana sallamıştı.
"Ben yeterince alttan aldığımı düşünüyorum." Charles bu konuda gerçekten kendini suçlayamıyordu. Sürekli ona yakınlaşmasına izin vermesi de alttan almak sayılmaz mıydı? Daha ne yapabilirdi ki, onun tarafından ne kadar terslenirse terslensin peşinden mi koşacaktı?
"Her neyse. Bitti artık. Bu sefer gerçekten." Bu sözleri içtenlikle söylemek isterdi ama bunun gerçekleşmeyeceğinden neredeyse emindi. Yine birbirlerini üzmek için ellerinden geleni yapacaklardı.
"Sana inanıyorum." Kız alaycı bir şekilde konuşurken başını sallamıştı.
"Benim de bir yere kadar sabrım var, Raven."
"Bana öyle geliyor ki ikiniz yaşlandığınızda bile böyle olacaksınız. Neyse, etrafı toplamamıza yardım etmelisin. Bay Xavier gece yarısı gelir ama bizim işimiz de çok."
"Ben dağıtmadım bile..." Charles söylense de onu kolundan tutup dışarı sürükleyen arkadaşına karşı koymamıştı.
...
Brain Xavier beklenenin aksine ertesi gün öğleden sonra , gençlerin ders saatleri biterken gelmişti. Yanında sarışın bir genç kız vardı. Kızın her halinden sıkıntıdan patladığı belliydi ama adamın da keyfi yerinde sayılmazdı. Öğrenciler bu gencin kim olduğu hakkında fısıldaşırken yine Brian'ın ters bakışlarına maruz kalmışlardı.
"Charles, odama gelir misin?" Charles sınıftan yeni çıkarken önce babasını aniden gördüğü için sonra da yanındaki yabancıyı görüp şaşırmıştı. Adam cevap beklemeden odasına doğru yol almış kız da önce Charles'a öylesine bir bakış atıp onu takip etmişti. Odaya geçip oturana kadar hiçbirinin sesi çıkmamıştı.
"Charles, bu Emma." Adam bunu söylerken ikisine de bakmamış çekmecelerinden birinin kilidini açmakla meşguldü.
"Memnun oldum." Kıza dönüp konuşmuştu ama karşılığında ne bir bakış ne de tepki almıştı.
"Kendisi artık bizimle kalacak." Emma suratını daha da asmış ve kollarını önünde bağlamıştı. Charles içten içe kendisinin burada ne aradığını merak ediyordu.
"Cezam bitene kadar. Ondan sonra gidebileceğimi söylediniz." Brian bu sözlerden sonra kafasını kaldırıp çatık kaşlarla kızı süzmüştü.
"Küstahlık yapmana gerek yok. İstersen hapse de dönebilirsin." Kızın bundan sonra konuşmaya niyeti olmadığı dudaklarını birbirine bastırıp arkasına yaslanmasıyla belli olmuştu.
"Her neyse. Ona etrafı gezdir ve burada neler yaptığımızı anlat. Çıkabilirsiniz." Adam onlara hiç bakmadan eliyle 'gidin' der gibi bir hareket yapmıştı.
Odadan çıktıklarında doğru düzgün tanışmak için kıza dönmüştü ama onu görmezden gelip dışarı çıkmayı tercih etmişti. Charles artık sorunlu insanlarla uğraşmak onun işiymiş gibi hissediyordu.
...
Bakalım ne olacak 💁🏻♀️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Want You By My Side // Cherik
أدب الهواةNe zaman bana ihtiyaç duyarsan orada olacağım. 🌈 #Cherik# 16.07.2018