#5

715 86 33
                                    

Charles, 17.

Erik, 19.

...

"Raven..." Charles kızı yavaşça dürterek uyandırmaya çalışıyordu ve başarmıştı da. Raven uyuşukça başını kaldırıp kaşlarını çatarak ona bakmıştı.

"Saat kaç?"

"Gece yarısı oldu. Dinle..." Kız yüzünü yastığına sinirle bastırıp neredeyse tekrar uykuya dalıyordu ki arkadaşının onu rahat bırakmaya niyeti yoktu.

"Raven, beni dinlemelisin. Bir planım var." Sabırlar dileyerek başını gömdüğü yerden kaldıran genç kız ona devam etmesi için baktı.

"Erik'i kurtarmak için..." Charles'ın sözü anında kesilmişti.

"Sen delirdin mi Charles? Baban bizi öldürür. Hem o aptal kendi kuyusunu kazdı, kendini onun için riske atamazsın. Bay Xavier onun için elinden geleni yapacağını söyledi unuttun mu? O her zaman sözünde durur." Oğlanın suratı asılmıştı.

"Ya elinden gelen işe yaramazsa? Neredeyse bir hafta olacak." Raven biraz daha ayılmış gibi yatakta doğruldu ve arkadaşına biraz sinir biraz şaşkınlıkla baktı.

"Onu neden bu kadar kurtarmak istiyorsun ki? O senin arkadaşın bile olmak istemedi hiç." Charles bir anda ayaklanınca kız sadece şaşkınlığıyla kalmıştı.

"Boşver... İyi geceler Raven." Arkasından seslenmesine bile fırsat vermeden bir hışımla odadan çıkmıştı. Kendi odasına gidecekken babasının hâlâ, ofisi olarak kullandığı odada olduğunu fark etmişti. Bu garipti çünkü genelde erken yatan bir adamdı. Hatta bunun için okuldaki gençlere bile erkenden yatma kuralı koymuştu.

  Sessiz olmaya çalışarak altından ışık sızan kapıya yaklaştı. İçeride iki kişi olmalıydı. Çünkü babasının sesinden farklı bir ses vardı. Tanıdık ama bir o kadar yabancı bir ses.

"Beni oradan çıkardığınız için teşekkür ederim ama yolumdan dönmeyeceğimi bilmenizi isterim." Charles bütün dikkatini vererek dinlediği sesi tam olarak çıkaramasa da sözlerinden kim olduğunu anlamıştı. Normalde hiç yapmayacağı bir şey yapıp babasının odasına hızla girmişti. Gerçekten de Erik tam oradaydı.

"Charles, senin bu saatte yatakta olman gerekmiyor mu?" Charles öylece içeri girmesine değil de buna takılmasına sevinmişti. Gözleri ara ara Erik'e kayarken cevap verdi.

"Uyku tutmadı." Erik sonunda bakışlarını ona çevirdiğinde Brian tekrar lafa girmişti.

"Erik'i şu boşalan odaya götür. Yarın konuşuruz. Geç oldu..." Bunu söylerken saatine bakıp bir anda ayağa fırlamıştı. Bu sessizce 'artık odamdan çıkın' deme şekliydi. Odadan çıkarken Charles göz ucuyla ona bakıyordu, Erik ise ifadesizce gözlerini ileri dikmişti.

"İstersen eski odana da gelebilirsin." Erik aynı surat ifadesiyle ona dönüp duraksamış ve biraz yaklaşmıştı. Yüzünü incelerken karşısındaki oğlan istemsizce yutkunmuştu.

"Hiç değişmemişsin. Hâlâ yalnız kalmaktan nefret ediyorsun değil mi?" Charles buna cevap vermemişti ama zaten ikisinin de cevabı bildiğine emindi.

"Bunca zamandır nasıl olduğunu merak ediyordum. Ama senin de bencilliğin hiç değişmemiş." Charles sinirle ondan uzaklaştığında Erik aralarına açtığı mesafeyi bozmadan aynı sakin ama içerisinde çeşitli duygular barındırdığı çok belli olan tonla konuşmaya devam etti.

"Kendi yoluna gitmenin bencilce olduğunu sanmıyorum."

"Başka insanların hayatlarına girdiysen ve onlara bir veda bile etmeden gidiyorsan öyle." Sözlerini bitirir bitirmez sert adımlarla devam etmiş ve bir odanın önünde durmuştu.

"Arkadaş olabileceğimizi düşünmüştüm ama bundan sonra madem öyle, dediğin gibi herkes kendi yoluna gitsin en iyisi. Yeni odan burası... İyi geceler."

"Ben senin istediğin gibi arkadaşın olmak istemedim, hiçbir zaman." Charles sinirle arkasını dönmüş odasına dönerken duymuştu bu sözleri ve bu sözlerin onun için anlamı sabaha kadar Erik'in ondan ne kadar nefret ettiğini ve nedenini düşünmekti. Erik içinse tam tersi onu aslında ne kadar sevdiğini ifade eden bir itiraftı.

...

Charles istiyor Erik'i odaya atayım Erik istiyor Charles'ı değil beynini mıncıklayayım

(bu kadar da geç yazılmaz ki be

tamam burada kalan varsa beni dövmeyin lütfen ben gariban bir son sınıf öğrencisiyim)

I Want You By My Side // CherikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin