Bahçe kapısından sessizce çıkarlarken Charles nereye gittiklerini sormak istemişti ama konuşmaya ilk başlayan olmak istemiyordu. Çocukça gelebilirdi ama ona hâlâ kırgındı ve bu sefer kolayca affetmeye niyeti yoktu. Kimi kandırıyorum ki? Artık ne yapacağından kendi bile emin değildi. Erik ona biraz yakın davransa o daha fazla yaklaşıyordu ve sonunda üzüleceğini bile bile yapıyordu bunu resmen.
Belki bir-iki metre ilerlemişlerdi ki Erik'in yola çıktıkları andan daha yakınında olduğunu fark etti. Fark etmemesi de elde değildi zaten, kolları birbirine değecek kadar yaklaşmıştı. Daha sonra bileğinde parmaklarının sıcaklığını hissetti. Eli nazikçe elinin arasına kayarken ne ses çıkarmış ne de bir şeyler olduğunu fark etmiş gibi ona bakmıştı. Parmaklarını onunkilere kenetlerken içindeki karşılık verme dürtüsünü bastırmaya çalışıyordu. İstemsizce bakışları ona kaydığında Erik'i tanımasa yüzünde bir tebessüm belirdiğine yemin edebilirdi. Sonunda dayanamayıp belki konuşur diye boğazını temizler gibi bir ses çıkardı.
"Çok uzağa gitmiyoruz merak etme."
"Etmiyorum zaten." Yol boyunca tek konuşmaları bu olmuştu. Okulun bulunduğu alan kilometrelerce ıssız olan bir arazi üzerindeydi, o yüzden Charles yakınlarda nereye gidebileceklerini aslında merak ediyordu. Tek yaptığı Erik onu ne yöne çekerse oraya yürümekti yine de. Ona neden güvendiğini kendisi bile anlamıyordu. Bu kadar dengesiz davranan bir insanın peşinden normal biri gitmezdi ama o gidiyordu işte.
Sessizce, sadece etraftaki kuşların ve toprakta adımlarının çıkardığı seslerin eşliğinde biraz daha ilerledikten sonra Erik onu ağaçlık bir alana doğru çekmişti. İlerledikçe Charles orada bakımsız sayılabilecek bir kulübe olduğunu fark etmişti. Çocukluğundan beri yaşadığı yerde bir yerleşim yeri olduğunu nasıl bilmediğini merak etmişti. Ama özellikle saklanmış gibi bir konumda olması da sorusunu cevaplıyor sayılırdı.
"Daha küçükken okuldan kaçtığımda burayı bulmuştum. Kimin olduğunu bilmiyorum ama o zamanlar sığınmak için mükemmel bir yerdi. Geri döndüğümde hâlâ burada bulunca şaşırmıştım açıkçası, çok eski bir yer." Erik kulübeye yaklaştıkça nereye geldiklerini açıklama gereği hissetmişti.
"Bu kadar yakınımızda mı kalıyordun yani?" Charles adımlarını durduğunda Erik de duraklayıp ona dönmüştü.
"Sadece birkaç aylığına." Erik bunun neden önemli olduğunu anlamamıştı ama bakışlarından onun önemsediği belliydi. Charles başka bir şey demeden kulübenin ön tarafına doğru yürüyüp içeri girmişti. Adımlarını dikkatli atmaya çalışıyordu çünkü sağlam bir yer olmadığı açıktı. İçerisi beklediğinden doluydu, eski sahibi nedense bütün eşyalarını burada bırakmıştı. Eski püskü eşyalar tozlarla kaplanmış ve yıpranmıştı.
"Bana kızgın olduğunu biliyorum. O zamanlar orada kalabilirmişim gibi gelmemişti, kendimi oraya ait hissetmiyordum." Erik bu sözlerinin de beklediği etkiyi yapmadığına emindi. Charles cevap vermeyip etraftaki eşyaları kurcalıyordu.
"Benimle konuşacak mısın? En azından biraz yalnız kalıp konuşuruz diye düşünmüştüm." Charles sonunda kaşları çatık bir şekilde ona dönmüştü. Bakışları sinirliden çok şaşkınlık ve hayal kırıklığı arasında gibiydi.
"Biz daha önce de yalnız kaldık Erik. Konuşmak için fırsatımız da oldu ama her seferinde sonu aynı şekilde bitti. Gerçekten bu sefer de aynı bitmeyeceğini düşünüyor musun?"
"Evet. Söz veriyorum." Sesi hiç olmadığı kadar kesin çıkmıştı yine de Charles şimdilik verdiği söze inanmamak için direniyordu. Sessiz kaldığını görünce oğlan aralarındaki mesafeyi olabildiğince azaltıp gözlerini onunkilere sabitleyerek tekrar etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Want You By My Side // Cherik
FanfictionNe zaman bana ihtiyaç duyarsan orada olacağım. 🌈 #Cherik# 16.07.2018