#11

516 64 21
                                    

Charles dün sabahtan aşina olduğu bir manzarayla uyandı. Erik'in yine karar değiştirip bugün ona kötü davranacağını zannediyordu. Ama sanki görev yeri orasıymış gibi yine pencere önünde oturmuş bu sefer dışarıyı izliyordu.

"Kaçta uyanıyorsun sen?" Charles bunu sorma gereği duymuştu çünkü kendisi en geç sekiz buçukta uyanırdı dersleri kaçırmamak için. Hafta sonu olsa bile bu alışkanlığını terk edemiyordu. Belki de babasının ona aşıladığı bir şeydi.

Erik ise sanki saatlerdir orada oturuyor gibiydi. Charles'a garip gelen bir diğer şey ise onunla konuştuğunda bir an irkilmesiydi. Pek duygularını belli etmeyen birini ürkütmeyi başardığına sevinse mi, bilemedi.

Charles yerinde doğrulup saçını başını düzeltmeye başlasa da Erik hâlâ ona dönüp bakmamıştı. Yine de zar zor duyulan bir sesle konuşmuştu.

"Arkadaşın olmamam senin için daha iyi ama bırak da sana bir faydam dokunsun." Charles yataktan kalkıp yanına doğru ilerledi ve yüzünü görmeye çalıştı. Erik de onun aksine kafasını iyice kollarının arasına gömmüş gözlerini pencereden ayırmıyordu.

"Bu sorduğum sorunun cevabı değildi. Yine de... İlk defa bir şeyde bu kadar ısrarcı olduğunu duydum. O yüzden teklifini kabul ediyorum." Erik sonunda kafasını kaldırmış hatta yerinden bir anda kalkarak onunla yüz yüze gelerek bu sefer Charles'ın irkilmesini sağlamıştı. Charles ne diyeceğini beklerken Erik konuşmak yerine ona biraz daha yaklaşmış ve elini onun saçlarına götürerek beceriksizce toplamaya çalıştığı birkaç saç tutamını düzeltmişti. Gözlerini saçlarından yavaşça gözlerine indirdiğindeyse Charles'ın içini tanıdık olmayan duygular kaplamıştı. Neredeyse Erik'in geri çekilip tekrar pervaza oturmasına şükredecekti.

"Durumunun ne kadar kötü olduğunu öğrenmemiz gerek önce. Ne zamandır güçlerini kullanmadın?" Charles şu anda bir konu açmasına sevinebilirdi ama bu daha kötü hissettirmişti ona.

"Neredeyse beş yıl olacak."

"Peki o zamanlar bırakmana sebep olan bir şey oldu mu?" Charles elbette ki hatırlamamasına şaşırmamıştı.

"Bence ne olduğunu sen de biliyorsun. O günlerde kendime çok daha az güvenirdim. Sonra bir gün bana cesaret vermeye çalışmıştın, hatırlıyor musun?" Erik'in yüzünden hatırladığı anlaşılıyordu. Önce şaşırır gibi oldu, ardından gözlerini kaçırarak kaşlarını çattı. Charles onun hareketlerini izlerken yavaşça oturduğu yerden kalktı.

"Kahvaltı saati gelmiştir. Gecikmeyelim." Erik gitmeye niyetli bir şekilde adımlıyordu ki Charles sonradan pişman olacağını hissederek onu kolundan yakaladı.

"Hayır Erik, bu sefer kaçmak yok. Benim ne kadar güçlerim konusunda yardıma ihtiyacım varsa senin de insanlarla iletişimin konusunda var. Bir şey söylemek istiyorsan söyle ama gitme." Erik bu beklemediği hareketle düşünceli bir tavır aldıysa da sonunda ona dönmüştü.

"Gerçekten kahvaltıya inmemiz gerek. Babanın geç kalınmasına ne kadar kızdığını ben bile biliyorum." Hâlâ kolundan sıkıca tutan ele bakışlarını indirdiğinde Charles sanki sıcak bir şey tutmuş gibi hızlıca elini geri çekmişti.

"Haklısın."

"Seni bırakmayacağım korkma. Orada da konuşabiliriz." Erik onun omzuna hafifçe vurup odadan çıkan ilk kişi olmuştu, arkasından da Charles yavaş adımlarla onu takip ediyordu. Uyanıp da onu gördüğünden beri hasta gibi hissediyordu. Midesinde garip bir his vardı. Hepsinin suçlusunu Raven olarak görüyordu. Kızın dün söylediklerini gece boyunca düşünmüştü. Eğer haklıysa kendini aptal gibi hissedecekti.

Aralarında yaklaşık bir metre kadar arayla yürüyorlardı ki arkasından birisi omuzlarına yapışmış ve boynuna sarılarak onun arkasından yürümeye devam ediyordu.

"Yine senin odandan çıktığını gördüm." Charles anlamamış gibi yapmak isterdi ama çoktan kızarmıştı çünkü bu sefer ne demek istediğini biliyordu. Bunun üzerine kız aniden sendeleyerek ayrılmış ve arkadaşının önüne geçerek geri geri yürümeye başlamıştı.

"Bir şey olmuş." Raven yüzünde kocaman bir gülümsemeyle yanına geçmiş ve kolunu omzuna atmıştı.

"Bir şey olduğu yok Raven." dediğindeyse suratını asarak ayrılmıştı.

"Senin aklın biraz başına gelmiş gibi o da yeter. Her imâmı anlamazlıktan gelmene artık dayanamıyordum." Charles arkadaşına sinirli bakışlarını yollarken ne olduğunu anlamadan birisine çarpmıştı. Bu, yüzünde garip bir ifadeyle onları süzen Erik'ten başkası değildi.

"Ne oldu?"

"Yok bir şey." deyip merdivenlere yönelmişti.

"Görüyor musun?" Charles onu daha fazla duymak istemediği için daha hızlı adımlarla yürümeye devam etmişti. Yemekhaneye indiğindeyse Erik'i bir türlü bulamamıştı.

...

Vahiy indi herhalde buna

I Want You By My Side // CherikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin