۵38۵

1.3K 87 79
                                    

Doruk

Bugün büyük gündü, nişanımız vardı. Nişanım, benim ve Asiye'min nişanı. Kulağa o kadar imkansız gibi gelen bir şeydi ki zamanında. Şimdi gerçek oluyordu ve ben hala rüyada gibi hissediyordum.

Kadir nişan için güzel bir masa hazırlatmıştı. Evlerinin bahçesine kurmuştu her şeyi. Fazla kalabalık olmayacaktık ama sonrasında evin dağılması ve onu da Asiye'nin toplayacak olmasını düşünerek böylece daha makul gelmişti.
Misafir olarak müdür beyi, esra hocayı çağırmıştı Asiye. Bende branş meslektaşımı kaan hocayı çağırmıştım. Tabiki de Asiye ile olan hayallerinden vazgeçmesi içindi. Onun dışında berkin annesi ve babası da gelecekti nişana. Ben bir de Osman'ı davet etmiştim. Babamı şikayet ettiğim zaman bana çok desteği olmuştu. Başka da yoktu sanırım.
Aslında annemi de davet etmiştim ama o gün babamın alınışı ile duyduğu öfke ile asla gelmeyeceğini söylemişti.
Ha pardon asıl misafirleri unuttum. Bergüzel hanım, elif ve barış, onlar olmazsa olmazdı zaten.

Normalde erkek tarafı hazır olunca gelirdi ama ben, ve olmayan tarafım zaten az olduğumuz için erkendsn gelmiştik. Yapılacaklar bende yardım ediyordum. Takımımı da yanımda getirmiştim her şey hazır olunca bende giyinecektim.

Yaklaşık 2 saatlik ekip çalışmasının sonunda her şey hazırdı. Ağaçlara asılan ışıklar da tamamlanınca her şey mükemmel görünüyordu. Zaten nişan saatine de neredeyse yarım saat kalmıştı.

Ben müsaade isteyerek eve girmiştim. Odaların birine girip takımımı giymiştim. Saçlarımı da düzelterek aynadan kendime baktım. Duyduğum kapı sesi ile bakışlaırmı aynadan çektim. Asiyenin odasından çıktığını düşünerek bende yatağın üstündeki kravatı alıp odadan çıktım. Tahmin ettiğim gibi Asiye salonun ortasında tüm güzelliği ile duruyordu. O günde bu kıyafetletle onu görmüştüm ama şuan sanki daha bir başkaydı. Saçlarını bol bir örgü şeklinde yapmıştı. Bir tane inatçı kıvırcığı önünde duruyordu. Başında da elbisenin renginden bir taç toka vardı. Makyajı desen çok hafifti ama o kadar büyüleyici görünüyordu ki ona bakarken dalıp gitmemek mümkün değildi.

Asiye dibime kadar geldiğinde elimde tuttuğum kravatı elimden almıştı. Boynuma geçirip kravatı yapmaya çalışıyordu. Ben ise onun yakın oluşundan memnın bir şekilde onu izliyordum.
Kravatımın bağlama işi bittiğinde Asiye geri çeklip bana gülerek bakmaya başladı.

"artık hep sen takarsın bu kravatları Asiye hanım"

"beden hocası olarak çok lazım olacağını sanmıyoruz"

"gerekirse her gün takımla giderim okula"

Asiye bu dediğime kahkaha atmıştı. Aklıma gelen şey ile ona bi dakika beklemesini söylemiştim. Buraya gelirken yaptırdığım hediyemi alıp gelmiştim. Asiye bana şaşkınca bakarken tuttuğun kutuyu açmıştım. Birbirimize ilk taktığımız yüzükleri kuyumcuda birleştirtmiştim. Sanki sonsuzluk işareti gibi görünüyorlardı. Asiye hayranlıkla bakıyordu kolyeye. Elime alıp boynuna takmıştım tekrar karşısına geçmiştim.

"bu yüzüklerin bendeki yerleri çok özel. Bunlar da hep boynunda kalsın istedim."

Asiye boynuma sarmıştı kollarını, bende belinden sımsıkı sarılmıştım. Kollarını gevşetip ellerini yüzüme koyup baş parmağı ile okşuyordu. Dudaklarında küçük bir buse kondurmak için edildiğimde duyduğum sesle yarım kalmıştı. Sese doğru döndüğümde gördüğüm manzara ile kahkaha atmıştık.

"öhööömm, oğlum nişan sizin dışarı mı çıksanız. Valla Aybike ile berk sizin masanın başındalar gelmezseniz masaya çökecekler haberiniz olsun"

🌼AsDor🌷Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin