Başlama tarihinizi buraya bırakınız. Satır arası yorumlarınızla hayal dünyama konuk olabilirsiniz. İyi okumalar...
Belirsizlik hissi tüm korkuların en kötüsüydü. İnsan bilinmezliği düşlediğinde kalbinde bir ağırlık oluşur, dudakları titrer, çaresizce hızlı adımlar atardı. Eğer şu an koşuyor olmasaydım odamda aynı müziği defalarca geri sararak ve daireler çizerek yürüyor olacaktım. Bu dünyadan koparak hayal dünyasında hayat bulacak ve kulaklığı çıkarana dek bambaşka biri olacaktım. Ne yazık ki şu an duyduğum en melodik ses nefeslerime aitti. Bu da beni hayal dünyasına götürmekten öte kulaklarımı çınlatıyor, kalbimi hızlandırıyordu. Karnıma kramplar girdiğinde durdum ve göğsümü derin acılarla sarsacak kadar sert nefesler aldım. Geriye dönüp baktığımda hiçbir şey görememiştim. Kuruntu mu yapmıştım yoksa biraz önce biri beni mi kovalıyordu, bunu anlamamıştım. Dudaklarım titredi, gözlerim hızla doldu.
"Kimse var mı?" diye sordum neredeyse fısıldayarak ve birilerinin olmaması için dualar ederek. Ses gelmedi, en ufak bir tıkırtı bile yoktu. Öyle ki deminden beri uğuldayan rüzgar bile susmuştu. Karanlık sokağı cılız bir ışıkla aydınlatan sokak lambasının yanına gittim ve güçsüzce ona tutundum. Soluklarım henüz yavaşlamamıştı.
Kimsenin olmadığı sokağa göz gezdirdim yine. Birinin olduğunu ve beni izlediğini hissediyordum ve bu izlenme hissi beni iyiden iyiye korkutuyordu. Derin bir nefes alarak ve sürekli etrafımı kolaçan ederek yürümeye başladım. Bacaklarım hızla koşmanın etkisiyle yorgun düşmüş, bedenimi güç bela taşıyordu ayaklarım. Yaklaşık yarım saattir hızlı nefesler aldığımdan genzim yanıyor, göğsüme soğuk iğneler batıyordu.
Duraksayıp yaprakları dökülmüş bir ağaca tutundum ve biraz dinlenmeyi denedim. Kulağıma rüzgarın uğultusu yeniden çalındığında dinlenmeyi hemen bırakarak yoluma devam ettim. Eski turuncu - krem renkli apartmanın önüne geldiğimde saçlarımı düzeltip üzerimdeki kıyafetlerin koşmaktan kırışan yerlerini elimle ütüler gibi düzleştirdim. Apartmanın ağır kapısını ittiğimde gıcırdayarak açıldı. İçeri adımımı atıp hemen karşımdaki asansöre bindim. Asansör aynasından gördüğüm üzere yüzüm soğuktan kızarmış, dudaklarım kurumuştu. Başımı eğerek aynaya daha fazla bakmadım çünkü baktıkça az önceki korkum geliyordu aklıma.
Asansör üçüncü katta durduğunda bakışlarım hemen karşımdaki kapıyı buldu. Kapısı demirliklerle kapalıydı. Komşuların dediğine göre burada emekli bir öğretmen otururmuş ve bu adam pek aksiymiş. Kimseyi misafir olarak kabul etmez, kimsenin de evine gitmezmiş. Ayrıca adamın bir yazar olduğunu söyleyen de vardı. İki yıldır onu merak ederdim. Bir keresinde tüm gün boyu evini gözlemiştim. Ama evi kuzey cepheye baktığından ne bir penceresi görünürdü ne o hapishaneyi andıran demirli kapısı açılırdı.
Bir an, sadece bir an kapının arkasında bir tıkırtı sesi duyarak irkildim ve hızla kendi kapıma ilerledim. Uydurmuş muydum yoksa gerçekten mi duymuştum emin olamıyordum. Çünkü ses bir anda sona ermiş ve bir daha da duyulmamıştı. Kapıyı çalıp açılmasını beklerken dilimle dudaklarımı ıslattım. Annem kapıyı açtığında gülümsedim ve son kez o demirli kapıya bakıp içeri girdim.
"Yoruldun mu?" diye soran annemi hafifçe başımı sallayarak yanıtladım. "Bu sefer daha fazla müşteri gelmişti kafeye. Siparişleri yetiştirmek zor oldu."
Gülümseyip saçlarımı okşadı. Eğilip ayakkabılarımı çıkardım ve gülüşüne eşlik ederken sordum. "Babam evde mi?"
"Evde ama biraz sinirli. Bugün baya kızdırmışlar iş yerinde onu. Huyuna gitmeye çalışıyorum sabahtan beri ama gram düzelmiyor morali. Sen bir konuş bakalım onunla, belki keyfi yerine gelir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzsiz | texting✔
ChickLitHale'nin tek isteği komşusunun internetine bağlanmak ve müzik dinlemekti. Fakat komşusunun gerçekte kim olduğunu idrak ettiğinde her şey için çok geç olacaktı. Margos: Boşuna uğraşma, şifreyi kırmaya çalıştığını biliyorum. Tamamlandı, iyi okumalar♡...