"Bu kitabı ne zaman yeniden okuyacak olsam içimde bir hüzün beliriyor, Hale. Veda etmenin bu kadar zor olduğuna ilk kez şahit oluyorum."
"Bu vedaya engel olamaz mısın? Sen yazarsın, sonu değiştirmek senin elinde." dedim bir yandan kapıyı gözetlerken. İkimiz de Attila'nın gelmesini bekliyorduk yazarın çalışma odasında.
"Bir bedel ödenmesi gerekiyor. Attila Uysal bir kahraman gibi de görünse bu onun bir hırsız olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Şurayı benim için okur musun?" dedi sözlerinin sonuna doğru eline aldığı kitabı bana uzatarak. İşaret ettiği sayfayı kaçırmadan uzanıp kitabı ellerimin arasına aldım. Dediği gibi okumaya başladım sesimi yükselterek.
"...Yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır." Derin bir nefes alıp kafamı kaldırdım. Yazar devam et der gibi bir hareket yaptığında yeniden kitaba döndüm.
"'Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun.' dedi Baba. 'Karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun. Anlıyor musun?'"
Yutkunup kitabın kapağını kapattım. Sözlerin haklılığı içimde bir yerleri incittiği sırada kapağında yazan ismi okudum.
Uçurtma Avcısı.
"Attila her şeye rağmen bir suçlu. Gerçekten dürüst ol, Hale. Bir yargıç olsaydın bu zoruna gitmez miydi? Birileri senin görevini üstleniyor, hem de kanunlara aykırı bir şekilde."
"Bunu ondan sen istedin!" dedim gözlerim sinirle dolarken. "Onun bir suçu yok."
"Sana hiç pişman olduğunu söyledi mi ya da bunu istemediğini? Hayır, değil mi? Çünkü Attila hep bunun için var olmuş gibi hissetti kendisini."
Başımı eğdim utançla, ona bağırmam doğru değildi. Haklıydı çünkü Attila bunu kendisi tercih etmişti. Ama yine de mantıksız olan bir şeyler vardı.
"O halde Attila neden ölmek zorunda? Yargılanabilir. Hırsızlığa idam cezası geldi de benim mi haberim yok?"
"Tutsaklık yeterince büyük bir ölüm değil mi, Hale? Attila tutsak kalmayı istemiyor. Çünkü iki yılı aşkın bir süre için o burada. Ölümün özgürlük olduğunu düşünüyor."
Göğsüm sıkıntıyla dolduğunda elimi kalbimin üzerine koyarak sakinleşmeyi denedim. Attila'nın odasından gelen vanilya kokusu bile faydasızdı artık. Hangi ara bu kadar sevmiştim onu anlayamıyordum. Hangi ara aramızda böyle bir bağ oluşmuştu?
"Her şey hazır!" diyerek neşe saçan gülüşüyle içeri giren Attila bizi görür görmez duraksamış ve derhâl durumu anlamıştı. Ellerindeki kağıt ve kalemleri masaya bırakıp bana yaklaştı ve karşımda dizlerinin üzerinde durdu. Tebessümü ağlayışımın hızlanmasına neden olurken bir hıçkırık kaçtı dudaklarımın arasından.
"Hale," dedi gülümseyerek gözyaşlarımı silerken. "Seni asla bırakmayacağım, ölsem bile."
"Nasıl olacak o?" dedim hafif alayla fakat burukça.
"Onu o zaman anlayacaksın. Bak hatta sana söz veriyorum. İzsiz sözü."
Elini saçlarımda gezdirip gözlerimin içine hevesle baktığında başımı sallamadan edemedim.
"Sözünden dönen," dediğimde tamamladı beni.
"Altı yaşındaki çocuğun oyuncak ayısına benzesin."
"Sonuçta kimse o çirkin ayıya benzemek istemez." dediğimde beraberce güldük. Yazar da bize bakıp tebessüm ettiği sırada on üç numarada zil sesi duyuldu. Biz birbirimize tebessümle bakmaya devam ettiğimizden yazar oflaya oflaya kapıyı açmaya gitmiş ve misafiriyle geri dönmüştü.
![](https://img.wattpad.com/cover/278476895-288-k375500.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzsiz | texting✔
ChickLitHale'nin tek isteği komşusunun internetine bağlanmak ve müzik dinlemekti. Fakat komşusunun gerçekte kim olduğunu idrak ettiğinde her şey için çok geç olacaktı. Margos: Boşuna uğraşma, şifreyi kırmaya çalıştığını biliyorum. Tamamlandı, iyi okumalar♡...