Medya: Çimen. Gözleri yılanı andırıyor rüyama girdi bi de ckşdlsğdlsğçssö bölümün ilerleyen kısımlarında gifi de bulunacak.
İyi okumalar❤
Seren: Günaydın Haleee
Seren: Bugün boşuna işe gelme.
Seren: Biri kafeyi kiralamış bugünlük. Kutlama mı evlilik teklifi mi ne olacakmış. Sadece Anıl kalacak servis için.
Seren: Ben hallettim kafenin temizliğini.
Seren: Boşuna gelme yani izinliyiz.
Hale: Yoldaydım ben de ya
Hale: Neyse iyi oldu. Kaç gündür işler yoğun dinlenemedik iyi gelir bu bize.
Seren: Bence de. İstersen bana gel akşamüstü. Film izleriz.
Hale: Olurr.
Gülümseyerek ekranı kilitlerken ensemde hissettiğim nefesle irkildim. Kalbim aniden hızlanıp bütün gücüm ayaklarıma topanırken kaçmak için bir hamle yaptım. Ancak kaçamadan kolumdan tutulduğumda çaresizce beni tutan kişiye baktım.
Yeşil gözleri gözlerimi bulduğunda yüzünde kalbi anımsatan bir gülüş belirdi. Soluk beyaz teni üzerinde belirgin duran kahverengi kaşlarını kaldırmış, gözlerindeki alayla seyrediyordu beni.
"Sonunda yakaladım, ha?" dedi kalın sesiyle. Kolumu hızla çekip bir adım geri giderken bir şey yapmadan bakındı bana.
"Neyin peşindesin? Ne bu kovalamaca?"
Dudaklarını diliyle ıslattı, kaşları hafifçe çatılmıştı.
"Konuşalım." dedi emir verir bir tonda. Hızla reddettim onu. Yüzünde bir sırıtış belirirken sözleri tenimi ürpertti.
"Sevgili kardeşim katır inadını sana da bulaştırmış demek. Ama benim ikna kabiliyetim olduğu da bir gerçek."
Alaycıl ses tonu, yeşil gözlerinde parıldayan öfkesi, beyaz tenindeki soğukluk... Her şeyiyle Attila'ya ters olmasına rağmen ona bu denli benziyor olması huzursuz hissettiriyordu.
"Prensip gereği şerefsizlerle konuşmuyorum." dedim onun gibi alayla. Korktuğumu göstermek doğru olmazdı benim için.
"Polislerin hırsızlardan hoşlanmadığını zannederdim. Hatta halk arasında hırsızlar için de şerefsiz kelimesi kullanılır."
"Kardeşine şerefsiz diyecek kadar düştün demek." dediğimde bir an afallasa da sırıtışını bozmadı. Sonra ciddi bir tavır aldığında göz devirmeden edemedim. Dengesizin tekiydi.
"Konuşalım. Yan sokaktaki kafede. Şimdi." dedi tane tane. İtiraz etmeye yelteneceğim sırada "Kardeşim hakkında." demesiyle susuverdim. Attila'nın bana olan güvenini kırmak istemezdim ama bir şeyler duymaya ihtiyacım vardı. Aksi takdirde bu işin içinden çıkamazdım.
Başımı sallayıp onu onaylandığımda kafeye doğru ilerlemeye başladık. Göz ucuyla deminden beri hiç oynatmadığı koluna baktım. Yaralı kolu o'ydu, Eser böyle demişti. Kafeye gitmeyi teklif ettiğine göre bir şey yapmayacaktı ama yine de yanlış bir hareketini sezdiğim anda ilk hamlemi koluna karşı yapacaktım.
Kahverenginin ağırlığından dolayı karanlık olan kafeye vardığımızda içime huzursuzluk çöktü. Bu karanlık yer bana Attila'nın odasını anımsatıyordu.
Sandalyelere karşılıklı oturduğumuzda ellerimi masanın üzerinde birleştirdim ve ona bakındım söze girmesi için. Henüz konuşamadan garson geldiğinde bana sormadan iki kahve söyledi. Anlaşılan acelesi vardı ki bu sürekli kol saatine bakmasından da anlaşılıyordu.
"Seni seviyor mu?" diye sorduğunda şaşkınlıkla baktım suratına.
"Sorulabilecek en aptalca soruyu sordun." Dediklerim yüzünde öfkeli bir ifade belirmesine sebep oldu.
"Seni seviyor. Sen onu sevmiyorsun. Sadece bir şeyleri merak ediyorsun."
Kaşlarımı çattım fakat itiraz etmedim. Ne yazık ki sözlerinde haklılık payı vardı.
"Her şeyin farkındayım, Hale. Neler olacağını biliyorum, kimin öleceğini, kimin gideceğini de biliyorum."
"Kim ölecek?" dedim telaşla. Sırıttı ve garsonun getirdiği kahvesini içti.
"Aptal kız." dedi sırıtışını silerken yüzünden. Sinirlerim bozulurken ayağa kalkıp gitmemek için zor tuttum kendimi.
"İhanet eden herkes." dedi kan donduran sesiyle. Sonra ekledi.
"Sence bilmiyor muyum?""Neyi?"
"Eser'in bana ihanet ettiğini."
İşittiklerim zihnime ulaşamadan kayboldular sanki. Ayaklarım kendiliğinden yol aldı evime. Yalpaladım, tökezledim, varamadım evime. Sonra bir şey oldu. Kendimi nasılsa on üç numaranın önünde buldum. Fakat kapı açıktı ardına kadar ve ayaktaydı Attila kırgın bakışlarıyla. Kolları göğsünde birleşmiş yüzünde acı çeken ancak aynı zamanda dalga geçer gibi konmuş bir gülümseme vardı. Tüm bedeninde bir kırıklık hakimdi sanki.
"Beni sevmiyorsun, bana güvenmiyorsun. Sadece biraz heyecan istedin hayatında, öyle değil mi? Çimen'e olan nefretimi bilmene rağmen, beni bana sormak varken sadece gittin."
Söyledikleri kalbimi acıtırken üzgün bakışlarına dayanamayarak başımı eğdim.
"Sahiden," dedi fısıltılı bir sesle. "hiç mi güvenmedin?"
Eğdiğim başım kalkmadı hiç, bir şey de diyemedim zaten. Öyle dikildim azar işiten öğrenciler gibi utanç içinde.
Sonra on üç numaranın kapısı kapandı. Sanki ev bile bana kırgınmış gibi ağır ağır kapandı kapı. Her bir gıcırdama sesinde hüzün fısıldayarak.
Gözlerim dolarken titredi nefesim. Onu bir kez kırmıştım zaten, ancak bu kez kırmakla kalmayıp parçalarını da yok etmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzsiz | texting✔
ChickLitHale'nin tek isteği komşusunun internetine bağlanmak ve müzik dinlemekti. Fakat komşusunun gerçekte kim olduğunu idrak ettiğinde her şey için çok geç olacaktı. Margos: Boşuna uğraşma, şifreyi kırmaya çalıştığını biliyorum. Tamamlandı, iyi okumalar♡...