Sarılışımız odanın içinde yankılanan ihtiyar, seneler yorgunu bir sesle sona erdi. Yazar odanın kapısında, kolları göğsünde kavuşmuş bir vaziyette bize bakıyor ve gülümsüyordu. İstemsizce gülümsediğimde başımı eğdim belli etmemek adına.
"Böldüm sanırım." dedi muziplikle. Bu yaşta çöpçatanlık yapma hevesine kahkaha atasım gelmişti de Attila'nın kolumu dürtmesiyle bundan vazgeçmiştim. O da belli belirsiz gülüyordu.
"Hale, seninle önemli bir şey konuşmak istiyorum." dedi yazar birden ciddileşerek.
"Tabii." dedim. Sonra Attila'ya baktığımda neler olduğunu anlamış gibi uzaklaşmıştı benden. Biliyordum ki yazar bana her ne anlatacaksa bunun önceden haberini almıştı. Yazar odadan çıktığında peşinden gitmeden önce gülümsedim ona. Endişeli yüzünde ufak bir tebessüm belirdiğinde merakla yazarın yanına gittim. Her ne anlatacaksa benim için de Attila için de önemliydi.
Masasında yerini alıp bana geçen gün oturduğum koltuğu gösterdiğinde yerimi aldım karşısında. Türk kahvesi ve çikolata ikramına teşekkür ettim. Önceden hazırlamış olmalıydı ki kahve biraz soğuktu. Ardından konuşmasını bekledim birkaç saniye.
"Attila'nın iki yıldır evden çıkmadığını biliyorsun, değil mi?" diye sorduğunda başımı salladım. "Peki neden çıkmadığını biliyor musun?"
"Hayır ama kimliğini gizlemek için diye düşünmüştüm."
"Tam olarak öyle değil." dediğinde kaşlarımı çattım.
"Attila bir tür sosyal anksiyeteye sahip."
"Anlayamadım." dedim dediklerini daha dikkatli dinlemeye çalışırken.
"Agorafobi. Aslında Agorafobi başlangıcı demek daha doğru olur. Kontrolün onda olmadığı her yerde panikliyor. Evi dışında bir yerde olmaktan korkuyor. Bu yüzden iki yıldır evden dışarı dahi adımını atmadı."
Yutkundum yüzüm kederle kasılırken. Ellerim kahve fincanını tutmakta zorlandığında fincanı tabağına yerleştirdim aceleyle.
"Nasıl oldu bu?"
"Bir anda olmadı." dedi yazar. "Attila hayatı boyunca hep yalnızlık çekti. Bu yüzden diğer çocuklar gibi sosyalleşemedi. Lise ve üniversite de bu devam etmişti. Kontrolün onda olmadığı yerlere gidemiyordu. Sadece ezberlediği yerlerde bulunabiliyordu. Şöyle anlatayım. İki uçak şirketi düşün. Birinde daha önce yolculuk yapmamış ama en iyi uçak şirketi o. Diğeriyle ise daha önce birkaç kez yolculuk yapmış ve ezberlemiş her şeyi. Koltuk düzeni, hosteslerin davranışlarını, yemeklerin ücretini, kalitesini, her şeyi... Bu durumda asla ezberlediğinden vazgeçmez. En iyi olan uçak şirketini değil, bildiğini tercih eder."
Başımı salladım gözlerim dolarken. Bu çok zordu. Bu hayattaki en ufak bilinmezlik onu uçuruma sürükler, ömrünü ona zindan ederdi.
"Aslında bu bir bakıma abisi yüzünden oldu." dediğinde öfkenin sinsice kanıma karıştığını sezdim. Ayaklarımı iyice bastırdım zemine sinirimi engellemek ister gibi.
"Abisinin yaptıklarını öğrendikten sonra güveni kırılmıştı. Kendi kanından olan birinin böyle işler uğruna onu terk ettiğini öğrenmek güvenini yerle bir etmişti. Sonrasında kendini kontrol edememeye başladı. Kimseye güvenmiyordu. İlk zamanlar evime geldiğinde bana bile güvenmiyordu. Yalnızlık onun en güvenilir sığınağı olmuştu."
Yazarın son ettiği söz kalbimdeki sızının tesirini kuvvetlendirdi. Yeşil gözlerdeki burukluk bu yüzden miydi, başından beri bu yüzden mi güvenimi kazanmaya çalışıyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzsiz | texting✔
ChickLitHale'nin tek isteği komşusunun internetine bağlanmak ve müzik dinlemekti. Fakat komşusunun gerçekte kim olduğunu idrak ettiğinde her şey için çok geç olacaktı. Margos: Boşuna uğraşma, şifreyi kırmaya çalıştığını biliyorum. Tamamlandı, iyi okumalar♡...