Öncelikle herkese merhaba❤
Bazı şeyler yazmak, içimi dökmek istiyorum. İsterseniz direkt bölüme geçebilirsiniz.
Yazdığım kitaplara gelen yorumlar çok çok az, yapanlara çok teşekkür ederim ama gizli okuyucusu hep çok olan bir yazar oldum. İskele Prensi'nde 4k okunma alan bir bölüme sadece 6 yorum gelmiş misal. Bunu görünce cidden üzüldüm. Çünkü tepkilerinizi merak ediyorum. Yaptığım betimlemeler, diyaloglar, geçen olaylar sizde nasıl bir his uyandırdı bunu merak ediyorum. Dram sahnelerinde bunu hissettirdim mi veya yazdığım yazılar kötü mü bilmek istiyorum. Öteki türlü ben yazıp ben okuyorum gibi hissettiriyor bu.
Sırf bu sebepten dolayı emeklerinin karşılığını alamayan ve watty i bırakan çok yazar oldu. Bırakanları ve hatta bırakacakları tanıyorum. Üzgünler çünkü en iyi sıralamalarda +18 kitaplar var. Kitapların çoğu da hep kadının kötü durumlarda olduğu, erkeğin dayanılmaz derecede yakışıklı olduğu kitaplar. Olağanüstü olaylar oluyor kitaplarda misal. Nedense başrol kızın kapalı alan korkusu, yükselik korkusu, masum olması ama cinselliğe merak duyması, erkeğin bir şekilde çok güçlü olduğu işleniyor.
Ve açıkçası bu zoruma gidiyor. Kitabın ismi Hırsız +18 olsa tanıtım kısmında da kız erkeğe fotoğrafını atsa milyon okunması olur muydu acaba?
Samimi olan her okuruma çok teşekkür ediyorum, bir gün hak edenlerin iyi yerlere gelmesi dileğiyle,
İyi okumalar...
Eser odaya girdiğinde Seren gözlerini hemen silse de kızarmış suratı ağladığını belli ediyordu ki Seren bunu belli etmekten çekinmeksizin sordu.
"Bizden ne saklıyorsun, Eser?"
Bakışlarımı yere indirip bir süre halı desenlerini seyrettim. Eser'in bir şeyden haberi yokmuş gibi davranacağını tahmin ediyor ve gözlerimizin içine baka baka yalan söylemesini istemiyordum.
"Ne demek istediğini anlamıyorum." dedi Eser ne diyeceğini şaşırmış bir sesle. "Sizden sakladığım bir şey yok ki."
Seren derin bir nefes aldı, tekrar ağlamamak için.
"Bize şoför olduğunu söylüyorsun, yolcu koltuğuna biniyorsun. Akşam mesaim yok diyorsun, bir adamla çıkıp gidiyorsun. Ayağım burkuldu diyorsun ama ayakkabında kan izi var."
Başımı kaldırıp Seren'in sözlerinin Eser'de bıraktığı tesire göz gezdirdim. Afallamıştı.
"İşin ilginç tarafı ne, biliyor musun Eser?" diye sordu Seren hırçın bir sesle.
"Sen bir adamla gittikten sonra bir haber geliyor ve iki hırsızdan bahsediliyor. Üstelik hırsızlardan birinin yaralı olduğu söyleniyor."
Eser kızarmış bir suratla hızla ayağa kalktı. Ellerini titrek bir şekilde saçlarında gezdirdi. Gözleri beni bulduğunda yutkundu. Yüzünde gördüğüm çaresizlik göğsümde tıkanmaya yol açıyordu.
"Bana nasıl bir ithamda bulunduğunun farkında mısın, Seren?" diye sordu gözlerini benden çekerken.
Seren derin bir nefes alıp elini kaldırdı ve daha fazla konuşacak olan Eser'i susturdu.
"Mantıklı bir açıklama yapmazsan seni arkadaşlığımız bile kurtaramaz." dedi bana bakarken. Aramıza yangın gibi düşen sözler Eser'in yüzünde öfkeye, bende şaşkınlığa ve Seren'de üzüntüye dönüşüyordu.
"Babana mı söyleyeceksin beni?" diye sordu beklemediğim alayla. Yüz kaslarını geren öfkeye rağmen içten içe sinsice planlar kurduğu gözlerinden okunabiliyordu. Kaşlarımı çattım, ayağa kalktım. Seren benim aksime çabuk sinirlenen biriydi ve Eser'e çok yakın olmasına rağmen öfkesini dizginleyemediği ortadaydı.
"Öyle bir niyetim yoktu, Eser. Ama anladığım kadarıyla sen polise gitmesi gereken bazı şeyler yapmışsın." dediğimde büsbütün sarardı teni. İstemsizce kendisini ele veriyordu ama tehlikeli işlere kalkışıyordu. Bu yürek yemiş hallerine anlam veremeyerek onu seyrettim bir süre.
"Eser," dedi Seren öfkesini terk etmeye çalışan yumuşak bir sesle. "bak sana düşman olmak gibi bir derdimiz yok. Ama bize bir şeyler anlatmalısın. Kaç gündür şu hırsızı savunup duruyorsun. İşler tehlikeli bir hal almadan sana yardım etmemize izin ver."
"İşler çoktan tehlikeli bir hal almaya başladı, Seren. Ben çoktan suça bulaştım."
Seren'in elleri kontrolünü kaybetmiş gibi titrediğinde ardındaki koltuğa oturdu ve sakinleşmeye çalıştı. İç çekip gözlerimi Eser'e çevirdim. Alaycıl ifadesi gitmiş, yerini korkuya bırakmıştı. O da Seren gibi koltuğa yerleştiğinde mutfağa gidip iki bardak su aldım ve ikiliye uzattım. Eser sanki yaptığı şeylerin ciddiyetini yeni kavrıyormuş gibi korkuyla titreyen elini elimdeki bardağa uzattı ve su damlalarını döke döke içmeye çalıştı. Başarısız olunca da bardağı orta sehpaya koydu ve geriye yaslandı derin bir nefes eşliğinde.
"Eser, sen ne yaptın?"
Seren'in fısıltısı bir çığlık gibi işitildi sanki evde. Kulaklarımı kapatıp evime gitme isteği üzerime baskı yapıyordu. Evimde, odamda kulaklığımı takarak hayal dünyasını gezme isteğimin nedeni gerçek dünyada yaşanılanların hep plansız olmasıydı. Oysa hayal dünyasında bir karmaşıklık çıktığında zamanı geriye sarıyor, olayı düzeltiyor ve yoluma devam ediyordum.
"Ben sadece..." dedi Eser sessiz geçen birkaç dakikanın ardından. Sonra yeniden sustu ve ayağa kalktı.
"Bana zaman verin." dedi bunca yıllık arkadaşlığımızın hatrına mahcup bir sesle. Seren ses etmediğinde onun dalıp gittiğini fark ettim.
"Nereye gidiyorsun?"
"Bilmiyorum." dedi Eser dolu gözlerle. Ardından hiç beklemediğim bir şekilde bana sarıldı. Birkaç saniye başını omzuma yaslayıp geri çekildi. Onu itmediğim için minnet dolu bakışlarıyla bana baktığında ufakça tebessüm ettim. Bu kez Seren'e gidip sarılacağı sırada Seren hızla ayağa kalktı ve mutfağa girdi. Eser'in omuzları usulca çöktüğünde ağrıyan bacağı nedeniyle topallayarak evden çıktı. Bir kez olsun arkasına bakmadan çıktığında yutkundum.
Kapanan kapı sesiyle beraber mutfaktan çıkan Seren kızarmış gözlerini bana çevirip sordu.
"En yakın arkadaşım bir hırsız mı, Hale?"
Yanıtlamadım. Çünkü yanıtın ne olduğunu ikimiz de biliyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzsiz | texting✔
Genç Kız EdebiyatıHale'nin tek isteği komşusunun internetine bağlanmak ve müzik dinlemekti. Fakat komşusunun gerçekte kim olduğunu idrak ettiğinde her şey için çok geç olacaktı. Margos: Boşuna uğraşma, şifreyi kırmaya çalıştığını biliyorum. Tamamlandı, iyi okumalar♡...