1. Bölüm: Ay'ın Çocukları

138 12 7
                                    

Yeryüzü hiç kimsenin bilmediği sırları barındırır

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yeryüzü hiç kimsenin bilmediği sırları barındırır. Bu sırlar gecenin karanlığına karışır insanlar uyurken sokaklarda gezinirmiş. Sadece gecenin içinden geçenler bu sırları duyabilirmiş. Bende hayatımın zifiri karanlığında gecenin içinden geçen biriyle gecenin içinden geçtim.

Gecenin karanlığı tüm sırları saklarken ben onunla birlikte belki de yeryüzünün sakladığı en büyük sırrı duydum ve o sırrı tüm kalbimle hissettim. Kendimi ancak bir hayalden ibaret olabileceğine inanabileceğim bu sırra inanmaya ikna ettiğimde ise benim için her şey değişmişti. Gizemli bir efsanenin parçası olarak gözlerimi karanlığa açtığımda beni içine çağıran bambaşka bir dünyanın içine düştüm. Şimdi bende onlardan biriyim. Bizler Ay'ın Çocuklarıyız. Ay'ın Çocukları yıldız yapabilme gücüne sahip kimsesizlerdi.

*******

Bazı insanlar kendilerini kalabalığın içinde bile yalnız hatta kimsesiz hisseder. Tıpkı benim gibi...

Ben ve benim gibi insanlar içindeki yalnızlığı dindiremeyeceğini bile bile kalabalığa karışmaya devam eder. Her ne kadar kendilerini insanların arasında hayalet gibi hissetselerde en azından var olmanın verdiği içsel huzuru yaşarlar. Yani en azından ben böyle düşünüyorum.

Benim adım Kamer. Adımın anlamı ay demek ama ben geceyi aydınlatmayı bırak kendi içimdeki boşluğu bile aydınlatamıyordum. Işık saçmayan bir ay ne işe yarardı ki?

"Arda siparişler hazır!"

Her gün aynı saatte geldiğim kafenin kapısından içeri girdim. Etrafta siparişleri yetiştirmek için uğraşan garsonlar büyük bir koşuşturmacanın içindeydi. Her birinin gözlerinden yorgunluk okunuyordu. Gözlerim onlara takılı kalmışken son anda dağılan dikkatimi toparlamayı başarıp kendime boş bir masa bakmaya başladım.

İnsanlarla dolu masaları bir bir tarayan gözlerim en sonunda her zaman oturduğum cam kenarındaki masaya ilişti. Ağır adımlarla masaya doğru ilerledim. Garsonlara çarpmamaya özen göstererek masama geldiğimde sırtımdaki siyah sırt çantasını çıkarıp oturacağım geniş koltuğun kenarına  koydum. Daha sonra bıkkın bir nefes verip kendimi koltuğa bıraktım.

Artık her gün yaptığım şeyi yapıp düşüncelerimin arasında kaybolabilirdim. Acılarımı bir an olsun insanların mutluluğunu izlerken unutabilirdim. Sadece bir an olsun...

Sadece bir an olsun unutmak kısa bir anlığına da olsa bana huzur verecekti. Benim bu huzura çok ihtiyacım vardı. Sadece bir parça huzura...

Sol kolumu başımı destekleyecek şekilde masaya koydum. Başımı da üzerine yerleştirip gözlerimi kafenin dışında gelip geçmekte olan insan kalabalığına diktim. Her biri adeta birer robotu andırıyordu. Bir o kadar duygusuz hem de bir o kadar tek düze hareket ediyorlardı. Hiçbirinin kendine özgün tarafları yokmuş gibi...

Sanki hepsi aynı merkezden yönetiliyormuş da kendilerine ait iradeleri yokmuş gibi...

Derin bir iç çekip daha da odaklandım insan kalabalığına. Gözüme ilk ilişen şey ise gözlerinden boncuk boncuk yaşlar dökülen küçük bir kız çocuğu oldu. Annesinin elini tutmuş onu aksi yöne doğru çekiştiriyordu. Bir şey gördüğü belliydi. Bir oyuncak bebek ya da her çocuğun sevebileceği renkli şekerlerden belki de çikolata istiyordu. Tam olarak ne istediğini bilmiyordum ama onun gözlerindeki ifadeden ve son derece ısrarcı tavırlarından anladığım buydu.

Ay'ın Çocukları SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin