İnsanlar doğduklarında bir yapboz parçası olarak dünyaya gelir. Yaşamının büyük bir bölümünü benliğinde taşıdığı resmi tamamlamak için eksik parçalarını arama arayışıyla geçirir. Etrafına bakar yapboz parçası. Alnına işlenmiş resmin eşleşen parçalarını bulabilmek için...
Bu arayışı sırasında kendi gibi pek çok parçayla karşılaşır. Kimi parça mor, kimisi mavi, kimisi de kendisi gibi yeşil...
Yapboz parçası koşmuş yeşil bir parçaya doğru. Benim resmimi tamamlayacak olan parça o olmalı diye düşünmüş. Ama ton farkını hesap edememiş.
Diğer parçayla eşleşmeye çalıştığında çok yara almış. Birleşim yerleri aşınmış canı yanmaya başlamış. Sonra düşünmüş yapboz parçası neden böyle oldu diye. Düşündükçe düşünmüş ve sonunda bir şeyin farkına varmış. Hayatımıza almamamız gereken herkesin aslında bize ne kadar çok zarar verdiğini...
Yapboz parçası durmuş. Tam ümidinin tükenmeye başladığını hissettiğinde kendi gibi tam beş parça ona doğru yaklaşmış. Ama bu seferde yapboz parçası onlarla birleşmek istememiş. Çünkü tekrar yara almaktan korkuyormuş. Birleşim yerlerinin bir daha birleşemeyecek noktaya ulaşmasından korkuyormuş. Ya bu sefer yaralarım daha da kanarsa ya yaram daha da açılıp bir daha kabuk bağlamazsa?
Bu düşünceler yanına gelen beş parçayı kendinden uzaklaştırmasına neden olmuş. Halbuki resmi tamamlamak için onlara ihtiyacı varmış yapboz parçasının. Bunu anlamasını ise kendi gibi yeşil olan yalnızca tek farkı karnında siyah bir yıldız bulunan başka bir parça sağlamış.
Yanına gelmiş yeşil yapboz parçasının. Tutmuş birleşim yerinden ve kendini ona kenetlemiş. Yapboz parçası bakmış diğer parçaya. Birleşim yerinden akan kanın durduğunu yaralarının kabuk bağladığını görmüş ve demiş ki benim diğer yarım sensin.
Diğer parça gülümsemiş. Onu bekleyen diğer dört parçanın yanına götürmüş. Diğer parçalar da kendilerini onlara kenetleyince resmi tamamlamak için sadece bir parçaya ihtiyaçları olduğunu görmüşler. Büyük resmi tamamlamak için gerekli olan sadece bir parça...
Parçalar etrafa bakmışlar. Son parçanın nerede olduğunu aramaya başlamışlar. Sonra kenarları aşınmış neredeyse yok olmaya yüz tutmuş bir parça görmüşler. Hep beraber onun yanına gitmişler.
Yaralı parça onları gördüğünde gitmek istemiş. Ama yeşil parça ona kalbini açmış. Korkularımız yüzünden hayatımızı tamamlayanları kendimizden uzaklaştırmamamız gerektiğini söylemiş. Yaralı parça gözyaşlarıyla ve içini kaplayan büyük korkuya rağmen kenetlemiş kendini diğer parçalara.
O an görmüş ki yaraları tıpkı yeşil parça gibi iyileşiyor. Benim ait olduğum yer burası demiş. Hep birlikte bir kalbi meydana getirmişler. İşte benim için de Sidelya böyleydi. Kalbimin eksik kalan son yapboz parçasıydı. Yaralı bir yapboz parçası...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay'ın Çocukları Serisi
FantasyPusulanın dört yönünün tam merkezinde onlar vardı. Geceleri sokaklarda gezinen kendileri gibileri bulup onlara güçlerini kullanmayı öğretmek üzere gruplarına götürenler onlardı. Kamer hayatının çıkmaza girdiğini bildiği bir anda kaderinin kollarında...