Pusulanın dört yönünün tam merkezinde onlar vardı. Geceleri sokaklarda gezinen kendileri gibileri bulup onlara güçlerini kullanmayı öğretmek üzere gruplarına götürenler onlardı. Kamer hayatının çıkmaza girdiğini bildiği bir anda kaderinin kollarında...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
İnsan korkuya kapıldığında vücutta adrenalin adı verilen bir çeşit hormon salgılanır. Bu bir tür tehlike durumunda çalan alarm niteliği taşır. Bu hormon salgılandığı an vücut kendini koruma moduna geçermiş. Şu an benimde vücudumda salgılanan şey buydu. Adrenalin...
Korku dolu gözlerle üzerime doğru koşan dobermana bakıyordum. Her an korkudan bayılabilirdim. Ellerim titriyor parmaklarımın arasındaki kitap her an kayıp yere düşebilirdi. Acilen kendimi sakinleştirmek zorundaydım.
Korkudan titreyen dudaklarıma rağmen derin bir nefes aldım. Daha önce hiçbir hayvanın zihnine girmeyi denememiştim. Bu benim için bir ilk olacaktı. Ama umarım son da olmazdı.
Gözlerim yeşilden kırmızıya döndü. Kızıl bakışlarımı Avcı'nın öfkeli gözlerine odakladım. Bunun işe yaraması için ümit ederken, "Dur," diye mırıldandım. Bana saldırmasına saniyeler kala verdiğim komutla birlikte Avcı olduğu yerde kalakalmıştı.
Son dakika büyük yara almaktan kurtulmuştum. Eğer Avcı'yı kontrol etmeyi başaramasaydım başıma ne geleceğini tahmin etmek bile istemiyordum. Bunun düşüncesi bile tüylerimi diken diken etmeye yetmişti.
Tekrar derin bir nefes aldım. Gözlerim yeniden eskisi gibi yeşile dönerken korkudan küt küt atan kalbimin atışını art arda nefesler alarak düzenlemeye çalıştım. Biraz olsun yatıştığımı hissediyordum. Gözlerim karanlıkta gözleri cam gibi parlayan Avcı'ya kaydı.
Dizlerimin dibine çökmüş sessizce gözlerime bakıyordu. Az önceki hırçın ve saldırgan halinden eser yoktu. En az bir kedi yavrusu kadar uysaldı. Onu böyle görünce ister istemez gülümsedim. Yavaşça eğilip başını okşadığımda bir anda evin bütün ışıkları yanmaya başladı. Karanlıkta far görmüş tavşan gibi kalakaldım. Bunun tek bir anlamı olabilirdi. O da uyuyan devin kış uykusundan uyanmış olduğuydu.
Gözlerim beklentiyle yemek odasının açık kapısının dışına kaydı. Cehennemin kralı her an yanıma teşrif edebilirdi. Bunu bilmek bile kalp atışlarımın korkuyla hızlanmasına yetmişti.
Yeşil gözlerim kapıda takılı kalmışken korktuğum başıma gelmiş tok adım seslerinin sessizliği delip geçen sesi koridorda yankılanmaya başlamıştı. Birkaç saniye sonra yemek odasının kapısının önünde durdu.
"Anlaşılan güzel kızımı uyku tutmamış," dediğinde yüzünde eğreti duran bir gülümseme belirdi. Sanki bu gülümseme az sonra olacak korkunç şeyin ön gösterimi gibiydi.
Keskin bakışları elimdeki kitapla yeşil gözlerim arasında gidip geliyordu. Koyu kahverengi gözleri yavaşça kırmızı renge büründü. Tam bana doğru bir adım atmıştı ki evin kapısı gürültüyle aralandı.
İkimizde bakışlarımızı yemek odasının kapısına çevirmiştik ki biri adımı seslenmeye başladı. "Kamer," diyerek evin içinde bağıran ses onun sesiydi. Ömer'in sesi...