Birine dünyaları da verseniz yanında sevdikleri olmadan mutlu olamazmış. Bunu şu an daha da iyi anlıyorum. Eski hayatımda sahip olamayacağım hatta hayalini bile kuramayacağım kadar çok şeye sahiptim. Fakat şiddet ve kaos tüm bunların altında saklıydı. Parlak mücevherlerin gösterişli bir hayatın altında karanlık saklıydı.
Dıştan bakınca görünmeyen bir karanlıkla ben o evin kapısı her kapandığında yüzleşmek zorundaydım. Ama şimdi durum farklıydı. Ne elmaslar ne yakutlar benim şu anki mutluluğum kadar değerliydi. Çünkü etrafım hayatımdaki karanlığı dağıtan sevdiğim insanlarla doluydu. Kalbim ise onunla dolu. Ömer ile...
"Arda Allah aşkına biraz yavaşla midem bulandı," dedi Sidelya. Sarı saçları bir öne bir arkaya doğru savrulurken benim saçlarımda onunkinden farksızdı. Her sallantıda saçlarım uçuşup duruyordu. Fakat Sidelya'nın aksine benim yüzümde kocaman bir gülümseme vardı. Kendi kendime kıkır kıkır gülüyordum. Bu neşeli halim Ömer'in de dikkatini çekti.
"Bu mutluluğunun sebebi Arda'nın ruh hastalığı mı yoksa başka bir şey mi?" diye sordu gülerek. Gözlerine bilmiş bir edayla baktım.
"Arda'nın ruh hastalığı da bir sebep ama asıl sebep bu değil."
Bunu söylediğimde Ömer merakla benden gelecek cevabı beklemeye başladı. Gülümsedim. "Sensin," dedim sadece. Bu cevabım onun afallamasına yetmişti. Sidelya'nın yoğun ısrarları üzerine duran gondoldan Ömer'in tek kelime dahi etmesine izin vermeden indim.
"Arda ekspresi puanlayın çabuk," dedi Arda gülerek. Gondola binen hiç kimse bu yolculuktan keyif almamıştı. Çünkü Arda ile Oğuz gondolu o kadar hızlı sallamıştı ki herkesin midesi ağzına geliyordu. Bu seyahat acentesinden memnun olan sadece iki kişi vardı. O da benle Ömer...
"Hiç memnun kalmadım. Hatta paramın iade edilmesini talep ediyorum," dedi Sidelya. Bu talep Arda'nın surat asmasına yetmişti. Boğazını temizleyip bilmiş bakışlarını Sidelya'ya yöneltti.
"Üzgünüm hanımefendi. Ama para iademiz yoktur."
Arda'nın bu ciddiyeti hepimizi güldürmüştü. Bir anda gerçek bir seyahat acentesi sahibi gibi davranmaya başlamıştı. Bu durum Oğuz'un da dikkatini çekmişti.
Oğuz, "Ulan Arda efendi tüm paraya sen mi konuyorsun? Bende bu acentenin ortağı değil miyim?" diye sorduğunda hepimiz saatin geç olduğunun daha yeni farkına varmış eve doğru yürümeye başlamıştık.
"Yarın büyük gün," dedi Hare kıkırdayarak. Oğuz'un beline sarılmış birlikte yanımızdan yürüyorlardı. Gözlerim ikisinin arasındaki uyuma takılı kalmışken Ömer, "Bu doğru," diye mırıldandı.
Elimizde olaylı bir günün sonrasında aldığımız kıyafet poşetleriyle birlikte sokak lambalarının altında yürüyorduk. Tabii Arda yarın için çok fazla heyecanlandığından seke seke gidiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay'ın Çocukları Serisi
FantasyPusulanın dört yönünün tam merkezinde onlar vardı. Geceleri sokaklarda gezinen kendileri gibileri bulup onlara güçlerini kullanmayı öğretmek üzere gruplarına götürenler onlardı. Kamer hayatının çıkmaza girdiğini bildiği bir anda kaderinin kollarında...