Yaşadıklarım bana yaralı ruhların diğer yaralı ruhlar ile kaderin bağı aracılığıyla birbirlerine bağlandıklarını göstermişti. Bu bağ iki yaralı ruhu birbirlerine bağlar ve birbirlerinin yaralarını sarana kadar da ayrılmalarına izin vermezmiş. Ama yine de ruhlar birbirlerinden kaçmak istermiş. Çünkü kendi yaralarının acısı yetmezmiş gibi diğer ruhun yaralarını da görmek ona daha da çok acı verirmiş. Zamanla birbirlerinden kaçamayacağını anlayan yaralı ruhlar birbirlerine bakmaya başlamış. Baktıkça da acıları gibi kendileri de birbirleriyle bütünleşmeye başlamış.
Birbirleriyle zaman geçirdikçe bir elmanın, bir kalbin yarısı ve hatta bir çift gözün birer tekini oluşturacak şekilde birbirlerine benzemeye başlamış yaralı ruhlar. Adeta bir bütünün parçaları gibi...
Biri diğerinin acısını dinlemiş diğeri bağlı olduğu ruhun acılarının üzerine acılarını kapatacak kadar büyük bir yara bandı yapıştırmış.
Ruhlar birbirlerinin yaralarını sardıkça kaderin onları bir arada tutmayı zorunlu kılan bağları da gevşemeye başlamış. Ruhlar bir müddet sonra iyileşmiş ve bu bağlardan tamamen kurtulmuş. Her iki ruh da birbirlerinden uzaklaşabilecekken bunu yapamamış. Çünkü artık birbirlerine bakmanın aslında aynaya bakmak gibi olduğunu anlamışlar. Onlar bir aynanın yansımasındaki iki tarafmış. Biri yeşil biri koyu harelerin sahibi iki yaralı ruh...
"Çabuk ol," dedi bir ses. Ben daha ne olduğunu bile anlayamadan birkaç saniye içinde ses susmuş uykumun kaçtığını hissetmeye başlamıştım. Benim için son derece zor geçen bir gecenin ardından gözlerime yansıyan yoğun Güneş ışığıyla birlikte artık uyanmam gerektiğini anladım.
Işık gözümü alırken zor da olsa yavaşça gözlerimi araladım. Daha sonra başını yatak başlığına dayamış uyuyan Ömer'e baktım. Elim onun avucunda öylece uyuyordu. Bir an olsun bırakmamıştı elimi. Gülümsedim. Kendime engel olamayarak yattığım yerde yan dönüp onu izlemeye başladım.
Uykusunda bile astığı yüzünü, dağınık kumral saçlarını, mimikleriyle birlikte bir belirip bir kaybolan gamzesini inceledim. Gözlerim onun yüzünün her bir santimini ezberlemek istercesine yüzünde uzun uzun gezinirken kirpiklerinin ardına saklanmış gözlerini yeşillerime dikti birden. Koyu hareleri afallamama neden olurken, "Günaydın," diye mırıldandı.
"Günaydın," diye karşılık verdiğimde bakışlarımı ondan kaçırdım. Bütün gece uykusundan benim için fedakarlık yapmıştı. Bunu bile bile onun gözlerine doğrudan bakmak sandığımdan daha zordu. "İyi uyuyabildin mi?" diye sordu Ömer avucundaki elimi incelerken. Gözlerimi onun koyu harelerine çevirdim.
"Yanımda sen olduğunda hiçbir şey beni korkutamaz Ömer."
Bu söylediklerim onu gülümsetmişti. Sağ yanağındaki derin bir çizgi halindeki gamzesi tüm görkemiyle gözlerimin önündeydi. Derin bir iç çektim. Tam o sırada bu büyülü anı bozan Arda odaya bodoslama daldı. Ömer ile birlikte yerimizden sıçrarken yattığım yerden doğrulup oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay'ın Çocukları Serisi
FantasyPusulanın dört yönünün tam merkezinde onlar vardı. Geceleri sokaklarda gezinen kendileri gibileri bulup onlara güçlerini kullanmayı öğretmek üzere gruplarına götürenler onlardı. Kamer hayatının çıkmaza girdiğini bildiği bir anda kaderinin kollarında...