Pusulanın dört yönünün tam merkezinde onlar vardı. Geceleri sokaklarda gezinen kendileri gibileri bulup onlara güçlerini kullanmayı öğretmek üzere gruplarına götürenler onlardı. Kamer hayatının çıkmaza girdiğini bildiği bir anda kaderinin kollarında...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Doğan her insan elinde küçük bir kibrit ile hayata başlar. Fakat bu kibrit kolay kolay yanmayan bir maddeden oluşur. Sadece bir kıvılcım gerekir o kibriti çakmak için. Bu kıvılcım ise aşkın kıvılcımıdır. Aşık olduğumuz insana baktığımız anda yüreğimizde oluşan sıcaklıkla yanar küçük kibrit. Sonra adeta bir çıra gibi tüm kalbi tutuşturur. Kalp yanmaya başlar. İnsan bana ne oluyor dediğinde elini yüreğine koyar. İnsan işte o an anlar aşık olduğunu. Yüreğinin sevgilinin bir bakışıyla, güzel tek bir sözüyle yangın yerine dönmesiyle...
Benim yüreğimi tutuşturan şey ise Ömer'in ciddi olmadığını bildiğim ama bana ithaf ettiği sözlerdi. Gözlerim onun gözlerinde takılı kalmış etrafımdaki sesler bulanıklaşmıştı. Tek duyabildiğim ses gümbür gümbür atan kalbimin sesiydi. Ta ki Sidelya yanıma gelene kadar...
"Kamer," dedi Sidelya bir anda. Onun sesiyle herkesin gözlerinin benim üzerimde olduğunu daha yeni fark edebilmiştim. "İmzayı şuraya atacaksınız," dedi memur.
Bunun üzerine bana uzattığı kalemi alıp gösterdiği yere imzamı attım. Daha sonra birkaç evrağı da doldurduktan sonra hep birlikte odadan çıktık. Ömer ile yarın saat 11.30 da evleniyordum. Bunu bilmeme rağmen sanki tüm bunlar bana bir hayalmiş gibi geliyordu.
"Bir şey unuttuk," dedi Ömer beraber merdivenlerden indiğimiz sırada. Neyi unutmuş olabileceğimizi düşünüyordum. Tam o sırada, "Arda ile Oğuz'a tarih almayı unuttuk," diyerek gülmeye başladı.
Herkes bu şakaya kahkahalarla gülerken bu şakaya tek gülmeyen bendim. Nedenini bilmiyordum ama hiç keyfim yoktu. Sanki bir şey olacakmış gibi içim daralıyordu. Bu durumumu Hare de fark etmişti. Diğerlerine fark ettirmeden yanıma geldi.
"Sen iyi misin?" diye sessizce sorduğunda yeşillerimi onun parlak mavi gözlerine diktim.
"İyiyim. Ama içimde bir sıkıntı var."
Hare bu cevabımla birlikte kıkırdadı. "Heyecandandır," dedi ve imalı bir bakışın yanında göz kırpmayı da ihmal etmedi. Daha sonra bakışlarını Sidelya'ya çevirdi. "Madem yarın nikah var. O zaman nikaha uygun güzel bir şeyler bakalım," diyerek kıkırdadı Hare.
Sidelya bu teklifi oldukça cazip bulmuştu. Ona kalsa tüm alışveriş merkezini hemen şimdi talan edebilirdik. Ama işin garip yanı Ömer'den gelen teklifti. "O zaman biz çocuklarla yarın için uygun takım bakmaya giderken sizde kıyafet bakarsınız," dedi Ömer.
Şaşkın bakışlarımı onun gözlerine çevirdim. Bu söylediklerinde ciddi olup olmadığını anlamaya çalışıyordum. Ama görünen oydu ki bu söylediklerinde oldukça ciddiydi.
"Rota oluşturuluyor. İstikamet alışveriş merkezi," dedi Arda kapıdan çıktığımız sırada kızlar ile benim için yoldan bir taksi çevirirken. Kızlar taksinin arka kısmına binerken bende ön kapıyı açtım.
"Bizde birazdan yanınızda oluruz," dedi Ömer gülümseyerek. Ondaki bu neşeli ifadeye bir anlam veremiyordum. Ama ona baktıkça içimdeki sıkıntının kısa bir anlığına da olsa uçup gittiğini hissediyordum.