Büyük,beyaz bir boşluğun içinde kaybolmuştum.Ne aradığımı bilmeden dolanıyordum.Bulmam gereken cevaplar vardı sadece.Cevaplar.Gözlerimi kamaştıran o boşluk güzelliklerle dolu bir yere dönüşüverdi.Lezzetli meyvelerle dolu ağaçlar,eşi benzeri olmayan çiçekler,gür otlaklar,dibi gözüken temiz,berrak dereler.Neden bunları görüyordum.Yaptıklarımdan kaçacak,saklanacak bir sığınak mı arıyordum yoksa.Şimdi hatırlıyordum.Dorukla aramda yaşananlar.Kıvançla tanışmam.Kimseyi incitmek istemezken incetmenin verdiği acı.
Hiç kalbinizi yanlış anladığınız oldu mu ?
Benim oldu.Doruk adında çok tatlı bir çoçukla tanışıp sonra aşık olduğumu sandım.Doğal olarak oda benim ona aşık olduğumu sandı.Şimdiyse kimsenin bu yaşadıklarımı bilmeyeceği halde kendi kendime konuşuyorum çünkü yalnızım.Toplumda insanlar hep mükemmel oldukları zaman sevilir, sayılır ama benim dünyam da mükemmel değil kusurlu insanların değeri vardır.Değişik güçlere sahip olan korkutucu insanlar.İlk başta bende kendimden korktum ve hala neler yapabileceğimi bilmiyorum.Bu yüzden de korkuyorum.Korkularımdan kaçarsam onlar daha da büyüyecektir.Bende bunu engellemek için korkularıma savaş açtım.
Benim dünyamda kaybetmek ve kazanmak var.Peki ben hangisini seçtim ? Savaşmayı.
''...belki bizi duymuyorsun bu söyledikler mi de duymadın ama olsun ben seni kısa sürede olsa tanıdım.Sen çok iyi kalpli ve çok güzel bir kızsın.Gözlerinin mavisi güneş vurunca gri gibi oluyor biliyor musun ? Peki güldüğün zaman çıkan gamzelerini ? Peki o askerleri neden ilk başta yenmeyip seni görünce yendiği mi ?...'' Bu Kıvanç'ın sesiydi.Ne demeye çalışıyor anlayamadım.O bunları anlatırken içeri biri girdi ve sözü kesildi.Sanırım bunlar bir rüya.Yine televizyon izlerken uyuya kaldım.Tatlı,rahat bir uykuydu bu sadece.Hadi anne ne zaman sesleneceksin.İlk defa uyumaktan sıkıldım.Biliyorum uyanınca bunları anlatığım da bana çok güleceksin.Olsun sen yeter ki bana gül çünkü seni çok özledim.
Gözlerimi hafif hafif aralamaya başladım.Bileğime takılan serum iğlerinin canımı yaktığını da hissetmeye başlamıştım.''Gözlerini araladı! '' dedi içeriden biri.Gözlerimi açtığımda bir sürü kafa etrafımda sıralanmış ilk defa beni görüyorlarmış gibi bakıyorlardı.Derin bir nefes almak için uzun bir soluk çekecektim ki birden karnıma giren çirkin acıyla yarıda kaldı.Bu meraklı hayranlarıma selam vermek istedim.''merhaba '' diye cırtlak bir ses çıkardım.Dorukta oradaydı.Gözlerinden yaşlar süzülerek ''merhaba'' dedi.Şimdi daha iyiydim sanki.Sevdiklerim etradımdaydı.''Ne oldu bana ?'' dedim ardından.Kıvanç öne atılarak hızlı cümlelerle cevapladı sorumu.''Seninle hava almak için dışarı çıktık ve bi kadın seni karnından bıçakladı.Çok şanslısın önemli bi darbe almadın.''
Artık her şeyi ayrıntısıyla hatırlıyordum.Yabancı bir kadın tarafından bıçaklanmıştım ama neden ?
''Beni neden bıçakladı'' dedim.Bu sefer sözü babam devraldı.''Sen çok küçük bir bebekken senin hakkında bir kehanet söylendi.Bu kehanete göre bizim en büyük düşmanlarımız olan 'Şefran' halkının sonunu getirecek ve bunu da dört elementi kullanarak başaracağındı.Bu halk hem insanlara hemde selestitlere acı vererek güçlenir.Kaçırdıkları insanlara çeşitli işkenceler yaparlar ve güçlenirler.O kadının bıçağında da yarım bir yüz simgesi vardı.Bu onların halkına ait.Ama korkmana gerek yok bebeğim sen sadece ateşi kontrol eden bir de büyücülükle uğraşan normal bir selestitsin.''
Kendi içimizde ki düşmanlar yetmiyormuş gibi bir de şefran saçmalıkları çıkmıştı.Nasıl baş edeceğimi bilmiyordum ama hemen annemle,babama gerçeği anlatmalıydım.Onları üzmek istemiyordum.Kimsenin başını derde de sokmak istemiyorum.Hastanede normal bir hasta olamayı diledim o an.Şu şefranlarla anlaşmanın bir yolu yok muydu acaba.Yani insanlara ne tür işkenceler yapabilirler ki.Her insan hata yapar yani biz onları affederiz yeter ki bize dokunmasınlar.
Uzun süre uyuduktan sonra hastaneden taburcu edildim.Eve geldiğimde odam özenle temizlenmiş,eşyanlarım özenle yerleştirilmişti.Yatağıma yattığımda yıkanmış çarşafların kokusu beni rahatlatmıştı.Mavi renk,beyaz puantiyeli bu çarşaf takımımı seviyordum.Eski evimizin olduğu yerin hemen alt sokağındaki bir dükkandan almıştık.Annem çok güzel bir seçim yaptığımı söylemişti.
Üzerimde beyaz bir tişört ,siyah renk bir eşofman vardı.Saçlarım sürekli baygın olduğum için yıkanamamaktan iyice yağlanmıştı.Annem,Babam,Doruk,Kıvanç ve ben eve gelir gelmez onlara odama çıkıp duş alacağımı söylemiştim.
Saçımdaki lastik tokayı çıkarıp lavabonun yanına bıraktım.Üzerimi çıkarıp kirli sepetine attım.Ayağımı küvete yavaşça attıp,şohpeni açtım.Güzel bir banyo beni rahatlatmıştı.Üzerime pembe bir elbise ve beyaz babetlermi geçirdim.
Banyodan sonra aşağı indim.iyileşmem için bir parti falan bekliyordum.Annemle,babamla yan yana oturmuş en sevdikleri yemek programlarını izliyorlardı.Dorukla,Kıvanç'ın bir birlerine bakışlarını görünce hala nasıl bir birlerini öldürmediklerine çok şaşırmıştım.Nasıl olduklarını sordum fakat pek bir cevap alamadım ikisi de iyiyim deyip kestirip attılar.
Ben:Banyo yaparken yarama su değdirmemeye özen gösterdim ve canım hiç yanmıyor.
Babam:Çünkü sen bu sabah uyurken bir kaç büyü numarası yaranı iyileştirdi.
Bu sözler beni şaşırmamıştı.Bende koltuğuma gömülüp programa dalmıştım.Tam o sırada camlar patladı.İçerisi dumanla doldu.Hemen yere yattık.
Ne oluyordu ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefesimde Ki Ses
FantasyBazı insanlar hayatlarını saklanarak geçirirler fark edilmeden nefes nefese aslında senin hayatında öyle değil mi ? yani sende korkularından kaçarak yaşamıyor musun O zaman bu kitabın her satırını dikkatle oku çünkü hayat saklanarak geçmez. Bu kitap...