Televizyonun karşısına geçmiş elimde cips tabağım film izliyordum.Annemle,Azra ablada benimle birlikte izliyorlardı.Adı ''not defteri'' olan yabancı yapım bir filmdi.Hepimiz öğlene kadar uyuyup kahvaltı edip,film izleme kararı almıştık.Telefonumu elime aldım.Belki Doruk mesaj atmıştır diyordum ve 3 mesaj,5 çağrı vardı.İlk mesaj ''Günaydın deli :)'',ikinci mesaj''Hala uyanmadın mı ?'',üçüncü mesaj ise''Öldün mü Beren bu ne uykusu'' yazıyordu.Sesle güldüm.Annemler ağlıyordu bana korkutucu bakışlar atıp ağlamaya devam ettiler.Odadan ayrılıp Doruk'u aradım.
-Merhaba yakışıklı
-Oha yaşıyosun
-Ne var ya dinlenmekte mi suç
-Değil ama sen benden bir şey istemiştin artık istemiyorsan benim için hava hoş
-Hayır hayır istiyorum
-Aferin şöyle yola gel.Şimdi hemen hazırlan seni almaya geliyorum.
-Tamam o zaman gelince görüşürüz
-Görüşürüz
Telefonu kapatır kapatmaz banyoya daldım hızlı bir duşun ardından,saçlarımı kuruttum.Tam giyinecektim zil sesi duyuldu.Hemen kot şortumu ve üzerime ipli ,tül, mavi renk bir bluz giydim.Ayağıma conversleri mi geçirip salona indim.Annemle,Azra abla bizimkini soru yağmuruna tutmuştu.Onu bu durumdan kurtamanın tek yolu koluna girip evden çıkarmaktı.Doruk tam bana bir şey söyleyecekti buna fırsat bırakmadan hızlıca dışarı çıkardım bu çıkma aşmasında da annemlere kısa bir açıklama yapmayı ihmal etmedim.Bir kaç saat işim var akşam görüşürüz önemli bir şey olursa telefonum yanımda arayabilirsiniz.
Doruk üzerine yeşil bir tişört giymişti.Gözleride yeşil olduğundan çok yakışmıştı.Altınaysa kot bir pantolon tercih etmiş ve güzel bir çift spor ayakkabı giymişti.Koluna girdiğimi unutmuş olduğumu ikimizde aynı anda farkettik ve o sırada bir biririmizin gözlerine bakınca utançtan yerin dibine girecektim.
-Bluzun çok yakışmış.
-Teşekkür ederim bende tişörtünü çok beğendim bi de gözlerini şeyy... yani güzel gözlerin var.
-Gözlerimi beğeniyor musun dedi ve kocaman güldü.
-Evet.
Yüzümü ateş bastı kesin kıp kırmızı olmuştum.
Utanç dolu havayı yok etmeye çalışırken bok ettim.
-Kızardın mı sen dedi ve bu sefer kahkaha attı.
-Benimle dalga geçmeyi kessen diyorum.
-Yolumuz uzun zaman geçsin diye seninle uğraşıyorum.
-Senin gözlerini beğenmem neden bu kadar hoşuna gitti ?
Bu sefer başarmıştım utancından eli ayağına dolandı takıldı tutmasaydım az daha düşyordu.
-Normalde böyle bi durumun benim başıma gelmesi gerekiyor seninde beni tutman biliyorsun dimi dedim. ve bende bir kahka patlattım.
-İkimizde normal olmadığımıza göre sorun yok.
Uzun bir süre yürüdük.Sürekli benimle uğraştı ama o kadar tatlı gülüyordu ki hiç mi hiç rahatsız olmadım.
-İşte burası dedi.
Büyük bir mağaranın girişine gelmiştik az daha büyü kitabında ki mahara diyecektim aynı onun gibi denizin kenarında bir mağaraydı giriş renkli taşlarla çevriliydi.
-Şimdi iş sana düşüyor.Mağaraya girince olabildiğince odaklan ve ölmemeye çalış yoksa bu yeşil gözleri son görüşün olur.
-Doruk beni fazla zorlama o yeşil gözlerini oyarım dedim.
Yavaş adımlarla ilerledim doruk olmasaydı kesin geri dönerdim.İlerledikçe sıcaklık artıyordu.Altıma yapacaktım kalbim deli gibi çarpıyordu.Birden her yer alev aldı ateş bana zarar vermiyordu tam tersi ateş bana iyi geliyordu.Beş on dakika kadar yürüdüm alevler sönmüyordu daha da güçleniyordu sanki ateş bana güç veriyordu.Bir girişe geldim alevler durdu.Yuvarlak bir yerdi her yer suyla doluydu eğilip suyu tattım deniz susyuydu tuzluydu.Kenarlarda yürümek için yerler vardı.Suya düşmemeye çalışarak dikkatli adımlarla ilerledim zaten düşmezdim yol genişti fakat bütün belalar beni bulduğundan korkuyordum.İlerledim tam ortada buyük bir taş vardı buna doğru giden taşların oluşturduğu köprü gibi bir yol.
Köprüye adım attım yıkılmadı yavaş yavaş ilerledim.Kocaman bir selestit taşıydı bir yatak kadar genişti.Çok narin bir taştı kenarından biraz kırmam gerekiyordu tek çarem buraya gelirken giriş yolunda gördüğüm kırık taşlardan bir parça almaktı.Kırılmış büyük sağlam bir taş parçası aldım.Yere fırlatıp sağlamlığını ölçtüm ve tekrar geri dönüp köprü yoldan geçip selestit taşına vurmaya başladım.Kocaman bir parça kırıldı zor kucakladım.Çıkış yoluna gelince yuvarlayıp çıkardım.
Doruk beni görünce gözleri yerinden fırladı.Hemen tişörtünü çıkarıp verdi.Ateş kıyafetlerimi kül etmişti.
-Bu taşın bir avuç büyüklüğünde olması büyü kitabında ki bütün büyüleri harakete geçirir sen benim kafamdan iki tane kadar getirdin şimdi yeni büyüler yazabileceğinin farkındasın dimi.
-Şuan sadece eve gitmeyi düşünüyorum Doruk.
-Tamam ama bunu böyle götüremeyiz .
-Annemi arayalım
-Tamam
Telefonumu alıp annemi olan bitani anlattım.Annem bana iki parça kıyafetle birde yeni aldığımız televizyonun kolisiyle geldi.
Taşı koliye koyup arka koltuğa kaldırdık.
-Kızım sen bunu nasıl taşıdın dedi annem.
-Azra abla,bu kadar büyük bir selestit taşını nereden buldun ?
-O mağaradan, daha bunun on katı var.
-Peki yanmadan nasıl geçtin dedi Azra abla.
-Bilmiyorum ateş bana güç verdi sanki,neyse daha fazla konuşmak istemiyorum kendimi yorgun hissediyorum.
Eve gelir gelmez duş alıp dinlendim Azra ablayı gerçekten yanlış tanımıştım.Benim için kendi evinde ki bir odayı boşaltmıştı.
Zor bir gün geçirdim ama buna değdi.
Umarım bu taş başımıza bela olmaz ve bizi lanetten kurtarır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefesimde Ki Ses
FantasyBazı insanlar hayatlarını saklanarak geçirirler fark edilmeden nefes nefese aslında senin hayatında öyle değil mi ? yani sende korkularından kaçarak yaşamıyor musun O zaman bu kitabın her satırını dikkatle oku çünkü hayat saklanarak geçmez. Bu kitap...