Dersler bitmiş herkes eve dağılırken istemsizce kulak misafiri oldum insanlara. Herkes aynı şeyden bahsediyordu hararetli bir şekilde. Bahsettikleri şey ise bir kitaptı. Benim gibi büyülü dünya sevenler için harika bir kitaptan bahsediyorlardı. Sırf bu sevgimden okçuluk dersleri alıyordum çocukluğumdan beri. Çok merak etmiştim ve yakındaki bir kırtasiyeden hemen almaya gittim.
Gece olmak üzereydi ve ben kitaba tutulmaktan bir türlü ne ödevlerimi yapmıştım ne de yemek yemiştim. Kitap beni aşırı etkilemişti. Mistik dünyası ve gizemli insanlarıyla. Sabah arkadaşlarımla buluştuğumda onlarında bu kitabı okuduklarını fark ettim ve kitap hakkında tartışmaya başladık. Açıkçası kitapta ilgimi katibe çekiyordu. Onda tuhaf bir gizem vardı ve eminim dediğim gibi o kötü karakterlerden birisiydi. Ne yazık ki arkadaşlarımın katibe hakkında öyle düşünceleri yoktu. Zaten gereksiz karakter diye üzerinde düşünmemişlerdi bile.
Bir kaç günde neredeyse her iki kitabınıda bitirmek üzereyken tuhaf bir şey oldu. Kitap açık bir şekilde baş ucumdaydı ve ben uyuya kalmıştım. Gözlerimi açtığımda kendimi kitabın içinde buldum. Kesinlikle bilinç altımın bir oyunu olduğunu düşündüm.
Krallığın koruyucuları adlı kitaba düşmüştüm ve bunu anlamam için bir hafta boyunca düştüğüm aşk ormanında canavarlardan kaçarak idrak etmeye başladım. İlk başta rüya olduğunu düşündüğümden uyudum ve bir türlü uyanamadığımı düşündüğümde ise aklımı kaçırmış olabilirim dedim. Hayır ben kesinlikle kitabın içine düştüm dediğimde ise saldırıya uğradım. Küçük bir canavar tarafından daha doğrusu kurbağaydı ama biraz mutasyona uğramış gibiydi. Her neyse beni korkutuyordu. Ormandan nasıl çıkacağımı biliyordum. Çünkü kitabı okumuştum. Önce akşam olmasını bekledim ve akşam olduğunda aşk ormanı ağaçlarından birine kalp çizdim. Ağaç bundan mutlu olmuş olacak ki birden yaprakları kırmızı bir ışık yayarak yolumu aydınlattı ve böylece Maya 1-0 önde oldu. Sabahlarıda çıkabilirdin diyeceksiniz ama aşk ormanı sabahları gecelerden daha karanlıktır. Bu yüzden insanlar ondan korkar. Ormandan çıktığımda çadırların olduğu bölgeye gittim.
Güzel bir kadın Bana dönerek
-Katibe Hanımın üstü kirlenmiş hemen yenisini getirin. Tanrı aşkına ormana niye öyle daldınız her yerde sizi arıyorduk.
Bir yanlışlık olmalıydı. Benim adım Maya ama o bana katibe hanım mı dedi. Lanet olsun ne olduğundan emin olmadığım 4.sınıf karekter oyuncusu mu oldum. Vasıfsız bir karakter yani. Bunu hazmedebileceğimi zannetmiyorum.Kadın şövalyeye bakarak;
- Ben katibe hanım mıyım? Diye sordum. Emin olmam lazım.
- Elbette sizden bahsediyorum. Yoksa kendinizi hatırlamıyor musunuz?
Ele vermem kötü olur diye düşündüğümden ayak uydurmaya başladım.
-Elbette hatırlıyorum. Lütfen beni çadırıma götürür müsün?Şövalye beni çadırıma götürürken insanlar bana pis pis bakıyordu. Evet sebebini biliyorum. Benim gibi basit bir katibe kralın gözdesiydi ve kendisine ait şövalye ve çadırı vardı. Lakin onların düşündüğü gibi değildi kralla ilişkisi. Ben de emin değildim kitapta katibeden ve kralla olan ilişkisi gizemli tutuluyordu. Ama bildiğim şeylerden biri bilgi karşılığından kaynaklıydı bu kadar önemli biri haline gelmesi. Belki de değildir.
Çadırıma gittiğimde tam olarak katibe olmamın bana tek faydasının bu dünyada arkamda kral olduğu için bir nevi en güçlü kişi olduğum aklıma geldi. Ama bir saldırıda hemen öldürülebilecek vasıfsız olduğumda aklımdan çıkmadı. Okçuyum ben. Belki biraz işime yarardı ama burdaki mistik hayvanlar okla ölür mü ondan emin değilim. Yatağa uzandım ve çadırımın ciddi anlamda büyük olması kral tarafından olan ilişkimin çok önemli olduğunu anladım. Neredeyse kraliçeninki kadar büyüktü.
Biraz dışarı çıktım. Mehtaplı gecede gökyüzünü izlemenin zevkini çıkarıyordum. Gökyüzüne baktım ve yıldızların güzelliğine mi yoksa çevrenin sessizliğine mi hayran kalmalıyım bilemiyordum. Bir müddet ateş başında durup yıldızları izledim. Uykum yıldızların güzelliğinden ağır basmış olacak ki çadırda yatağa uzandığım gibi uyuya kaldım. Şafak vaktine yakın uykumu çadırıma zorla giren kişin ayak sesleri bozmuştu.
Gözlerimi açtım ve karşımda uzun boylu yapılı ama yüzü örtülü biri vardı. Gözlerini örtünün üstünden görebiliyordum. Bana itaatli mı bakıyordu yoksa kinle mi anlamamıştım. Bana bir mektup uzatıp çıktı. O kadar hızlı çıktı ki onun kim olabilceğine dair en ufak bir ipucu yakalayamadım.
Aldığım mektuba baktıktan sonra iyice saklamam gerektiğini anlamıştım. Yoksa şafakta verilecek basit bir mektup olamazdı ya. Mektupta işaretler vardı ve ben kesinlikle anlamıyordum. İşaretlerden biri şahin pençesiydi. Pençenin arkasında ise kanatlar vardı. Kafayı yordum ama aklıma bir şey gelmedi. Belki kitabı bitirseydim anlardım. Daha fazla düşünmeden uykuya daldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRALLIĞIN KATİBESİ
FantasyHiç bir kitabın içine düştüğünüzü hayal ettiniz mi bilmiyorum ama benim hayal etmeme gerek kalmadı. Normal bir aşk romanı da değildi. Şanslı olmadığımı biliyordum ama iblislerle dolu bir fantastik romana düşmek biraz fazla sanki? Neyse ki okuldaki e...