Wiseya Şelale Sarayı düşündüğümden daha güzeldi. Hatta korkutucu olduğunu söylemek için fazla gösterişli ve doğaldı. Tam olarak bir okyanusun ortasında sihirli bir saray gibiydi. Yukarıdan mistik yaratıklar görünüyordu. Dikkatimi en çok çeken ise çalışma alanı olarak belirli bir yer yoktu. Bazıları şelaleye atlıyor suda şakalaşıyordu ki bence bu çok riskli bir atlayış. Herkes grup grup dağılmış, bazıları konuşuyor bazıları antrenman yapıyor ve böyle uzayıp gidiyordu. Düşündüğümden daha normallerdi. Ben hep onları korkunç hayal etmiştim ama sanırım benim hayal gücüm hep karanlık güçleri çekiyor.
Wiseya okulunun en iyisi ve aynı zamanda krallığın 7 koruyucusundan biri olan İris ile tanışma vaktim gelmişti. İris okulda Dean'dan sonraki en iyi savaşçıydı. Ne yazık ki asla Dean'ı geçemeyecekti çabalarına rağmen. Yine de bozmadım beni ilgilendirmezdi sonuçta.
İris yanıma gelmişti. Tam bir ninja gibiydi. Kınında çift kılıcı ve siyah saçı ve kıyafetleriyle bir suikastçiye benziyordu. Yüzünün güzelliği kıyafetin karamsarlığını yok ediyordu. Yaydığı korkunç auraya rağmen dehşet derecede çekiciydi. Kınındaki kısa keskin kılıçlar sanırım bizim dünyada yine samuraylara aitti. Fakat ninja dedikleri kişiler yani yarattıkları karakterlere daha çok yakıştırmış olacaklar ki girdiğim kitapta bile böyle.
İris yanıma yaklaştıkça düşüncelerimden uzaklaşıyordum. Tamamen yanıma geldiğimde düşüncelerimden tamamen kopmuştum ve onun çekici yüzüne bakıyordum. Hüzünlü ama bir o kadar da kararlı bir yüzle bana arenayı gösterdi. Evet ben bir katibeyim tabiki okulun savaş sınavını görüp kaydetmem gerekiyordu. İris'i takip ediyordum etrafa şaşkın bir şekilde bakarak. İris birden durunca afalladım ve "ne oldu?" Dedim. İris bana pis birisiymişim gibi bakıp
-Ne zaman vazgeçeceksin. Ne zamana kadar kendini kullandırtacaksın? Gururun yok mu? Dedi.
Ne dediğini bilmiyordum. Yürümeye devam etti ve bende konuşmaya;
-İris sen neyden bahsediyorsun? Ben kendimi kime kullandırıyormuşum? Tanrı aşkına gururumu zedeleyecek ne yapmış olabilirim ki?
İris sinirli bir şekilde arkasına dönünce sendeledim elimden tutup kaldırdı ve dedi ki;
-Masum insanlar katledildi. Efsanelerde ne oluyorsa bir bir olacak ve bunun olma sebeplerinden biri sensin. Kralın kuklası.Kralın kuklası derken hafif yandan sırıtarak yine bana pis pis baktı. Evet düşündüğüm gibi katibe olmam ve katibenin normal olması olağan dışıydı. 20 yaşında bu kadar sevilen bir katibe olmak o da yetmezmiş gibi Geleceğin Düşes varisi olan birinin katibelik yapması kesinlikle bir fiyaskoydu. Bu işe ne zaman bulaşmıştı katibe? Neden bu meslek ? Neden kötü bir şöhret ve neyin peşindeydi? Bunları çözmem gerekiyordu. Kitapta katibe daima gizemliydi. Kendi dünyamda katibe hakkında bir şeyler öğrenmem burda öğrenmemden daha düşüktü. E şimdi katibe ben olduğuma göre kesinlikle öğrenmeliydim her şeyi. İris kitapta hep ukala ve kibirli biri olarak geçiyordu. Kral tarafından takdir edilmeyen birisiydi ayrıca korkutucuydu da. Bu yüzden Wiseya'lı öğrenciler ona hem hayran hemde korkuyla bakarlardı. Bunlara rağmen İris okulun gözbebeği olmuştu. Takdiri fazlasıyla toplar ve erkeklerin bir numaralı kızı olurdu. Tabi bu İris'in umurunda olan bir bilgi değildi.
Sonunda arenadaydık. Vay canına gerçekten mükemmeldi. Aklıma Truva'yı getiriyordu bu arena. Birazdan Dean'da bu arenada olacaktı. Elbette kimin kazandığını biliyorum ama izlemeden yazarsam hakkımda kötü şeyler çıkabilirdi. Yerimin neresi olduğunu gösterdiler. Krallığın Düşes varisi olduğumdan mı yoksa kralın önemli katibesi olmamdan mı bilmiyorum ama en güzel yeri benim için ayırdılar. Wiseya'lılar beni hiç hoş karşılamadılar. Benim için ayrılan yere kendileri oturmuştu. Geldiğimde görmezden gelerek bana arkaya git der gibi işaretler yaptılar. Ellerini bir öne bir arkaya sallayan sarhoş görünümlü bu öğrenciler sinirimi bozsada onlar benden güçlüydü. Bu yüzden arkada bir yere gidip oturdum ve arenada olacak büyük gösteriyi izlemek için gözlerimi dört açtım. Kalemim ve defterimi elime aldım ve yazmaya başladım;
Sene 534 aylardan temmuz. Wiseya Şelale Saray Okulu Öğrenci Savaşları Arenasında ilk gün. İlk yarışmacılar arenada ısınmaya başladı. Mavi Okyanus takımından Dolita Mor Amonyaklar takımından Faris yarış başladı.Yarış hakkında gereksiz notlardı. Sonuçta bu ikiside hatta bu ikisinin takımıda dereceye girmedi. Bunları bilmeme rağmen her şeyi noktası noktasına yazdım.
Uzun bir arenadan sonra yarı finaller için herkes eve gitti. Bir kaç gün sonra yarı finaller başlayacaktı. Dean ile İris'in arenada olacağı zaman başlamak üzereydi.
Eski bir eskrimci olarak açıkçası ben bu Faris denen çocuktan iyi kılıç sallardım. Tabi kılıcı çok sert tuttuğum için eskrim hayatımın son bulması benim suçum değildi. Defterimi ve kalemimi alıp etrafa bakındım. Açıkçası ilk günümdü ama aşırı yorulmuştum.Wiseya Müdürü bana yurttan güzel bir oda ayırdı. Geceyi orda geçirdim. Gerçekten burası güzeldi. Büyük, rahat ve manzarası oldukça etkileyiciydi. Burda ölebilirdim. Ama öğrencileri gördükçe burda zorlandıklarını düşündüm. Eğitimleri çok sıkıydı. Gölge olma eğitimlerini izlemek hayranlık uyandırsada yorucuydu. Eninde sonunda insan öldüreceklerdi. Benim gibi farklı dünyadan gelenler için bu çok caniceydi ama burası için hayatta kalmanın tek yoluydu. Sadece savaş değil idam, intikam, casusluk için adam öldürülecekti. Bunu istemezdim. Ben bu işi bitirince Dükalığa gitmeliyim. Yüce Düşes olacak kişinin neden katibe olduğunu bulmalıydım. Tabi kral gitmeme izin verirse. Başımı yastığa koydum katibenin gizemini çözmek için düşünürken uykuya dalmıştım.
Bir kaç gün geçmişti. Okulu gezmiş öğrenmiştim. İnsanlar benimle dalga geçiyorlardı. Küçümsüyor veya aşağılık bakışlar atıyorlardı. Çok fazla baskı altında hissettiğim için geriye doğru hızlı adımlarla giderken biriyle çarpıştım. Bu her kimse vay dedim. Tam sporcu fiziği. Yüzüne baktığımda "ha siktir" demeden kendimi alamadım. Karşımdaki kesinlikle Dean'dı.
(Dükalık- Dük ve Düşesin yaşadığı ve yönettiği bölgeye verilen ad.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRALLIĞIN KATİBESİ
FantasiHiç bir kitabın içine düştüğünüzü hayal ettiniz mi bilmiyorum ama benim hayal etmeme gerek kalmadı. Normal bir aşk romanı da değildi. Şanslı olmadığımı biliyordum ama iblislerle dolu bir fantastik romana düşmek biraz fazla sanki? Neyse ki okuldaki e...