Harper benden, daha doğrusu Artemia'dan bahsetmeye başladı.
- Leydim siz ilkbahar aylarında dünyaya geldiniz. Aylardan Nisan'dı. Büyük bir kutlama yapıldı belkide krallığın görebileceği en büyük kutlamaydı. Prensesin doğuşu krallığa bir ok gibi saplansada halka neşe veriyordu. Siz sıradaki varis olarak seçilmiş kişiydiniz ve kral bundan hiç haz etmemişti. Kralında bir kızı vardı. Bu yüzden sizinde kız olmanız ve kendisinin kızıyla aynı aylarda dünyaya gelmeniz krallık için tehdit olarak görülmüyordunuz. Buna rağmen kral ailenize hep düşman gibi davrandı.
Babanın serveti ve yardımseverliği bütün halk tarafından biliniyordu. Babam krallıkta bir ilk yapıp halktan insanların şövalye olabilmesi için Pemanal Yüksek Şövalye Akademi'sini kurdu. Wiseya'lı asiller buna sert çıkıştı ama sonunda baban kazandı. Pemanal'lı şövalyeler sadece sizin için çalışıyor Majesteleri. Her mezun olan sizin bölgenizde şövalye oluyor. Şövalyeleriniz neredeyse bir ordu gibi çoğalması yüzünden kral sizi kendi tarafına çekti. Tanrı aşkına prenses babanıza ve annenizin ölümünden memnun olan bu adama 7 yıldır neden sadık kaldınız?
Nedenini bilmiyordum ama canım pahasına
öğrenecektim, öğrenmeliydim. Pemanal bizimse Martini ve Reynold'un neden beni seven nadir insanlar olduğunuda anlamış oldum. Onlarda babam sayesinde soylu Şövalye ünvanı taşıyorlardı. Babam olmasaydı muhtemelen savaşa giden, sokaklarda görevli olan şövalyeler olacaklardı. Hepsi minnettarlıktı. Pemanal'ın soylularıda kabul etiğini biliyordum.Ama aklıma takılan Wiseya soylu akademisiyse Atiam nasıl oraya girmişti? Bu kadar güçlüyken nasıl krala hizmet etmiştim? Daha fazla şey öğrenirken kralla olan ilişkime olan merakımda büyüyordu.
Harper'a dönüp;
- Harper şu an sorularına cevap verebileceğimi zannetmiyorum ama bana inan yaptığım her şeyin mantıklı bir açıklaması vardır. Hatırlamasamda içimden bir ses o kadar kötü biri olamayacağımı söylüyor.
+ biliyorum Majesteleri. Bütün Dükalık ve Pemanal askerleri size olan güveni sonsuz sizde bundan emin olabilirsiniz.
Bu bana büyük bir özgüven vermişti. Artık kendimi aptal biri olarak görmezdim. Her şeyi şakaya alamaz ve kulağımın arkasından atamazdım. Ben Düşes varisiydim. Ailemin sadece bir hastalıktan öldüğüne inanmayan, kardeşinin yetim gibi büyümesine sebep olan kraldan intikam alacaktım. Kardeşim Atiam'a verecektim varisliğimi. Buna şimdi karar vermiştim. Pemanal Yüksek Şövalye akademisine gidip savaşçı olacaktım.
Tabi önce elemeleri geçmek için eğitim almalıydım. Önümdeki büyük engelleri tek tek aşmak için iyi bir savaşçı olmalıydım. Tabi önce düşesliğimi debutantemi yaparak yasallaştırmalıydım. Böylece Atiam'ı koruyabilecek kadar güçlü olacaktım. Kararımı vermiştim. Artık güçlü biri olmalıydım. Bir aristokrat gibi giyinmeli ve yürümeliydim. Hatta tam bir asil gibi konuşmalıydım da.
Harper'a dönüp tatlı bir gülümsemeyle "Merak etme. Artık kimsenin kuklası olmayacam." Dedim. Harper ağlamaya başladı. Onu durdurmak istedim. Çünkü ağlayan insanları sevmezdim. Bana göre zayıflık göstergesiydi ağlamak. Yetimhanede öğretmenim bana bağırıp çağırdığında bile ağlamazdım. Bu yüzden hep cezalandırılırdım. Diğer kızlar ağlıyorlar diye hep yırtarlardı. Yemin etmiştim kimse için ağlamayacaktım. Kendim için bile ama Harper ağladığında onu zayıflık göstergesi olarak değil daha çok mutluluk gözyaşı olduğunu biliyordum. Ona sarıldım ve omuzunu sıvazladım.Harper benim için bir kaç hizmetçi tutmuştu. Birisinin adı Flora diğeri ise Lita'ydı. Lita biraz geveze bir kızdı ama tatlıydı. Flora ise sert birisiydi. Omuzlarım düştüğünde, sert ama terbiyeli bir dille beni uyarırdı ya da yemeği yanlış yemek yediğimde. Her zaman gözü üzerimdeydi. Onun yüzünden doğru düzgün yemek yiyemiyordum. Neyseki Lita benim için mutfaktan yemek çalıyordu ve istediğim gibi yiyebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRALLIĞIN KATİBESİ
FantasíaHiç bir kitabın içine düştüğünüzü hayal ettiniz mi bilmiyorum ama benim hayal etmeme gerek kalmadı. Normal bir aşk romanı da değildi. Şanslı olmadığımı biliyordum ama iblislerle dolu bir fantastik romana düşmek biraz fazla sanki? Neyse ki okuldaki e...