16

946 76 1
                                        

Nisan Çobanoğlu'ndan

"Ozan, kaçma. İşe yaramayacak."

"Ben lisede futbol takımındaydım farkındaysan, hızlı koşarım."

Aa, ben anlatmayı unuttum. Ne mi yapıyoruz şu an? Aliye Teyze bir öğretmen edasıyla bizi ayırmaya çalışırken restoranın mutfağında bir o yana bir bu yana koşuyorduk. Tabii şu an yemek yapılmıyordu, akşam yemeği biteli bayağı olmuştu. Zayen yemek yapılsaydı biz koşarken yerden kalkan toz yemeklere bulaşır diye koşmazdık.

"Nisan, Ozan, durun çocuklar."

"Aliye Teyze, lütfen beni durdurma. Hak etti."

"Sen bakma ona, Aliye Teyze'm. Sırf onu Begüm'le yalnız bıraktım diye bana kızgın. Ama ne yapayım? Başım şişmişti. Hem Nisan çok dayanamaz, yoruldu."

Evet, cidden yorulmuştum. Adımlarım Ozan'ın hızlı adımları karşısında çok küçük kalıyordu, ayrıca dediği gibi lisedeyken o futbol takımındaydı ve gerçekten atik, çabuk manevra yapabilen biri olduğunu tribünlerin sessiz bir köşesinden sadece onu izlediğim maçlarda çok net öğrenmiştim.

Tabii, bu vazgeçeceğim anlamına gelmiyordu.

Ozan'dan bedenen daha küçük olmamı fırsat bilip bir masanın altından geçtiğimde Ozan afalladı, geri geri gitti. Köşeye sıkışmıştı. Güldüm.

"Yakalandın."

Etrafına birinden yardım beklercesine baktı. Daha sonra bana döndü ama yüz ifadesi değişmişti, alayla gülümsedi. Kaşlarımı kaldırdım.

"Ben bitti demeden bitmez."

Nasıl yaptığını anlamadım ama yön konusunda beni şaşırttı, bir şekilde sıvıştı. O anın hırsıyla ve eğlencesiyle tezgahın üzerinde duran, yarısına kadar suyla dolu sürahiyi aldım. Cama dokunduğumda içindeki suyun sıcak olmadığını anladım. Bu da benim için yeterli oldu, çok da düşünmeden sürahideki tüm suyu Ozan'a doğru fırlattım.

Sırtı baştan aşağı ıslanırken saçından da su damlamaya başlamıştı. Daha doğrusu, suya benzeyen ama su olmadığını çok daha az akışkan olmasından anladığım şey...

"Nisan, o su değildi. Şerbet yapmıştım tatlılar için."

İkimiz de Aliye Teyze'ye baktık. Ozan kollarını kaldırdı, ellerini silkeleyip bana döndü. Şirin olmasını umduğum şekilde güldüm.

Bana bıkkınca baktı. Gözlerini yumup derin bir nefes aldı. Sonra anlamadığım bir şeyler homurdanıp mutfaktan çıktı. O çıktıktan sonra Aliye Teyze'yr baktım, o da bana baktı.

Ve...

Hayatımızdaki tüm gülme hakkını şu an kullanmak istiyormuşçasına gülmeye başladık.






Klinik Köy | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin