23

718 56 3
                                    

Nisan Çobanoğlu'ndan

"Nasıl olmuşum?"

Dizlerime kadar gelen, şifon, zarif, siyah elbiseyi süzdükten sonra ellerini pantolonunun ceplerinden çıkarıp takmaya pek alışamadığı kravatını düzeltti. Kibarca bana doğru uzattığı koluna girdim. Topuklu ayakkabılarımın taş zemin üzerinde çıkardığı sesleri dinledik bir süre. Ardından bana -düzelttiğim saçlarıma, makyajıma- baktı.

"Kendini nasıl güzel hissediyorsan öyle güzelsin. Benim iltifatıma ihtiyacın yok."

Gülümsedim.

"Belki de ihtiyacım olmamasına rağmen duymak istiyorumdur..."

Düğün salonunun kapısında bekleyen adama davetiyeyi uzattı. Omzumun üzerinden az önce üzerimi değiştirip küçük çantam dışındaki tüm eşyalarımı bıraktığım odaya baktım. Ozan yürümeye başlayınca önüme döndüm.

İnsanlara başıyla selam vererek ve hafifçe gülümseyerek ilerledi. Bir masaya doğru yaklaşırken "Diğer insanlar ne düşünür bilmem ama benim için buradaki herkesten güzelsin." diye mırıldandı.

Siyah takım elbisesinin cebine yerleştirdiği mavi çiçeğe çevirdim gözlerimi, utanmıştım. Bu hareketime gülerken sandalyemi çekti.

"Çok centilmensin, alışık değilim."

"Her zaman centilmen değilim, sıkıntı yapma, alışmana gerek yok."

Omzuna hafifçe ve etraftaki kibar görünümlü insanlara belli etmeden vurdum. Elimi tutup masanın üzerine koyduktan sonra "İnsanlar bize bakacak, değişik olduğumuzu belli etmeyelim." dedi.

Başımı öne eğip yanaklarımın içini ısıra ısıra gülmemi tutmaya çalıştım. Orijinal ya da Ozan'ın deyimiyle değişik olarak adlandırılmak farklı -güzel anlamda farklı- hissettirmişti.

Klinik Köy | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin