Son bir kaç haftadır sürekli olarak ikisi hakkındaki saçma eleştirilere kulak misafiri olan Karan ister istemez üzgün hissetmekle beraber psikolojik olarakda bir çöküntü de gibiydi.
Bütün çalışanlar sanki hiç işleri yokmuşcasına onun hakkında ileri geri konuşuyorlardı hatta öyleki yanlarında olduğunda bile konuşacak kadar ileri gidebiliyorlardı. Karan daha önce böyle bir durumla hiç karşılaşmadığı için ne yapması gerektiğini bilemiyordu. Onlarla birebir yüzleşebilirdi fakat işin ucu Yağız'a dokunacağını bildiğinden eli kolu bağlanmış gibi sadece onları duymamazlıktan gelmeye çalışıyordu.
Daha o bile sevgili olmalarına alışamazken başkalarının ilişkilerine bu kadar müdahil olması canını sıkıyordu. Kendisi onu öperken bile fazlasıyla utanırken alakası olmayan birinin ikisi arasındaki cinsel ilişki hakkında rahatca ileri geri konuşması tüm sinirlerini altüst ederken kalbini de fazlasıyla kırıyordu.
Buse olayını da henüz anlayamamıştı ve eğer gerçekten ortada böyle bir durum varsa önce onunla konuşup sonrada Yağız'a söylemesi gerekiyordu çünkü o her ne kadar iş yerinde ondan uzak durmak istesede Yağız başkalarının dikkatini çekmiyormuş gibi saatlerce yanında kalıyordu ve bu kesinlikle çok sıkıntılıydı...
Zihnini meşgul eden şeyler yüzünden kaç saattir uğraştığı basit bir çizimi bile bitirememiş olması daha çok sinirlenmesene neden oluyordu. Saçlarını yolmak gibi düşüncelerde zihnine girince sinirle bilgisayarı kapatıp masasından kalkıp karşıdaki koltukların birine oturdu .
Burada çalışmaya başladığından beridir gerçekten hem fiziksel hem zihinsel hemde duygusal anlamda yıpranmıştı. Eskiden zevk aldığı şeylerden bile nefret etmeye başlamıştı ve bunun farkında olmak onu korkutuyordu. Kişiliğinin , davranışlarının ve alışkanlıkların değişmesini istemiyordu . Kendi olduğu gibi kalmak belki biraz utancından azalabilirdi fakat onun dışında her şeyinin aynı kalmasını istiyordu.
Yorgun bir nefes verip kafasını koltuğa yasladı. Şuanda istediği şey Kerem'ın yanına kıvrılıp sabaha dek uyumaktı fakat onu bile yapamıyordu!
Kerem'in hep dediği gibi kendini fazla mı yoruyordu? Bir işte çalışmasına gerçekten gerek yokken neden kendini yıpratıyordu ki ? Şuanda işi bıraksa kim ona bir şey diyebilirdi ,zaten kendi isteğiyle burada bulunuyorken bırakıp gitse ne kaybederdi ! Hem bu sayede Yağız'la aralarındaki dedikodu biterdi ve daha rahat bir ilişkileri olmaz mıydı? Belki buradaki gibi sık sık görüşemezlerdi ama en azından kafaları rahat olurdu , gizli saklı endişeli bir ilişki yaşamazlardı çoğu zaman . Peki uzun süre ayrı kalmaya alışabilir miydi ? Henüz rayına oturmamış ilişkileri bu kadar süre ayrı kaldığında bozulur muydu ?
Daha önceden duyduğu atasözü gibi ''Gözden uzak olan gönünden de uzak olur '' muydu ?!
Tüm bunları düşünmek ister istemez moralini bozuyordu ve bundan etkilenen şey ise çalışmaları oluyordu. Kendini adapte etmekte son derece zorlanıyor ve sürekli hatalar yapıyordu...
Saatine bakacağı sırada kapısı açılınca irkilerek kafasını oraya çevirdi. Kapıyı çalmadan girmek gibi şeyler bu aralar moda mı olmuştu?!
''Bir kaç kez çaldım ama ses gelmeyince girip bakmak istedim... Yağız bey sizi odasında bekliyor .''diyen Selda Hanım'a kafasını sallayıp onay verdikten sonra kapıyı kapatıp çıkmıştı.
Kafasını sağa sola sallayıp kendine gelmeye çalışarak koltuktan kalktı ve şişede duran suyundan bir kaç yudum içti . Onun yanında üzgün gözükmek istemediği için kendini gülmeye zorlayıp derin nefesler alarak odasından çıkıp yan tarafındaki kapıyı çaldı. İçeriden girmesine dair komut gelince kapıyı yavaşça açıp kapatarak karşısına geldi .