44.BÖLÜM

55 43 0
                                    


    Eve geldiğimizde neredeyse yerimde duramıyordum. Adaletin yerini bulmasına normal şartlar altında bu kadar sevineceğime inanmazdım ama seviniyordum işte. Annemin ve kardeşimin yüzlerini güldürdüğüm için mutluydum. Onların kanları yerde kalmadığı için mutluydum. Garibanların yüzünün güldüğü için mutluydum. Ve zalimlerin sesinin çok çıkmasına rağmen kazanan mazlum olduğu için mutluydum…
     Hayat onları benden canımı en ağır şekilde yakarak koparmıştı. Ama artık üzülmeyecektim. Eğer daha fazla geçmişe dönük yaşarsam asla bir geleceğim olmazdı. Bundan sonraki hayatım Tahir, çocuklarım ve kendim içindi. Yalnızca biz olacaktık kurduğumuz mutlu dünyada…

     Herkes bir şekilde hak ettiğini yaşardı. Ne zalim her zaman kazanırdı, ne de mazlum her zaman kaybederdi. Dünya adaleti bir yere kadardı. Ama ilahi adalet ilelebetti.

     Geçip giden günlerimde güldüğüm de olmuştu ağladığımdı. Hepsi de geçip gitmişti. Bedenimde de ruhumda da izleri vardı elbet ama bir gün onlar da geçecekti. Hem neden geçmesindi ki? Ne de olsa yanımda sevdiğim adam ve çocuklarım vardı. Ailemle beraber artık mutlu günler yaşayacaktık. Çünkü bunu hak etmiştik.

“İnanamıyorum ya, hala inanamıyorum. Bana zafer naraları atan halamın hapse düştüğüne hala inanamıyorum.” Sevinç çığlıklarımla Meryem’in boynuna sarıldığımda o da aynı karşılığı vermişti.

“Ee gülüm ne demişler, son gülen iyi güler.”

“Haklısın Meryem. Sana çok teşekkür ederim. Her şey için, beni evinde ağırladın, davalarıma baktın. Sana çok şey borçluyum.”

“Ne demek o Nefes. Herhalde sevincinden ne dediğini bilmiyorsun. Bana borçlu falan değilsin bebeğim, sadece ben arkadaşlık ve dostluk görevimi yaptım. Hepsi bu.” Meryem’e tebessüm ettiğimde o da bana aynı şekilde tebessüm etmişti.

    Arkadaşlık buydu işte. En zor gününde de en iyi gününde de hep yanında olmaktı. Onlarla olan dostluğum çok eskilere dayanıyordu. Tesadüflerin getirdiği arkadaşlıklar sonsuza kadar gidiyordu. Biz de sonsuza kadar arkadaş olarak kalacaktık.

“Ee bana sarılmayacak mısınız Nefes Hanım?” Selim’in kıskanç tavırlarına alışkın değildim aslında. Zaten kıskanmazdı da ama konu benim mutluluğumsa her şeyi yapardı. Ve beni nasıl mutlu etmesi gerektiğini biliyordu.

“Sarılayım tabi, neden sarılmayayım?” Gülümseyerek sarıldım sıkıca ona da. Arkadaşım, arkadaşımın kocasıydı. Ve onların tanışmasına ben vesile olmuştum. Onların mutlu olmasından başka bir dileğim yoktu daha. “Sana da çok teşekkür ederim Selim. İyi ki varsınız.”

“Ne demek canım benim. Sen de iyi ki varsın.”

    Onlarla sarılıp evlerine yolcu ettiğimde hala mutluluktan havalara uçacaktım. Tahir’in beni odada beklediğini biliyordum. Koşarak yanına çıktığımda hızlıca içeriye girdim. Tam da tahmin ettiğim gibiydi. Yatağa oturmuş beni bekliyordu dört gözle.

“Nerede kaldın güzelim, gözümüz yollarda kaldı.”

“Geldim işte.” Tahir’in yanına gidip kucağına oturduğumda dudaklarımı onunkilere bastırdım. O benden daha istekli olduğundan dudaklarımı hırçınca öperken zaman kavramı duruyordu benim için.

     Nefes almak için ayrıldığımızda alnımı onunkine bastırdım. İkimiz de nefes nefese kaldığımızdan birbirimizin nefesleri karışıyordu birbirine. “Seni çok seviyorum sevgilim. İyi ki yanımdasın.”

“Seni çok seviyorum bebeğim. Hep seninleyim.” Dudaklarımız bir kez daha birbirini bulduğunda ikimizin de daha fazla bekleyeceğini sanmıyordum. Öyle de oldu zaten. Tahir bedenimi bedeninin altına aldığında tutkulu öpüşleri beni benden alıyordu.

Son SessizlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin