28. Bölüm

605 73 178
                                    

Selamlar! Bugün neredeyse tüm sırların çözüldüğü ve kurgunun %90'ının açığa çıktığı bir bölümle geldim! Oylamayı ve düşüncelerinizi eleştirilerinizi yorum olarak bırakmayı unutmayın^^

Keyifli okumalar dilerim<3

🗝️

BARKIN"Korkunç kulelerin yapı taşları masum insanların, hayata yeni gözlerini açan yetim bebeklerin kanıysa o kulenin uzun yıllar ayakta kalması mümkün değildi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

BARKIN
"Korkunç kulelerin yapı taşları masum insanların, hayata yeni gözlerini açan yetim bebeklerin kanıysa o kulenin uzun yıllar ayakta kalması mümkün değildi."

MS 3042

Koşuyordum. Bu basit eylem anın verdiği yoğun acıyla öylesine saygıdeğer, öylesine anlamlı bir hal alıyordu ki çok daha ötesini hissediyordum. Hayır, ben koşmuyordum. Etrafıma dizilen sıralı koca koca duvarlarda geçmişimi görüyor, zihnime kazınan sahneleri oralara yansıtıp tekrar tekrar izliyordum. Beraberinde getirdiği acıyı da aynı süreklilikle hissediyordum. Hepsinde başka bir acı, başka bir hayal kırıklığı, başka bir kırgınlık vardı. Her birini hâlâ o andaymışçasına yoğun bir şekilde hissediyordum. Hepsi bir şekilde babama veya anneme çıkıyor, bir yerlerde onların yüzü beni karşılıyordu. Karşıladığı gibi de dönüşüyor, canlı gözleri soluyor ve yaşam iplerini bedeninden koparırken ölüm ruhunu esir alıyordu. Cesedi tüm zihnime saçılırken kanlardan önümü göremez hale geliyordum. İlk kez duygularımı böylesine yoğun, mantığımı da cılız hissediyordum.

Uzunca bir süredir kapalı kalan gözlerimi açtığım anda çığlıklarım da kesilmişti. Artık sessizliğin durgun ama kanlı suyuna kapılmış gidiyordum. Arkamdan gelen sesi tam da bu sessizlik anında işittim ve işittiğim gibi de hızla ona döndüm. Bana yaklaşmaması için geri çekilirken gördüğüm tanıdık simayla kaşlarımı çattım. Beyazlayan saçlarına ve hafifçe kırışan yüzüne rağmen oldukça genç gözüken bir adam bakışlarımı karşıladı. İsmini veya tam olarak kim olduğunu bilmiyordum fakat çok defa babamın yanında gördüğüme emindim. Bu ona güvenmem için hiç de yeterli bir sebep sayılmazdı, sonuçta babamın yanı demek -ne yazık ki- Merkez demekti.

İşaret parmağını ağzına yerleştiren adam "Şşş, sakın sesini çıkarma!" diye fısıldadı. "Ben babanın adamıyım, ismim Herman."

Babamın ölmeden önceki son sözlerinin zihnimde yankılanmasıyla bu adamın amacını kavramam bir oldu. Birbirine giren korkunç olaylar zinciri babamın sözlerinin önemini yok saymama neden olmuştu. Bana Herman'a ulaşmamı söylemişti ve bu benim yeni aklıma geliyordu. Ben Herman'ı bulamadan o beni çoktan bulmuştu. Peki ama tüm bunlar bu adama güvenmem için yeterli miydi? Sonuçta babam Merkez'in tarafındaydı; adamının aksi tarafta olmasını geçtim, bana faydasının olma ihtimali bile kesin değildi. Babama güvenmeyi çok istesem de gerçekleri yadsıyamazdım.

"Yaklaşma bana!" derken bakışlarımla onu süzüyordum. "Babam neden sana ulaşmamı istedi?"

"Aslında benim sana ulaşmamı istedi, yani işler yolunda gitmeyip korkunç ihtimaller gerçek olduğunda."

2494 (Zaman Yöneticisi 2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin