Wattys 2020 Kazananı Zaman Yöneticisi serisinin ikinci kitabıdır. İlk kitabın devamı olduğu için önce "2512" adlı kitabın okunması önerilir.
[TAMAMLANDI]
-
Zaman Yöneticisi Serisi - 2. Kitap
İşte savaş başlıyor. Ruhu, zihni, hisleri, yalanlar, gerçe...
Selamlar! Dayanamadım pazartesiden önce attım bölümü, umarım keyif alarak okursunuz.
Oylamayı ve düşüncelerinizi eleştirilerinizi yorum olarak bırakmayı unutmayın<3
Keyifli okumalar dilerim^^
🏢
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
MERKEZ "Yaşam ile ölüm, zafer ile yenilgi, mutluluk ile üzüntü... Her bir çiftin birbirine dönüşmesi an meselesiyken bunların tek başına sonsuzluğundan bahsetmek mümkün değildi."
MS 3042
(Yazarın Anlatımıyla)
Bir yanda Merkez Yöneticilerinin tamamının mutlulukla heyecan karışımı bir duygu içinde Barkın'ı yanlarına taşıyan hava aracını izlemeleri ve yönetimi ciddi bir riske sokan bu lanet gruba cezalarını verecek olmanın egosunu tüm odada somut bir şeymiş gibi hissetmeleri; diğer yanda hava aracının aniden gelişen bir kazaya kurban gitmesi ve anında Merkez Ana Binası'na ulaşan bu korkunç görüntünün başta Barkın'ın babası Asil olmak üzere herkesin üzerinde kötü yönde ciddi bir değişim yaşatması... İki manzara arasındaki zaman farkı yalnızca birkaç saniyeydi. Yaşam ile ölüm, zafer ile yenilgi, mutluluk ile üzüntü... Her bir çiftin birbirine dönüşmesi an meselesiyken bunların tek başına sonsuzluğundan bahsetmek mümkün değildi. Sonsuz olan dönüşümdü. Asil'in üzgün ve acılı bir babadan, öfkeli ve hesap soran bir Merkez Yöneticisi'ne dönüşümü gibi ani ve dengesiz...
Merkez Ana Binası'nda, Asil'in çığlıklarıyla yer yerinden oynadı. "Barkın!" diye haykırdı defalarca kere, sanki bu sözler birer geçit olup oğlunu ona geri getirecekmiş gibi. Geri getirse bile ona bir yabancı değil de oğlu gibi davranacakmış gibi... "Oğlum..."
Bu çığlıkların Barkın'ı geri getirmek için hamle niyetine geçmediğini nihayet anladığında şokla sarsılan beyni telaşla diğer Meyölerin üzerinde dolaştı. "Ne duruyorsunuz öyle?" dedi çatlayan ve kısılan sesiyle. "Bir şey yapın! Belki yaşıyordur, kaza yerine acil ekip gönderin!"
Hiçbirinden ses gelemeden ayağa fırladı ve odanın merkezindeki genişçe saydam masanın etrafındaki her biri Meyölere özel olan ultra gelişmiş ekranlardan en yakın olana koştu. "Buraya doğru gelirken kaza yapan hava aracına acil ekip gönderin! Asıl hedefiniz Barkın olsun. Oğlumu kurtarın!"
Korkuyla kolunu başının hizasına kaldırdı ve zihninden verdiği komutla bileğinde bir başka ekranı daha açtı. Aynı emirleri oraya da verirken hâlâ rahatlamadı, aksine yapacak bir başka şeyi arıyor gibiydi. Ordan oraya koştururken kırışan yüz hatları, bu zamana kadar geçirdiği tüm operasyon ve cildindeki özel aletlere isyan eder gibiydi. Uzun sayılabilecek saçları karman çorman olmuş, adı kadar asil olan adam bir anda on yaş yaşlanmış ve çökmüştü.