1.8

3.4K 213 35
                                    

Oy ve Yorumlarınız benim için kıymetlimiss~

<3

"Giyecek hiçbir bokum yok!"

Dolabımdan aldığım gömleği yatağımın üstüne atarken bıkkınlık ile bağırdım. Bu gece için hep beraber bir bara gidip eğlenmeye karar vermiştik ama ciddiyim giyecek hiçbir şeyim yoktu. Yani benim gözümde yoktu.

Dolaba tekrar bakış attığımda son bir saattir hiç durmadan yaptığım gibi ofladım. Özellikle gezmeye ve eğlenmeye bir yere gittiğimizde giyimime aşırı önem gösterirdim. Sonuçta ne olacağı belli değildi. Belki bir anda hayatımın aşkı ile karşılaşabilirdim. Bu yüzden güzel olmam gerekiyordu. 

Dolabı yoklarken arkalarda kalan siyah saten gömleğimi görmemle resmen gözlerim parlamıştı. Elime aldığımda sevinçle "Gı sen neredeydin ben ne zamandır arıyorum seni!" dedim. Gömleğe sıkıca sarıldıktan sonra altına giymek için rahat bir siyah pantolon aldım. Hepsini giydikten sonra yatağımın çaprazındaki boy aynasına baktım. Kendim diye söylemiyorum taş gibi çocuktum. 

Takı kutumdan bir tane zincir çıkarıp pantolona taktım. Hoş görüntüye baktıktan sonra boynuma ve parmaklarıma da takılar taktım. Takı takmak hoşuma gidiyordu. Evin içinde bile takılarla gezebilirdim. Zaten bunu ağzına kadar dolu takı kutumda onaylıyordu. 

Saçlarımı düzelttikten sonra hazır olduğuma kanaat getirip salona geçtim. Telefonumu ve diğer gerekli eşyalarımı yanıma alıp gıcırtılı kapıdan çıktım. Evet hala yağlamamıştım. Bazen unutuyor bazen ise aşırı üşeniyordum. Ama yine de yapılacaklar listesinden kaldırmıyordum. 

Ayakkabılarımı giyip kapıyı arkamdan kapatıp kilitledim. Gün içinde kapıyı kilitlemiyordum hatta bazen kapatmıyordum bile. Tuğkan bana bu mahallede hırsızlığın yok denecek kadar az olduğunu, tek hırsızlığın çocukların bakkaldan çikolata çalması olduğunu söylemişti. Ben de ona güvenerek kapıyı sadece geceleri kilitliyordum. 

Beton merdivenlerden inerken her zamanki gibi bakışlarım Tuğkan'ın kapısını bulmuştu. Gülümseyip bahçeye çıktım. Tekrar istemsiz -göt korkusu- bahçenin sağ tarafındaki kümese bakış attım. Kapının kilitli olduğunu ve çoğunun uyumuş olduğunu görünce rahatlayıp bahçe kapısına geldim. Paslanmış demir kapıyı açtığımda ve dışarı adımımı attığımda yokuştan yukarı çıkan Tuğkan ile karşılaştım. 

Bana şöyle bir baktıktan sonra bir yere gideceğimi anlamış olmalıydı. Ona gülümsedikten sonra "İyi akşamlar" dedim. Sağ elindeki tespihi sallayıp "Sana da iyi akşamlar" dedi. Arkamdan demir kapıyı kapatmadan yarım bıraktığımda yanıma varmıştı. "Sorması ayıp değilse nereye gidiyorsun?" dedi. Bir an 'sana ne' deyip göt etsem diye düşünmedim değil ama bu centilmenliğinden dolayı gülüşümü silmeden "Arkadaşlarla eğlenmek için bara gidiyoruz" dedim. 

Anladım der gibi kafasını sallayıp "İyi eğlenceler" dedi ve tam bahçeye girecekken onu durdurup "Nasıl olmuşum?" diye sordum. Birden sorduğum soru ile ilk bir duraksasa da sonrasında beni süzüp "Eh" dedi. Gülüşüm solarken "Eh mi?" dedim. bu halim hoşuna gitmiş olacak ki sırıttı. Doğru ya beni sinir etmek çok hoşuna gidiyordu pisliğin!

Bana tekrar bakmadan eve yürüdüğünde ben de ona aldırmayıp "Eh miş! Götümün çeyreği." diyerek yokuştan aşağı durağa doğru yürüdüm.

Bara geldiğimde bizimkilerin çoktan burada olduklarını gördüm. Kendime çok fazla içip kafayı sıyırmama sözü vererek mekana "Bismillah" deyip sağ ayağımla girdim. Bizimkilerin oturduğu masaya ilerleyip hepsiyle selamlaşarak yanlarına oturdum. 

Kendi aramızda konuşurken bir yandan da içkilerimizi yudumluyorduk. Bir ara o kadar koyu sohbetlere dalmıştık ki bitirdiğimiz şişelerin sayısını görememiştik. Aslında bir yandan rahatlığımızın sebebi bizi koruyacak bir Savaşımızın olması. Her içkili bir yere gittiğimizde Savaş bizden daha az içerek biz sarhoş olduğumuzda bizi koruyordu. 

"Ben ayağım takılıp yere düştüğümde bir yere tutundum. Sonradan fark ettim ki önümdeki yaşlı amcanın pantolonunu tutmuşum ben düşünce otomatik olarak adamın pantolonu da düştü. Herkes amcanın açıktaki malafatına bakıp çığlık atarken ben aradan sıyrılarak kaçtım. Kaçmasaydım ağzıma sıçardı adam" 

Hep bir ağızdan sarhoşluğun etkisiyle gülerken Ateş "Sonra ne oldu?" diye sordu. Uğur içkisinden yudum alıp "Kovuldum" dedi. Her boka güldüğümüz gibi buna da aşırı bir tepkiyle gülerken Savaş bize 'kafanızı sikim' der gibi bakıyordu. 

Başımın döndüğünü hissederken belime dolanan kol ile bakışlarım direk yanıma kaydı. Gördüğüm surat ile kaşlarım çatıldığında hemen "Şerefsiz!" diye bağırdım. Yanımdaki kızın çantasını alıp kafasına vurmaya başladığımda benden kaçmaya çalışıyordu. "Kaçma gel buraya köpek!" diye bağırarak peşinden gittim. 

Sarhoşluğumun etkisi ile yalpalarken çantayı elimden alıp yanımızdaki kadına verdi. Belimi tutarken Savaş'a dönüp "Sen Uğur ve Ateş'i götürürsün, ben Şafağı alırım" dedi. Duyduklarım ile sinirlenirken "Sen kimi alıyorsun göt!" diye bağırdım 

Onay almış olacak ki yeni doğmuş bebekler gibi yürüyemeyen beni kucağına alıp arabası olduğunu düşündüğüm siyah arabaya yürüdü. Beni koltuğa yatırırken rahatlığımdan dolayı koltukta yayıldım fakat adama sövmeyi durdurmuyordum. "Senin ben karakterini sikeyim piç!" 

Ağzında bir şeyler geveledikten sonra sürücü koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı. Arka koltuğun ipleriyle oynarken ağzıma nereden takıldığına bilmediğim şarkıyı söylüyordum. "Daha dün annemizin kollarında yaşarken" melodisini mırıldanarak devam ederken araba durduğunda dengemi sağlayamayıp koltukların arasına düştüm. "Düştüm! Ölüyorum!" sesimdeki sarhoşluk ile bağırırken arka tarafın kapısı açıldı. 

"Daha değil merak etme!" diye bağırdıktan sonra beni tekrar kucağına aldı. "Sen iyi alıştın ha kucağa almalar falan. Hayırdır karşim!" diye çırpınırken sesimizin mahallede duyulduğundan emindim. "Rahat dur Şafak!" dedi sert ses tonuyla gözlerim dolarken "Ne bağırıyon be!" dedim. 

"Şafak?" arkamızdan gelen tanıdık ses ile yüzüme gülümseme yerleştirerek "Prensim!" dedim. Tabii bunu eski sevgilimin kucağındayken söylemek çokta hoş değildi. Kollarına vurarak kucağından atladım ve yalpalayarak asıl güvenli kollara kendimi bıraktım. Kokusunu içime çekerken "İşte aradığım kollar" diyerek kucağına çıkmaya çalıştım. 

Tuğkan daha şoku atlatamadan kucağına atladığım için refleks ile beni kucağına aldı. Kedi gibi sırnaşırken "Hadi sarayımıza gidelim" dedim. Onlar beni duymadan kendi aralarında konuştular. Ne konuştuklarını duymazken son olarak Tuğkan'ın "Ben ona bakarım" diyerek içeri girdiğini anladım. 

Merdivenleri çıkarken kafamı kaldırıp tatlı olduğunu düşündüğüm bakışlar ile "Çikolata şelalesi de alır mıyız?" dedim. Başını sabır dilenir gibi sallarken merdivenleri çıkmaya devam etti. "Çilek de olur" 

-

Kamu spotu

İçki içmeyin

Kamu spotu sonu



KOMŞU »BxB«Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin