2.1

3.2K 195 37
                                    

<3

Her zamanki rutinimi yaparak koltukta oturup duvar ile bakışıyordum. Bizimkiler ile konuşmamın üstünden 2 gün geçmişti. Savaş bana bir çok taktik vermişti fakat yapacak götü bir türlü bulamıyordum. İçimden bir yan direkt gidip 'sen eşcinsel misin lo?' diye sormamı söylüyor fakat bunun ne kadar saçma olduğu çok açık. 

Savaş'ın söylediği ilk taktik ona yakınlaşmamdı. Tuğkan ile çokta iyi anlaşıyoruz diyemezdim. Özellikle eşcinsel olduğumu öğrendiğinden beri onu görmemiştim. Normalde her markete gittiğimde bir şekilde karşılaşıyor ufak sohbetler ediyorduk. 

Aslında Tuğkan'a nasıl hemen aşık olabildiğimi anlamıyordum. İlk görüşte aşka inanmayan biriyim. Fakat son zamanlarda Tuğkan'ı gördüğümde midem kasılıyor, en ufak temasta dokunduğu yer cayır cayır yanıyordu. Bunları fark ettiğim an aşık olduğumu anlamıştım ama anlam veremiyordum. Sonuçta buraya taşınalı çok az bir zaman olmuştu. Öyle abartılacak bir temasta da bulunmamıştık. 

Belki de bu aşk değildir? Sadece kabız falan oluşumdur? 

Ellerimle yüzümü ovalarken ofladım. Şu aşk işleri ne kadar yorucu bir şey ya. Sürekli onu düşünüyorsun. Seni seviyor mu belli değil. Güvenmen gerekip gerekmediğini bilmiyorsun. Söylesen bir dert, söylemesen bir dert. 

Özellikle eşcinselseniz bu daha da zor oluyordu.

Sevdiğiniz kişi homofobik olabilirdi. Homofobik değilse ve kimseye karışmıyorsa bile kendisi eşcinsel olmayabilirdi. Belki de sizden iğrenip uzaklaşırdı. Belki de sizi ölümüne döverdi ve bu konuda kendisini haklı gösterirdi. Dünyada eşcinsel olmak gerçekten çok zordu. Her an dışlanma ve dövülme korkusuyla yaşıyordunuz. Dövülseniz bile kimse size hak vermeyecekti. Eşcinsel olduğunuz öğrenildiğinde herkes size iğrenir gözlerle bakacaktı. Sevdiğiniz kişiyle doya doya sokakta öpüşüp, sarılamayacaktınız. 

Ve bunların hepsi sırf kendi cinsiyetinizden birini sevdiğiniz içindi. 

Kafamı hızla sağa sola sallayıp ayağa kalktım. Ne olursa olsun şansımı denemeliydim. Hem ondan hoşlandığımı fark ettiğinde beni dövecek bir tip gibi durmuyordu Tuğkan. 

Ama döverse de koydumu oturturdu valla. 

Kendimi Tuğkan tarafından dövülürken düşündüğümde içimden bir titreme geldi. Düşüncesi bile korkutucuydu. Tamam ben de savunmasız biri değildim. En az onun kadar benimde kaslarım ve gücüm vardı. Hem bu zamana kadar dövülmelere karşı ayakta durmamı sağlamışlardı. Fakat Tuğkan'ın cüssesi ile kendi cüssemi karşılaştırdığımızda yanında sinek gibi duruyordum. Evet bildiğiniz sinek.

Düşünmekten artık beynim mıncıklanırken gözlerimi sıkıca kapatıp açtım ve artık düşünmemeye çalıştım. Bazen bu kadar düşünmekten beynim patlayacak gibi hissediyordum. Guruldayan karnım ile yemek yapmak için mutfağa gittim. Canım aşırı derecede sucuklu yumurta çekmişti. Buzdolabımı açıp yumurta baktığımda kalmadığını görmem ile yüzüm düştü.

Bir kere gül be hayat. Ha?

Buzdolabını kapatıp bir süre ellerim belimde durdum. Sonrasında aklıma Tuğkan dan istemek gelirken, hem sohbet edebileceğimiz fikriyle hemen mutfaktan çıktım. Üstümdeki gri şort ve mavi tişört ile kapıdan çıktım. Gıcırtısı kulaklarımı tırmalarken terliklerimi giyindim. Merdivenlerden inip kapısının önüne geldim. İlk başta tekrar bir baskına uğramamak için evde olup olmadığını terliklere bakarak kontrol ettim. Bütün ayakkabıları ve terliklerinin burada olduğunu gördüğümde, yüzüme güzel bir gülümseme yerleştirip kapıyı çaldım.

Kapı, benim kapımın biraz daha az seslisi bir şekilde açılırken gözlerim arkada kalan Tuğkan'daydı. Yine her zamanki kombini rambo atlet ve eşofman ile duruyordu. Bana meraklı bakışlar atarken, bakışlarında soğukluk görmemek içime bir su serpti.

"Benim yumurtam kalmamışta sen de var mı diye sormaya gelmiştim" diye kendimi açıkladığımda bir süre düşündükten sonra eliyle 'bir dakika' işareti yapıp kapıyı örtmeden içeri girdi. Ben o sırada hiç girmediğim evini kapıdan inceliyordum. Öyle lüks bir yanı yoktu. Ota halli birinin kaldığını belli eden bir dizaynı vardı. 

Ben bunları düşünürken elinde bir anahtar ile gelip "Bende de kalmamış ama bizimkiler yumurtlamıştır gidip onlara bakayım" dediğinde kafamla onayladım. Arkasından giderken sırt kaslarına odaklandığım için o anlık tavuk korkumu hiçe saymıştım. 

Ancak kümesin yanına gelip elime bir tas verdiğinde kendime gelebilmiştim. Evet kendi yumurtalarımı almam için vermişti bu tası. Bana. Evet evet bana. Korkudan altına sıçan bana.

"Ama Tuğkan ben oraya giremem ki!" diye kaçıncı olduğunu sayamadığım söylenmemden sonra bıkkın bakışlarla bana döndü. "Ben bu cümleden sadece yumurta istemediğini anlıyorum" dediğinde gözlerimi devirdim. Aşığım diye bunlara göz yumacak değilim. 

Benim hala yanında put gibi dikildiğimi gördüğünde oflayıp eliyle gel işareti yaptı. Gözlerim irileşirken "Siksen gelmem" dedim. Buradan bir uyarı, düşüncelerinizi söylemeden önce 2. kez düşünün. 

Gözlerini kaçırdıktan sonra ben de rezilliğimle baş başa kalarak kafama vurdum. Kısık ses ile "Salak" dedim. "Ben seni korurum merak etme. Hem uysaldır benim çocuklarım" dedi. Şimdi tavuklara çocuklarım demesine mi şaşırayım, seni korurum demesine çığlık atıp sevineyim? 

"Yumurta istiyor musun Şafak?" diye sabrının sonuna geldiğini belli eden ses ile konuştuğunda, bir süre durup düşündüm. Beni korurdu değil mi? Kaslı kollarını bana sarıp beni korurdu. 

KASLI KOLLARINI BANA SARIP BENİ KORURDU!

Hemen yanına gittiğimde memnuniyetle bir tavuğu gösterip "Bak onun yanındaki yumurtaları görüyor musun? Gidip onları al. Sessiz ve yavaş ol ama" diye uyarıda bulunduğunda sertçe yutkunup elimi uzattım. Olabildiğince sessiz ve yavaş yaklaştığımda hala uyuyordu. Onu çekmeye çalışıp yumurtaları almaya çalıştım fakat kalkmıyordu hayvan! Ay bu da küfür olmadı ki hayvan zaten!

Sonunda yumurtaları kaptığımda geri çekilirken hızlı hareket etmiş olmalıyım ki tavuk uyandı ve uyandığı gibi elimi gagalamaya başladı. "Tuğkan!" diye çığlık atarak elimi çektiğimde yumurtalarda elimden düşüp kırılmıştı. 

Tuğkan hemen kollarını bana sarıp beni göğsüne çektiğinde elimi tutarak kafamı iyice göğsüne koydum. Şerefsiz evladıyım, şuan ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. 

O tek eliyle kümesin kapısını kapatıp tekrar kollarını bana sardı. "Acıdı" diye söylendiğimde sesim göğsünden dolayı boğuk çıkıyordu. Güldüğü sesinden belli olurken "Geçer birazdan" dedi. Kafamı kaldırıp ona bakmaya çalıştığımda burun buruna gelmemiz bir olmuştu. Yutkunduğumda ses gergin ortamda çok net duyulmuştu.  

Siktir siktir siktir siktir siktir!

Şuan Tuğkan ile dip dibe, burun burunayım! Kalbim göğüs kafesimi parçalayacakmış gibi atıyordu. O an tek fark ettiğim derince bakan kahvelerinden çok, benden farksız kalbiydi.

-

Eheheheh (Cardi b gülüşü)











KOMŞU »BxB«Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin