5.1

1.9K 125 20
                                    

<3

Savaş duydukları ile olduğu yerde dona kaldı. Ateş'in sinirlerine hakim olamayıp bir anda patlaması Savaş'ı nasıl etkilediğini bilmiyordu fakat dışarıdan bakınca bile afalladığı çok belliydi.

Savaş ne hissedeceğini bilemedi. Onca yıldır sevdiği adam onu sevdiğini biliyordu. Onu sevdiğini biliyordu peki ona ölüp bittiğini, günlerce kahrolduğunu, aşkından dolayı yapmadığı salaklık kalmadığını da biliyor muydu?

Savaş o kadar emindi ki bunların hiçbirini bilmiyordu. Bilemezdi. Sadece onu sevdiğini biliyordu. Ne tür bir sevgi olduğunu bilmiyordu. 

Bunların haricinde düşünmesi gereken daha önemli bir şey vardı. Farkındalığı bile kalbinin parçalamasına yetiyordu. Ateş onu sevdiğini bildiği halde ona acı çektirmeye devam etmişti. Önünde binlerce kez sevgilisiyle oynaşmış, sevgilisiyle ayrıldığında ilk ona gelip ağlamış, ilk cinsel birlikteliklerinde bile gelip hiç utanmadan bütün heyecanını ona anlatmıştı.

O bunları yaparken nasıl kahrolduğunu, Savaş'ın kalbini nasıl söktüğünü biliyor muydu? 

Kesinlikle hayır.

Şokunu atlattıktan sona eski haline döndü. Kesinlikle bilmiyordu. Daha hiçbir şey bilmiyordu. Koltukta biraz daha yayılıp "Ne zamandan beri?" diye sordu. Şuan hiçbir şey öğrenmek istemiyor hemen Yunus'un yanına giderek bütün gerçeklikten kopmak istiyordu. Fakat içindeki merak git gide büyüyordu.

Ateş Savaş'ın ilk önce afallamasına fakat sonradan bu kadar sakinleşmesine şaşırdı. Bu haberin onu tamamen yıkacağını veya sevindireceğini falan sanıyordu. Belki de Yunus'u bırakıp tekrardan onu sevmeye devam edeceğini. 

"Bir gün sadece ikimiz bara gitmiştik hatırlıyorsan. O gün çok kötü göründüğün için getirmiştim seni. Kafan dağılır falan demiştim. Ne kadar uyarsam da çok içtin. Sarhoşken itiraf etmiştin" 

Savaş hatırlıyordu. Sarhoş olduğu gecenin sabahında hemen Ateş'e koşmuştu. Öğrenip öğrenmediğini anlamak için. Fakat Ateş hiçbir şey yapmamıştı. Sanki hiçbir şey olmamış gibi davranmıştı. Savaş'ı da buna ikna etmişti. 

Savaş cevabını çok merak ettiği diğer bir soruyu sordu. "Peki bildiğin halde neden beni yıkmaya devam ettin?" 

İşte Ateş'in buna bir cevabı yoktu. Çünkü nedenini o da bilmiyordu. Neden en yakın arkadaşının onu sevdiğini bildiği halde ve onu yıkacağını bildiği halde sevgilisiyle ilgili bütün anıları ona anlatmıştı ki? Ona anlattıklarının yarısını Şafak ve Uğur bile bilmiyordu.

Aslında biliyordu nedenini. Neden bütün bu acıları Savaş'a yıktığını. Fakat cevap o kadar bencilceydi ki bunu kendisine yediremiyordu. Şuan da gelip neden itiraf ettiğini de çok iyi biliyordu. 

Savaş bunca zaman ona hep destek çıkmıştı. Ne zaman ihtiyacı olsa her zaman yanında oluyordu. Evet bir dostun yapması gereken şeylerdi bunlar zaten. Fakat Savaş farklıydı. Daha farklı bir istekle yapıyordu. Ne zaman çağırsa hemen dibinde buluyordu. 

Şimdi ise Savaş'ın ondan ayrılıp Yunus'a gitmiş olması onu çok sinirlendirmişti. Sinirinin sebebini bilmiyordu fakat içindeki bencil ses bunu söylüyordu. Artık üstündeki bütün ilginin Yunus'a geçmiş olması onu huzursuz ediyordu. Hem ona göre Yunus Savaş'a iyi bakamazdı ki? Onu kullanmadığı ne malumdu? Yunus gibi mahalle abisi nasıl eşcinsel olabilirdi ki?

Savaş cevabını alamadığında sinirlenmeye başladı. Kullanılmış hissediyordu ki bunda haklıydı da. Bunca yıldır sevdiği adam tarafından kullanılmıştı. Hem de sadece bedensel olarak değil sevgisi kullanılmıştı. Ölesiye sevdiği adam sevgisini kullanmıştı.

Beyninde sadece bunlar dolaşırken sinirlenmeye devam etti. Hızını alamayıp sinirle ayağa kalktı. Karşısında eskiden sevgisinden öldüğü bedenin yakalarını kavradı. Yüzlerini yakınlaştırıp dişlerinin arasından konuştu "Söylesene Ateş neden beni yıkmaya devam ettin?! Neden sana gösterdiğim bu saf sevgiyi kullandın! Sana göre benim sevgim bir oyuncak mı!"

Ateş'in hiçbir şey yapmadan durması daha da sinirlerini bozuyordu. Neden öylece duruyordu ki? Eve paldır küldür gelip etrafa saldıran o iken şimdi neden susuyordu? Asıl konuşması gereken o değil miydi?

Savaş bundan önceki yıllarda düşündüğünde bile canını acıttığı şeyi hiç düşünmeden yaptı. Ateş'in çenesine yumruğunu geçirdi. Hem de o içindeki sinirle birlikte o kadar güçlü vurmuştu ki kendi eli bile acımıştı. Tabii elindeki acının kalbindeki acıdan daha az acıttığının farkındaydı. 

"Cevap versene lan!" diye bağırdığında yumruk yüzünde ayağı takılıp yere düşen Ateş şok içindeydi. Savaş'ın bunca yıllıklarında ilk defa ona vurduğunu görüyordu. Hayal kırıklığına uğramıştı fakat buna hakkı var mıydı ki? 

Savaş daha fazla katlanabileceğine inanmıyordu. Bugün o kadar fazla hayal kırıklığına ve şoka uğramıştı ki artık dayanamıyordu. Gitmek istiyordu. Herkes den her şeyden en uzağa gitmek istiyordu. Bunun için üzerine bir tişört geçirip bir hırka bile alamdan hızlı bir şekilde evi terk etti. 

Sokaklarda yürürken öfkesi o kadar yoğundu ki nereye gittiğini bile bilmiyordu. Ayakları ve artık yeni sahibi olan kalbi onu nereye götürürse oraya gitme peşindeydi. Ama o da içten içe her zamanki durağı olan çay evine gideceğini biliyordu.

-

Kısaca Ateş'in neden bu kadar delirdiğini anlatmaya çalıştım. Umarım anlamışsınızdır anlamadıysanız şöyle anlatayım bu piç kısaca Savaş'ın sevgisini kullanıp kendi egosunu tatmin ediyordu ve artık Savaş'ın ondan uzaklaşıp Yunus'a yanaştığını gördüğünde bunu kendisine yediremedi 







KOMŞU »BxB«Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin