15.bölüm

232 18 8
                                    

Multimediada Deniz yani saygı değer Denomuz var.
Gözlerimi açtığımda karşımda Yiğit vardı. Endişeliydi. "Ahh seni yalnız bırakmamalıydım güzellik. O kadar korktum ki. Yerde baygın yatıyordun." dedi. Ona anlamsızca bakmaya başladım. Bulut ile konuşmamızdan sonrası yoktu bende. "Ya tansiyonun buraya geldiğimizde çok düşüktü. O nedenle bayılmışsın." dedi bende başımı salladım. "Buraya Bulut ile geldik." dedi. Bulut mu? Kapı biranda açıldı. İçeriye yüzü gergin olan bir Bulut girdi. İnsan bir kapıyı çalar öküz. "Evet sen git yap işini ben beklerim Melodi'nin yanında. " dedi. Yiğit'in de yüzü gerildi. Sonra bana sıcak bir şekilde gülümsedi ve elimi tuttu. Bulut öksürmeye başladı. Hemen elini çekti. Sonra "Ben her gün bir cafede konser veriyorum. Seni bugün oraya götürecektim. Ama olmadı. Sorun değil sen dinlen. Yarın seni okuldan alırım beraber gideriz." dedi. Sonra Bulut yine öksürdü. "Tabi Bulut da isterse o da bizimle gelir." dedi Yiğit somurtarak. Bende sırıttım "Bulut ne alaka ki? Gideriz ikimiz ona ne gerek var? " dedim. Bulut'un yüzü kızardı ve ellerini yumruk yapmıştı. Oooo angry Bulut. Kamooon ay em engri tuu. Yiğit bana gülümsedi ve "Geçmiş olsun güzel-" diyordu ki Bulut "Yiğit bence işe geç kalma." dedi. Yiğit de başını salladı ve " Geçmiş olsun yarın görüşürüz Melodi." dedi ve giderken Bulut bağırdı "Davet için teşekkürler görüşürüz yarın. " dedi. Odada ikimiz kalmıştık. Konuşmayacaktım onunla. Onun da konuşmaya niyeti yoktu zaten. Boş boş yüzüme bakıyordu. Dayanamadım ve konuştum. "Yanımda olmanı istemiyorum. Git buradan." dedim. Bana öyle bakmaya devam etti. "Mal mal bakma suratıma çık git." dedim. Hala sadece bakıyordu. "Bulut sinirleniyorum." dedim. Ama aynıydı. Birazdan hiç iyi şeyler olmayacaktı. Sinir krizi geçirecektim. Anlamıştım ellerim titremeye başladılar çünkü. Kasıldım. Bulut ne olduğunu anlamıyordu. Sanki tüm kanım çekilmiş gibi hissettim. "Son bir kez söyleyeceğim git buradan!" diye kükredim. Gözleri şaşkınlıkla açıldı. "Bulut gitmezsen hiç iyi şeyler olmayacak!" diye bağırdım ona. Çok garip bakıyordu bana. Sanki ona x'in karesinin iki katının karesinin 4 ' e bölümünün almanca karşılığını söyle demişim gibi bakıyordu suratıma. Ve hızla ayağa kalktım. Başım dönüyordu. Bulut da hemen ayağa kalktı. "Napıyorsun yat şuraya. " dedi ve kolumu tuttu. "Bırak! " diye bağırdım ve kolumu çekmeye çalıştım ki bağırdı "Gerizekalı tekrar bayılacaksın. Yat şu yatağa! "diye bağırdı. "Çok umrumda sanki! " diye bağırdım. Bana uzaylıymışım gibi baktı.  Bu ne kardeşim herkes böyle bakıyor. Ben gerçekten bir uzaylıyım. Masanın üstündeki vazoyu yere fırlattım. Bulut ağzı açık bana bakıyordu. "Yeterr! Bıktım!  Senden de Nefes'tende Yiğit 'tende! " diye bağırdım. " Çıkın gidin lan hayatımdan!!!" diye avazım çıktığı kadar bağırdım. "Öküzün tekisin tamam mı nefret ediyorum senden! En çok sen kırıyorsun beni!! Bugün ne kadar kalbimi kırdın haberin var mı? " diye bağırdım. Sonra o da bağırdı. "Melodi! Sabahtan beri senin için müzik odasında şarkıya çalıştım. Sana süpriz yapayım diye o kadar uğraştım ki? Sonra ne fark ediyorum ben sadece senin gözlerine bakarak şarkımı söylerken.  Senin benim olduğunu söylerken o Yiğit'in yanında olduğunu görüyorum. Yanıma bana cevap vermek için geliyorsun. O Yiğit geliyor seni bekliyorum dışarda diyor! Bana evet dedikten sonra Yiğit'in yanına mı gidecektin planın bu muydu?" diye bağırdı. Bende artık kendimi kontrol edemedim. "Yiğit bana süpriz yapacağını söyledi ve beni akşam okuldan alacağını söyledi bende merak edip kabul ettim hepsi bu! Ayrıca okulda olmayınca seni çok merak ettim. Ve cevabım da evet olacaktı çünkü seni seviyorum. Ve seni sevdiğim için kendimden nefret ediyorum!" diye bağırdım.  Ve yatağıma yatıp Bulut'a sırtımı döndüm. Hiçbir şey söyleyememişti. En nefret ettiğim huyum sinir krizi geçirince ne düşünürsem söylerdim. Resmen ona onu sevdiğimi itiraf etmiştim. Kendimi uykuya teslim ettim. Uyandığımda yanımda Deniz vardı. "Merak etme her şeyi öğrendim. Birkere de hastanede olduğunu senden öğreneyim Melodi. "dedi bende merakla ona bakmaya başladım. "Bulut anlattı her şeyi. " dedi ve bana hemen sarıldı. Bende onun omzunda ağlamaya başladım. "Şş tamam bitanem ağlama lütfen. Anlat bana neden bukadar üzülüyorsun ve kırılıyorsun?" dedi. Bende "Deniz sana bir şey söylemem gerek." dedim. Hala sarılıyorduk. Deniz saçlarımı okşuyordu ben ise onun kazağını sümük ve gözyaşı yapıyordum. "Ben Bulut'u seviyorum Deniz." dedim ve ağlamam güçlendi. "Ama onu sevdiğimi için kendimden nefret ediyorum ve acı çekiyorum. " dedim. "Biliyorum bu hissi. Kalbin her dakika ağrıyor canın yanıyor. Biliyorum meleğim. Ama hepimiz yaşıyoruz bunu." dedi. Geri yattığımda denonun da gözleri ıslaktı. "Ağlama bir daha tamam mı beni de ağlatıyorsun." dedi bende başımı salladım. Denomu çok seviyordum. İçeri otuziki diş sırıtan Güneş geldi. Elinde de çikolatalı pasta vardı. Denoyla ben çığlık attık. Sevindiğimizde hep çığlık atardık. Hemen Güneş'e sarıldık. "Tamam canlar geçin de yiyelim şu pastayı." dedi bizde hemen uslu uslu oturduk. "Oha çatal almayı unutmuşum." dedi bizde hemen Denizle Güneş'e sırıttık. O da fikrimizi anladı ve "Siz manyaksınız kızım. Ama ben bu manyakları çok seviyorum" dedi ve hemen Güneş'e sarıldım. Sonra onu gıdıklamaya başladım. Deno telefonunu almış bizi çekiyordu. "Şuna bak yaa manyak diyor bize bırakma Melodi gıdıklamaya devam et bunu." dedi. Güneş gülmekten ölecekti ama o güldükçe bizde mal mal gülüyorduk. Sonra deno da geldi ve o da Güneş'i gıdıklamaya başladı. "Ayy valla manyaksınız siz! Bırakın beni!" diye bağırdı kahkahalarının ardından. Bizde bıraktık ve keyifle çikolatalı keki yedik. Sonra hastaneden çıktık. Bulut çekip gitmişti. Gece saat kaçtı bilmiyorum hastaneden çıktığımızda iki falandı herhalde. Güneş'in evine geldik. Zaten kızlar benim için anneme mesaj attılar. Ve gittiğimiz gibi uyuduk. Sabah kalktığımızda hepimzin uniforması olduğu için sadece saçlarımızı düzelttik. Gerçi ben dağınık topuz yaptım ama kızlar iki dakikada süper olmuşlardı. Okula yürüyerek gittik. Erken gelmiştik.  Nefes yanımıza geldi ve denoyla kantine gittiler. Güneş ile de Mert bahçeye indiler. Offf yanlızlıktan öleceğim. Bulut yoktu ve olmasın da zaten. Öküz. Bende tuvalete gitmeye karar verdim. Tuvalete giderken yolda müzik odasını gördüm ve üzüntüyle müzik odasına baktım. İç çektim ve tuvalete gidiyordum ki biranda biri kolumu sıkıca kavradı ve iki saniye içerisinde müzik odasındaydım. Sırtım duvara çarptı. Mavi gözlerle karşı karşıyaydım. Çok yakındık. Mavi gözleri okadar güzeldiler ki. "Seni seviyorum." dedi ve o iki kelime benim tüm kızgınlığımı bitirdi. "Sen benim o taş kalbimi kırdın. Bana sevgi ne demek öğrettin. Ben değer vermeyi seninle öğrendim. Merak etmeyi seninle öğrendim. Benim de duygularımın olduğunu seninle öğrendim. Ben seni seviyorum." diye fısıldadı. Gözlerim dolmuştu. Bir damla yaş düştü ve parmağı ile gözyaşımı sildi. Çok yakındık. Yanımda olması bana güven veriyordu. Ona sıkı sıkı sarıldım. O da bana. Sanki birbirimizi hiç bırakmak istemiyorduk. "Beni bırakma Melodi." dedi. Bende ona "Bırakmam. " dedim. Ve sarılmaya devam ettik. Bu huzurdu...
Evet salya sümük yazdığım bir bölüm daha. Arkadaşlar sesim süpürge sesi gibi çıkıyor. Sesimi kullanamıyorum o nedenle çok büyük depresyondayım. Votelariniz ve yorumlarınız ile yardım edin bana. Keyfim anca böyle yerine gelir. Sınır 5 vote. Sizi sefiorumm...

SesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin