Düşürüyordu

1.6K 163 25
                                    

Yemek yedikten sonra iki şey fark etmiştim.

Denis'in eli oldukça lezzetli, çok güzel yemek yapıyor.

İkincisi bu villayı tasarlayan kişi oldukça beceriksizmiş.

Dekorasyon güzel yapılmamış olsa ev daha da iğrenç görünürdü.

Net bir ses tonunda "Evimi görmek istiyorum." dedim.

Denis oturduğumuz koltukta doğruldu ve "Hemen gidip bakalım. Sonuçta senin evin. Merak etmen normal." dedi.

Niranur, "Erva yok diye bir hafta boyunca Milhan'da kalmıştım. Evin anahtar da orada olmalı." dedi.

"Milhan'a gittiğinde anahtar yanında değildi ki." diyen Araz ile Niranur, "O zaman buralarda bir yerde bıraktım." dedi.

"Burada olsa kesin görürdük." dedi Denis.

Niranur masumca sırıtırken "Anahtarı evde unutmuş olmalıyım." dedi.

Ayağa kalktım ve "Bir şekilde eve girerim." dedim.

Bahçe kapısından evden çıktıktan sonra evimin bahçesi ile Denislerin evinin bahçesini ayıran çitin kapısından geçtim.

Arkamdan gelen Denisleri umursamadan pencerelere baktım.

Üst kattaki bir odanın balkonu vardı. Bence oradan girebilirdim.

Tam tırmanmak için harekete geçmiştim ki bir gürültü koptu.

Gürültünün kaynağının evimin bahçeye açan kapısının kolunu kıran Araz olduğunu görünce "Niye hiç şaşırmadım?" diye sordum.

"Çünkü benden başka bu kadar zeki insan yok." diyerek kendini öven Araz'ı görmezden gelip içeri geçtim.

Her yer siyah ve gri renklere bürünmüştü.

İç karartıcı olan bu evi baştan aşağıya gezdim.

Tek renk Niranur'un odasındaydı. O da çok renkliydi.

"Bu evler zaten kötü tasarlanmış. Dekorasyon da iç körertici. Ciddiyim, neden burada yaşıyorum? En azından Denis sizin evin dekorasyonunu kim yaptıysa söyle, bizim eve de bir el atsın." dedim.

Konuşmam biter bitmez Araz gür bir kahkaha attı.

"Bu evlerin tasarımlarını sevip hepimizi burada yaşamaya mahkum eden de bu evin dekorasyonunu yapan da sensin, Erva. Bizim evin dekorasyonu ise bana ait." dedi ve cebinden bir kart çıkarıp bana verdi.

Merakla kartın üzerini içimden okudum.

"Araz Yılmaz.
Yılmaz mobilya şirket zincirinin başkanı."

Altta ise telefon numarası ve bir şirketinin adresi vardı.

Araz zafer kazanmış gibi sırıtırken konuyu değiştirmek için "Benim telefonum nerede?" diye sordum.

Denis bir anda cebinden telefon çıkardı ve "Kaybolmadan önce evde bırakmışsın." dedi.

Telefonumu aldım ve kilit ekranını açtım.

"Şifresini bilen var mı?" diye sordum.

Denis, "Büyük E, küçük harflerle a,e,i,i,o,u,ü ve harfle doksan üç." deyince "Şifrem niye bu kadar absürt?" diye sordum.

"Kendin gibi işte." diyen Araz'ı takmadan telefonumu açtım.

Tüm telefonun siyah temada olduğunu gördüğümde "Siyah rengini çok seviyormuşum." diye mırıldandım.

"Öyle, çok seversin." diyen Denis ile koltuklara oturdum.

Rehberime girdiğimde herkesi isim, soyad olarak kaydettiğini gördüm.

"Sıkıcı biri miydim?" diye sorduğumda Niranur, "Hayır, çok eğlenceliydin." dedi.

Araz, "Hafızan yerine gelince kendini görürsün. Yalana ortak olmak istemiyorum." dedi.

Bu lafı artık sinirime dokunmuştu. İster istemez gözüm dolduğunda kimse fark etmesin diye "Odamdayım." dedim ve koşar adımlarla üst kata çıktım.

Odama girdiğimde kendimi yatağa attım.

O geri zekalının ne kadar benimle uğraşmak için bunları dediğini bilsem de sinirlerim bozulmuştu.

Hafızam yoktu ve kendimi tanırken oluşan beklentilerimi oldukça aşağıya düşürüyordu.

Ya şaka altında tüm gerçekleri bir o söylüyorsa?

Sıkıcı, soğuk ve sert biri miydim?

Duygulardan yoksun...

Kendimi hiç böyle hayal etmemiştim.

Derin bir nefes verdim ve telefonumu kurcalamaya devam ettim.

En son Denis ile konuşmuşum. Merakla sohbete girdim.

En üste çıkmak için ekranı kaydırdığımda çok kısa bir sohbet olduğunu gördüm.

Galiba sohbet sonraları mesajları silmişim.

BilinmezlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin