Bölüm 18

1.2K 763 428
                                    

Hava, asfaltta yumurta pişirecek kadar sıcaktı ve benim arabamın kliması çalışmıyordu. O yüzden Sakarya'ya vardığımda çok bunalmıştım. Arabanın altından gelen boğuk gümbürtüler ve süspansiyonun ıstırabıyla yolu tamamlamıştım ama hâlâ sinirliydim.

Gölgelik bir yer bulup Ilgaz'ı bir süre arabanın içinde bekledim. Yaz tatiliydi. Bildiğim kadarıyla herhangi bir okula ya da kursa gitmiyordu. Sokak başında göründüğü anda gözlerim doldu. Büyük bir sevinç ve garip bir gururla onu izlemeye başladım. On yaşındaydı ve ben onu en son bir yıl önce görmüştüm. Nasıl da uzamış ve güzelleşmişti. Üstelik giderek annesine benziyordu. Sadece dış görünüş olarak değil, yürüyüşünden bile anladığım kadarıyla özgüven problemiyle de.

Ilgaz'ın beni görmesi için kornaya hafifçe dokundum. Bana el salladı ve çocuksu bir zıplamayla karışık koşarak yanıma geldi. Görünme korkusuyla arabadan inmedim ve o da yolcu koltuğuna oturdu. Yan dönüp ona içten sarılmamla birlikte ağlamaya başladı. Normalde ben de ağlardım ama onun karşısında güçlü olmam gerekiyordu.

"Şşşt geçti güzelim," dedim.

Torpidodan peçete uzattım ve onu incelemeye başladım. Ne kadar güzelleşmişti. Annesinden ya da benden su yeşili gözler alacağına babasından kahverengi gözler almıştı. Ama bakışlarını benden kaçırıyordu.

"Ne oldu Ilgaz?"

"Teyze, aslında anlatılacak bir şey yok. Annemle babam tartıştılar. Ama her anne ve baba tartışır di mi?"

Neden böyle davrandığını bilmiyordum. Birden geri dönüş yapmış gibiydi. Babasından mı korkuyordu acaba? Beni aradığına pişman olmuş gibiydi. Karşımda dudaklarını kemirip duruyordu.

"Yani elbette tartışırlar ama işin içine şiddet girdiyse bu olmaz. Sen bana tartıştılar demedin "Babam, annemi dövdü" dedin."

"Hayır, yani tam olarak değil. Sadece bir kazaydı. İsteyerek yaptığını sanmıyorum," dedi.

"Tamam, bana nasıl olduğunu anlat."

Tırnaklarını avucunun içine batırıp duruyordu. Sesi titreyerek "Babamı tutuklama teyze. Ne olur!" dedi ve tekrar ağlamaya başladı. Demek ki korktuğu buydu. Ne yaparsa yapsın kız çocukları biraz babacı oluyordu.

Ona güven verme amaçlı omuzuna dokundum. Uzanıp saçlarını öptüm.

"Bak tatlım, ben İstanbul polisiyim. Burada bir yetkim yok. Onu tutuklayamam. Anladın mı? Sadece neler olduğunu bilmek istiyorum."

Doğrumu söylüyorum diye gözlerimin içine baktı. Ellerimle gözyaşlarını sildim. "Tamam," anlamında başını salladı ve burnunu çekti.

"Annemle babam dün gece tartışıyordu. Sonra babam anneme vurmaya başladı. Onları ayırmaya çalıştım ama yapamadım teyze. Yemin ederim."

Yumruğumu sıktım.

"Bak Ilgaz, şimdi benim telefonumu almanı istiyorum. Eve git ve annenin birkaç fotoğrafını gizlice çek. Sakın bir şey belli etme. Ben seni burada bekliyor olacağım."

Telefonumu sessize aldım ve yeğenime verdim. Ablamın durumunu gerçekten merak ediyordum ama karşısına çıkıp onu utandırmayacaktım. Küçük yeğenim Ilgın'ı da görmek istiyordum ama bunu yapamazdım. Sır tutamayacak kadar küçüktü ve ayrıca beni hatırlamıyor olabilirdi.

Babam benimle konuşmuyordu ama ablamla arası iyiydi. Acaba her şeyi göze alıp babamı haberdar etmeli miydim? Ya da annemi arasam? Ama her türlü büyük olay çıkacağı kesindi. Ayrıca azar işiten kişi eniştemden çok, ben olabilirdim. Muhtemelen "Bu seni ilgilendiren bir durum değil," deyip beni aile işlerinden uzak tutacaklardı.

İlk Korku #Aşk-ı Polisiye I#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin