Bölüm 8

1.5K 799 882
                                    

Giray Komiser, gördüğü herkese selam vererek ilerlerken ben arkasında suratım asık bir şekilde takipteydim. Çevreme bakınmadan beyaz yer fayansında askeri bir ahenkle ilerleyen Giray Komiser'in ayaklarına odaklandım. Otomatik açılan cam kapının önünde durduğunda neredeyse ona arkadan çarpacaktım. Başımı kaldırdım ve bana yan bir bakış attığını gördüm. Sonunda içeriye girdiğimizde çelik masanın üzerinde yatmakta olan cesede ve güzelliğiyle bizi karşılayan doktora ulaşmıştık.

"Vay, bizim davaya sizin baktığınızı bilseydim daha erken gelirdim doktorum."

Kadın doktor, kızarıp çekici bir şekilde kıkırdarken ben, daha ne kadar erken gelebileceğimizi düşünüyordum. Ayrıca bizim otopside ne işimiz vardı? İkisinin el sıkışması ortamdaki elektrik yükünü artırmış cızırtılara neden olmuştu.

"Komiserim sizi görmek ne şeref. Aramızda yatan ölüler olmasa yüzünüze hasret kalacağız."

Rahat konuşmaların aksine ben çoktan üşümeye ve üstü beyaz bir örtüyle kapalı olan cesede odaklanmaya başlamıştım. Otopsi çoktan savcı eşliğinde yapılmıştı. Bizim burada olma sebebimiz ise kesinlikle bizi ilgilendiren bir durumun olmasıydı. Cilveli konuşmaların ortasında maktule doğru yürümem hem doktorun hem Giray Komiser'in dikkatini çekmişti. Evet, ortamda ben de varım. İlk konuşan cilveli doktordu.

"Merhaba komiserim, ben Doktor Feride Alphan."

"Polis memuru," diye düzelttim. "Canfeza Korkmaz."

Kadın ismimi duyunca bir kaşı havaya kalkmıştı. Hafifçe gülümsedi. Bir Giray Komiser'e bir de bana baktı. "Lütfen söyleme," diye içimden dua ettim.

"Şu geçen ay olan.."

Cümlesini yarıda kestim ve "Evet, o benim," dedim. "Buraya gelme sebebimize dönebilir miyiz?"

Giray Komiser'in arkamdan kıkırdadığını duymuştum. Doktor, büyük bir özveriyle maktulün üzerindeki örtüyü kaldırdı ve Y kesiği belli olacak şekilde bıraktı. Kurbanın vücudu düne göre değişmişti. Artık gözleri kapalıydı ve akıtamadığı son gözyaşı da gitmişti. Rengi mora yakındı ve ebedi uykusuna kesinlikle başlamıştı.

Doktor, eline kapaksız sekreter dosyasını alıp konuşmaya başladı.

"Maktul otuz beş yaşında ve bekâr. Vücuduna aldığı bıçak darbeleriyle kan kaybından ölmüş. Çeşitli bölgelerine aldığı yirmi iki kesik tespit ettik ama ölümcül kesiğini arteria carotis communise almış."

Şaşkın bakışlarımı görünce "Şah damarı," diye açıklama yaptı. Giray Komiser'in o dakikaya kadar sessiz kalmasına tam şaşıracaktım ki konuşmaya başladı.

"Nasıl bir bıçakla yapılmış doktor?"

"Açık uzunluğu yirmi bir santim, kapalı uzunluğu on bir santim ve eni de bir santim olan özel sustalı bir bıçak olduğunu düşünüyorum. Veri tabanında arattığımda İtalyan çakı modelleriyle uyumlu olduğunu gördüm. Fena hâlde kesicidir. Acıtır."

"Sanki her bıçak acıtmaz," diyerek içimden söylendim. Not defterime deli gibi not alıyordum. Doktor cesede dokunup başını bana doğru çevirdi. Giray Komiser, dikilmiş kesiğe yakından bakmak için eğildi. Belki benim de eğilmem gerekiyordu ama midemde bulunan acı safra suyu ağzıma gelmeye başlamıştı.

Doktor, masanın diğer tarafından çıkıp bize doğru yürüdü. Beyaz önlüğü güzel vücudunu gizlemeye çalışsa da çok zarif ve şıktı. Bütün gün ayakta çalışıyor olmasına rağmen ince topuklu ayakkabıları vardı. Mini eteği dizlerinin üstünde bitmişti ve minyon yapısına uygun bir şekilde kısa bir gömlek giymişti. Açık kahverengi saçlarını geriye atıp Giray Komiser'in önünde durdu.

İlk Korku #Aşk-ı Polisiye I#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin